VAİZ
BÖLÜM 1
1 Bunlar Yeruşalim'de krallık yapan Davut
oğlu Vaiz'in sözleridir:
2 "Her şey boş, bomboş,
bomboş!" diyor Vaiz.
3 Ne kazancı var insanın Güneşin altında
harcadığı onca emekten?
4 Kuşaklar gelir, kuşaklar geçer, Ama
dünya sonsuza dek kalır.
5 Güneş doğar, güneş batar, Hep doğduğu
yere koşar.
6 Rüzgar güneye gider, kuzeye döner, Döne
döne eserek Hep aynı yolu izler.
7 Bütün ırmaklar denize akar, Yine de deniz
dolmaz. Irmaklar hep çıktıkları yere döner.
8 Her şey yorucu, Sözcüklerle
anlatılamayacak kadar. Göz görmekle doymuyor, Kulak işitmekle dolmuyor.
9 Önce ne olduysa, yine olacak. Önce ne
yapıldıysa, yine yapılacak. Güneşin altında yeni bir şey yok.
10 Var mı kimsenin, "Bak bu yeni!"
diyebileceği bir şey? Her şey çoktan, bizden yıllar önce de vardı.
11 Geçmiş kuşaklar anımsanmıyor, Gelecek
kuşaklar da kendilerinden sonra gelenlerce anımsanmayacak.
12 Ben Vaiz, Yeruşalim'de İsrail kralıyken
13 kendimi göklerin altında yapılan her şeyi
bilgece araştırıp incelemeye adadım. Tanrı'nın uğraşsınlar diye insanlara
verdiği çetin bir zahmettir bu.
14 Güneşin altında yapılan bütün işleri
gördüm; hepsi boştur, rüzgarı kovalamaya kalkışmaktır!
15 Eğri olan doğrultulamaz, eksik olan
sayılamaz.
16 Kendi kendime, "İşte, bilgeliğimi
benden önce Yeruşalim'de krallık yapan herkesten çok artırdım" dedim,
"Alabildiğine bilgi ve bilgelik edindim."
17 Kendimi bilgi ve bilgeliği, deliliği ve
akılsızlığı anlamaya adadım. Gördüm ki, bu da yalnızca rüzgarı kovalamaya
kalkışmakmış.
18 Çünkü çok bilgelik çok keder doğurur,
bilgi arttıkça acı da artar.
BÖLÜM 2
1 Kendi kendime, "Gel, zevki tat.
İyi mi, değil mi, gör" dedim. Ama gördüm ki, o da boş.
2 Gülmeye, "Delilik", zevke,
"Ne işe yarar?" dedim.
3 İnsanların göklerin altında geçirdiği
birkaç günlük ömürleri boyunca, yapacakları iyi bir şey olup olmadığını
görünceye dek, bilgeliğimin önderliğinde, bedenimi şarapla nasıl canlandırayım,
akılsızlığı nasıl ele alayım diye düşündüm durdum.
4 Büyük işlere girdim. Kendime evler inşa
ettim, bağlar diktim.
5 Bahçeler, parklar yaptım, oralara türlü
türlü meyve ağaçları diktim.
6 Dal budak salan orman ağaçlarını
sulamak için havuzlar yaptım.7 Kadın,
erkek köleler satın aldım; evimde doğan kölelerim de vardı. Ayrıca benden önce
Yeruşalim'de yaşayan herkesten çok sığıra, davara sahip oldum.
8 Altın, gümüş biriktirdim; kralların,
illerin hazinelerini topladım. Kadın, erkek şarkıcılar ve erkeklerin özlemi
olan bir harem edindim.
9 Böylece büyük üne kavuştum, benden önce
Yeruşalim'de yaşayanların hepsini aştım. Bilgeliğimden de bir şey yitirmedim.
10 Gözümün dilediği hiçbir şeyi kendimden
esirgemedim. Gönlümü hiçbir zevkten alıkoymadım. Yaptığım her işten zevk aldı
gönlüm. Bütün emeğimin ödülü bu oldu.
11 Yaptığım bütün işlere, Çektiğim bütün
emeklere bakınca, Gördüm ki, hepsi boş ve rüzgarı kovalamaya kalkışmakmış.
Güneşin altında hiçbir kazanç yokmuş.
12 Sonra bilgelik, delilik, akılsızlık nedir
diye baktım; Çünkü kralın yerine geçecek kişi Zaten yapılanın ötesinde ne
yapabilir ki?
13 Işığın karanlıktan üstün olduğu gibi
Bilgeliğin de akılsızlıktan üstün olduğunu gördüm.
14 Bilge nereye gittiğini görür, Ama akılsız
karanlıkta yürür. İkisinin de aynı sonu paylaştığını gördüm.
15 "Akılsızın başına gelen, benim de
başıma gelecek" Dedim kendi kendime, "Öyleyse kazancım ne
bilgelikten?" "Bu da boş" dedim içimden.
16 Çünkü akılsız gibi, bilge de uzun süre
anılmaz, Gelecekte ikisi de unutulur. Nitekim bilge de akılsız gibi ölür!
17 Böylece hayattan nefret ettim. Çünkü
güneşin altında yapılan iş çetindi bence. Her şey boş ve rüzgarı kovalamaya
kalkışmakmış.
18 Güneşin altında harcadığım bütün emekten
nefret ettim. Çünkü her şeyi benden sonra gelecek olana bırakmak zorundayım.
19 Kim bilir, bilge mi olacak, akılsız mı?
Güneşin altında bilgeliğimi kullanarak harcadığım bütün emek üzerinde saltanat
sürecek. Bu da boş.
20 Bu yüzden güneşin altında harcadığım onca
emeğe üzülmeye başladım.
21 Çünkü biri bilgelik, bilgi ve beceriyle
çalışır, sonunda her şeyini hiç emek vermemiş başka birine bırakmak zorunda
kalır. Bu da boş ve büyük bir hüsrandır.
22 Çünkü ne kazancı var adamın, güneşin
altında harcadığı bunca emekten, bunca kafa yormaktan?
23 Günler boyunca çektiği zahmet acı ve dert
doğurur. Gece bile içi rahat etmez. Bu da boş.
24 İnsan için yemekten, içmekten ve yaptığı
işten zevk almaktan daha iyi bir şey yoktur. Gördüm ki, bu da Tanrı'dandır.
25 O'nsuz kim yiyebilir, kim zevk alabilir?
26 Çünkü Tanrı bilgiyi, bilgeliği, sevinci
hoşnut kaldığı insana verir. Günahkâra ise, yığma, biriktirme zahmeti verir;
biriktirdiklerini Tanrı'nın hoşnut kaldığı insanlara bıraksın diye. Bu da boş
ve rüzgarı kovalamaya kalkışmakmış.
BÖLÜM 3
1 Her şeyin mevsimi, göklerin altındaki
her olayın zamanı vardır.
2 Doğmanın zamanı var, ölmenin zamanı
var. Dikmenin zamanı var, sökmenin zamanı var.
3 Öldürmenin zamanı var, şifa vermenin
zamanı var. Yıkmanın zamanı var, yapmanın zamanı var.
4 Ağlamanın zamanı var, gülmenin zamanı
var. Yas tutmanın zamanı var, oynamanın zamanı var.
5 Taş atmanın zamanı var, taş toplamanın
zamanı var. Kucaklaşmanın zamanı var, kucaklaşmamanın zamanı var.
6 Aramanın zamanı var, vazgeçmenin zamanı
var. Saklamanın zamanı var, atmanın zamanı var.
7 Yırtmanın zamanı var, dikmenin zamanı
var. Susmanın zamanı var, konuşmanın zamanı var.
8 Sevmenin zamanı var, nefret etmenin
zamanı var. Savaşın zamanı var, barışın zamanı var.
9 Çalışanın harcadığı emekten ne kazancı
var?
10 Tanrı'nın uğraşsınlar diye insanlara
verdiği zahmeti gördüm.
11 O her şeyi zamanında güzel yaptı.
İnsanların yüreğine sonsuzluk kavramını koydu. Yine de insan Tanrı'nın yaptığı
işi başından sonuna dek anlayamaz.
12 İnsan için yaşamı boyunca mutlu olmaktan,
iyi yaşamaktan daha iyi bir şey olmadığını biliyorum.
13 Her insanın yiyip içmesi, yaptığı her
işle doyuma ulaşması bir Tanrı armağanıdır.
14 Tanrı'nın yaptığı her şeyin sonsuza dek
süreceğini biliyorum. Ona ne bir şey eklenebilir ne de ondan bir şey
çıkarılabilir. Tanrı insanların kendisine saygı duymaları için bunu yapıyor.
15 Şimdi ne oluyorsa, geçmişte de oldu, Ne
olacaksa, daha önce de olmuştur. Tanrı geçmiş olayların hesabını soruyor.
16 Güneşin altında bir şey daha gördüm:
Adaletin ve doğruluğun yerini kötülük almış.
17 İçimden "Tanrı doğruyu da, kötüyü de
yargılayacaktır" dedim, "Çünkü her olayın, her eylemin zamanını
belirledi."
18 İnsanlara gelince, "Tanrı hayvan
olduklarını görsünler diye insanları sınıyor" diye düşündüm.
19 Çünkü insanların başına gelen hayvanların
da başına geliyor. Aynı sonu paylaşıyorlar. Biri nasıl ölüyorsa, öbürü de öyle
ölüyor. Hepsi aynı soluğu taşıyor. İnsanın hayvandan üstünlüğü yoktur. Çünkü
her şey boş.
20 İkisi de aynı yere gidiyor; topraktan
gelmiş, toprağa dönüyor.
21 Kim biliyor insan ruhunun yukarıya
çıktığını, hayvan ruhunun aşağıya, yeraltına indiğini?
22 Sonuçta insanın yaptığı işten zevk
almasından daha iyi bir şey olmadığını gördüm. Çünkü onun payına düşen budur.
Kendisinden sonra olacakları görmesi için kim onu geri getirebilir?
BÖLÜM 4
1 Güneşin altında yapılan baskılara bir daha
baktım, Ezilenlerin gözyaşlarını gördüm; Avutanları yok, Güç ezenlerden yana,
Avutanları yok.
2 Çoktan ölmüş ölüleri, Hâlâ sağ olan
yaşayanlardan daha mutlu gördüm.
3 Ama henüz doğmamış, Güneşin altında
yapılan kötülükleri görmemiş olan İkisinden de mutludur.
4 Harcanan her emeğin, yapılan her ustaca
işin ardında kıskançlık olduğunu gördüm. Bu da boş ve rüzgarı kovalamaya
kalkışmakmış.
5 Akılsız ellerini kavuşturup kendi
kendini yer.
6 Rahat kazanılan bir avuç dolusu
Zahmetle, rüzgarı kovalamaya kalkışarak kazanılan İki avuç dolusundan daha
iyidir.
7 Güneşin altında bir boş şey daha
gördüm:
8 Yalnız bir adam vardı, Oğlu da kardeşi
de yoktu. Çabaları dinmek nedir bilmezdi, Gözü zenginliğe doymazdı. "Kimin
için çalışıyorum, Neden kendimi zevkten yoksun bırakıyorum?" diye
sormazdı. Bu da boş ve çetin bir zahmettir.
9 İki kişi bir kişiden iyidir, Çünkü
emeklerine iyi karşılık alırlar.
10 Biri düşerse, öteki kaldırır. Ama yalnız
olup da düşenin vay haline! Onu kaldıran olmaz.
11 Ayrıca iki kişi birlikte yatarsa,
birbirini ısıtır. Ama tek başına yatan nasıl ısınabilir?
12 Yalnız biri yenik düşer, Ama iki kişi
direnebilir. Üç kat iplik kolay kolay kopmaz.
13 Yoksul ama bilge bir genç artık öğüt
almayı bilmeyen kocamış akılsız kraldan iyidir.
14 Çünkü genç, ülkesinde yoksulluk içinde
doğsa bile cezaevinden krallığa yükselebilir.
15 Güneşin altında yaşayan herkesin kralın
yerine geçen genci izlediğini gördüm.
16 Yeni kralın yönettiği halk sayısız
olabilir. Yine de sonrakiler ondan hoşnut olmayabilir. Gerçekten bu da boş ve
rüzgarı kovalamaya kalkışmaktır.
BÖLÜM 5
1 Tanrı'nın evine gittiğinde davranışına
dikkat et. Yaptıkları kötülüğün farkında olmayan akılsızlar gibi kurban sunmak
için değil, dinlemek için yaklaş.
2 Ağzını çabuk açma, Tanrı'nın önünde
hemen konuya girme, Çünkü Tanrı gökte, sen yerdesin, Bu yüzden, az konuş.
3 Çok tasa kötü düş, Çok söz akılsızlık
doğurur.
4 Tanrı'ya adak adayınca, yerine
getirmekte gecikme. Çünkü O akılsızlardan hoşlanmaz. Adağını yerine getir!
5 Adamamak, adayıp da yerine getirmemekten
iyidir.
6 Ağzının seni günaha sürüklemesine izin
verme. Ulağın önünde: "Adağım yanlıştı" deme. Tanrı niçin senin
sözlerine öfkelensin, yaptığın işi yok etsin?
7 Çünkü çok düş kurmak hayalciliğe ve laf
kalabalığına yol açar; Tanrı'ya saygı göster. [anlamına gelebilir.]
8 Bir yerde yoksullara baskı yapıldığını,
adaletin ve doğruluğun çiğnendiğini görürsen şaşma; çünkü üstü gözeten daha üst
biri var, onların da üstleri var.
9 Tarlaların sürülmesini isteyen bir kral
ülke için her bakımdan yararlıdır.
10 Parayı seven paraya doymaz, Zenginliği
seven kazancıyla yetinmez. Bu da boştur.
11 Mal çoğaldıkça yiyeni de çoğalır.
Sahibine ne yararı var, seyretmekten başka?
12 Az yesin, çok yesin işçi rahat uyur, Ama
zenginin malı zengini uyutmaz.
13-14 Güneşin altında acı bir kötülük gördüm:
Sahibinin zararına biriktirilen Ve bir talihsizlikle yok olup giden servet.
Böyle bir servet sahibi baba olsa bile, Oğluna bir şey bırakamaz.
15 Annesinin rahminden çıplak çıkar insan.
Dünyaya nasıl geldiyse öyle gider, Emeğinden hiçbir şey götürmez elinde.
16 Dünyaya nasıl geldiyse öyle gider insan.
Bu da acı bir kötülüktür. Ne kazancı var yel için zahmet çekmekten?
17 Ömrü boyunca büyük üzüntü, hastalık, öfke
içinde Karanlıkta yiyor.
18 Gördüm ki, iyi ve güzel olan şu: Tanrı'nın
insana verdiği birkaç günlük ömür boyunca yemek, içmek, güneşin altında
harcadığı emekten zevk almak. Çünkü insanın payına düşen budur.
19 Üstelik Tanrı bir insana mal mülk
veriyor, onu yemesi, ödülünü alması, yaptığı işten mutluluk duyması için ona
güç veriyorsa, bu bir Tanrı armağanıdır.
20 Bu yüzden insan, geçen ömrünü pek
düşünmez. Çünkü Tanrı onun yüreğini mutlulukla meşgul eder.
BÖLÜM 6
1 Güneşin altında insana ağır gelen bir
kötülük gördüm:
2 Adam vardır, Tanrı kendisine mal, mülk,
saygınlık verir, yerine gelmeyecek isteği yoktur. Ama Tanrı yemesine izin
vermez; bir yabancı yer. Bu da boş ve acı bir derttir.
3 Bir adam yüz çocuk babası olup uzun
yıllar yaşamış, ama uzun ömrüne karşılık, zenginliğin tadını çıkaramamış, bir
mezara bile gömülmemişse, düşük çocuk ondan iyidir derim.
4 Çünkü düşük çocuk boş yere doğuyor,
karanlık içinde geçip gidiyor, adı karanlığa gömülüyor.
5-6 Ne güneş yüzü görüyor, ne de bir şey
tanıyor. Öbür adam iki kez biner yıl yaşasa bile mutluluk duymaz, düşük çocuk
ondan rahattır. Hepsi aynı yere gitmiyor mu?
7 İnsan hep boğazı için çalışır, Yine de
doymaz.
8 Bilgenin akılsızdan ne üstünlüğü var?
Yoksul başkasına nasıl davranacağını bilmekle ne yarar sağlar?
9 Gözün gördüğü gönlün çektiğinden
iyidir. Bu da boş ve rüzgarı kovalamaya kalkışmaktır.
10 Ne varsa, adı çoktan konmuştur, İnsanın
da ne olduğu biliniyor. Kimse kendinden güçlü olanla çekişemez.
11 Söz çoğaldıkça anlam azalır, Bunun kime
yararı olur?
12 Çünkü gölge gibi gelip geçen kısa ve boş
ömründe insana neyin yararlı olduğunu kim bilebilir? Bir adama kendisinden
sonra güneşin altında neler olacağını kim söyleyebilir?
BÖLÜM 7
1 İyi ad hoş kokulu yağdan, Ölüm günü
doğum gününden iyidir.
2 Yas evine gitmek, şölen evine gitmekten
iyidir. Çünkü her insanın sonu ölümdür, Yaşayan herkes bunu aklında tutmalı.
3 Üzüntü gülmekten iyidir, Çünkü yüz
mahzun olunca yürek sevinir.
4 Bilge kişinin aklı yas evindedir,
Akılsızın aklıysa şenlik evinde.
5 Bilgenin azarını işitmek, Akılsızın
türküsünü işitmekten iyidir.
6 Çünkü akılsızın gülmesi, Kazanın
altındaki çalıların çatırtısı gibidir. Bu da boştur.
7 Haksız kazanç bilgeyi delirtir, Rüşvet
karakteri bozar.
8 Bir olayın sonu başlangıcından iyidir.
Sabırlı kibirliden iyidir.
9 Çabuk öfkelenme, Çünkü öfke
akılsızların bağrında barınır.
10 "Neden geçmiş günler bugünlerden
iyiydi?" diye sorma, Çünkü bu bilgece bir soru değil.
11 Bilgelik miras kadar iyidir, Güneşi gören
herkes için yararlıdır.
12 Bilgelik siperdir, para da siper,
Bilginin yararı ise şudur: Bilgelik ona sahip olan kişinin yaşamını korur.
13 Tanrı'nın yaptığını düşün: O'nun
eğrilttiğini kim doğrultabilir?
14 İyi günde mutlu ol, Ama kötü günde
dikkatle düşün; Tanrı birini öbürü gibi yaptı ki, İnsan kendisinden sonra neler
olacağını bilmesin.
15 Boş ömrümde şunları gördüm: Doğru insan
doğruluğuna karşın ölüyor, Kötü insanın ise, kötülüğüne karşın ömrü uzuyor.
16 Ne çok doğru ol ne de çok bilge. Niçin
kendini yok edesin?
17 Ne çok kötü ol ne de akılsız. Niçin
vaktinden önce ölesin?
18 Birini tutman iyidir, Öbüründen de elini
çekme. Çünkü Tanrı'ya saygı duyan ikisini de başarır.
19 Bilgelik, bilge kişiyi kentteki on
yöneticiden daha güçlü kılar.
20 Çünkü yeryüzünde hep iyilik yapan, Hiç
günah işlemeyen doğru insan yoktur.
21 İnsanların söylediği her söze aldırma,
Yoksa uşağının bile sana sövdüğünü duyabilirsin.
22 Çünkü sen de birçok kez Başkalarına
sövdüğünü pekâlâ biliyorsun.
23 Bütün bunları bilgelikle denedim:
"Bilge olacağım" dedim. Ama bu beni aşıyordu.
24 Bilgelik denen şey Uzak ve çok derindir,
onu kim bulabilir?
25 Böylece, bilgelik ve çözüm aramaya,
incelemeye, kavramaya, Kötülüğün akılsızlık, akılsızlığın delilik olduğunu
anlamaya kafa yordum.
26 Kimi kadını ölümden acı buldum. O kadın
ki, kendisi tuzak, yüreği kapan, elleri zincirdir. Tanrı'nın hoşnut kaldığı
insan ondan kaçar, Günah işleyense ona tutsak olur.
27 Vaiz diyor ki, "Şunu gördüm: Bir
çözüm bulmak için Bir şeyi öbürüne eklerken
28 -Araştırıp hâlâ bulamazken- Binde bir
adam buldum, Ama aralarında bir kadın bulamadım.
29 Bulduğum tek şey: Tanrı insanları doğru
yarattı, Oysa onlar hâlâ karmaşık çözümler arıyorlar."
BÖLÜM 8
1 Bilge insan gibisi var mı? Kim olup
bitenlerin anlamını bilebilir? Bilgelik insanın yüzünü aydınlatır, Sert
görünüşünü değiştirir.
2 Kralın buyruğuna uy, diyorum. Çünkü
Tanrı'nın önünde ant içtin.
3 Kralın huzurundan ayrılmak için acele
etme. Kötülüğe bulaşma. Çünkü o dilediği her şeyi yapar.
4 Kralın sözünde güç vardır. Kim ona,
"Ne yapıyorsun?" diyebilir?
5 Onun buyruğuna uyan zarar görmez. Bilge
kişi bunun zamanını ve yolunu bilir.
6 Çünkü her işin bir zamanı ve yolu
vardır. İnsanın derdi kendine yeter.
7 Kimse geleceği bilmez, Kim kime
geleceği bildirebilir?
8 Rüzgarı tutup ona egemen olmaya
kimsenin gücü yetmediği gibi, Ölüm gününe egemen olmaya da kimsenin gücü
yetmez. Savaştan kaçış olmadığı gibi, kötülük de sahibini kurtaramaz.
9 Bütün bunları gördüm ve güneşin altında
yapılan her iş üzerinde kafa yordum. Gün gelir, insanın insana egemenliği
kendine zarar verir.
10 Bir de kötülerin gömüldüğünü gördüm.
Kutsal yere girip çıkar, kötülük yaptıkları kentte övülürlerdi. Bu da boş.
11 Suçlu çabuk yargılanmazsa, insanlar
kötülük etmek için cesaret bulur.
12 Günahlı yüz kez kötülük edip uzun yaşasa
bile, Tanrı'dan korkanların, O'nun önünde saygıyla duranların iyilik göreceğini
biliyorum.
13 Oysa kötü, Tanrı'dan korkmadığı için
iyilik görmeyecek, gölge gibi olan ömrü uzamayacaktır.
14 Yeryüzünde boş bir şey daha var:
Kötülerin hak ettiği doğruların, doğruların hak ettiğiyse kötülerin başına
geliyor. Bu da boş, diyorum.
15 Mutluluğu övgüye değer buldum. Çünkü
güneşin altında insan için yiyip içmekten, mutlu olmaktan daha iyi bir şey
yoktur. Çünkü Tanrı'nın güneşin altında kendisine verdiği ömür boyunca çektiği
zahmetten insana kalacak olan budur.
16 Bilgeliği ve dünyada çekilen zahmeti
anlamak için kafamı yorunca -öyleleri var ki, gece gündüz gözüne uyku girmez-
17 Tanrı'nın yaptığı her şeyi gördüm. İnsan
güneşin altında olup bitenleri keşfedemez. Arayıp bulmak için ne kadar çaba
harcarsa harcasın, yine de anlamını bulamaz. Bilge kişi anladığını söylese bile
gerçekten kavrayamaz.
BÖLÜM 9
1 Böylece bütün bunları düşünüp taşındım
ve şu sonuca vardım: Doğrular, bilgeler ve yaptıkları her şey Tanrı'nın
elindedir. Onları sevginin mi, nefretin mi beklediğini kimse bilmez.
2 Herkesin başına aynı şey geliyor.
Doğrunun, iyinin, kötünün, temizin, kirlinin, kurban sunanla sunmayanın başına
gelen şey aynı. İyi insana ne oluyorsa, günahlıya da oluyor; Ant içene ne
oluyorsa, ant içmekten korkana da aynısı oluyor.
3 Güneşin altında yapılan işlerin tümünün
kötü yanı şu ki, herkesin başına aynı şey geliyor. Üstelik insanların içi
kötülük doludur, yaşadıkları sürece içlerinde delilik vardır. Ardından ölüp
gidiyorlar.
4 Yaşayanlar arasındaki herkes için umut
vardır. Evet, sağ köpek ölü aslandan iyidir!
5 Çünkü yaşayanlar öleceğini biliyor, Ama
ölüler hiçbir şey bilmiyor. Onlar için artık ödül yoktur, Anıları bile
unutulmuştur.
6 Sevgileri, nefretleri, Kıskançlıkları
çoktan bitmiştir. Güneşin altında yapılanlardan Bir daha payları olmayacaktır.
7 Git, sevinçle ekmeğini ye, neşeyle
şarabını iç. Çünkü yaptıkların baştan beri Tanrı'nın hoşuna gitti.
8 Giysilerin hep ak olsun. Başından
zeytinyağı eksilmesin.
9 Güneşin altında Tanrı'nın sana verdiği
boş ömrün bütün günlerini, bütün anlamsız günlerini sevdiğin karınla güzel güzel
yaşayarak geçir. Çünkü hayattan ve güneşin altında harcadığın emekten payına
düşecek olan budur.
10 Çalışmak için eline ne geçerse, var
gücünle çalış. Çünkü gitmekte olduğun ölüler diyarında iş, tasarı, bilgi ve
bilgelik yoktur.
11 Güneşin altında bir şey daha gördüm:
Yarışı hızlı koşanlar, Savaşı yiğitler, Ekmeği bilgeler, Serveti akıllılar,
Beğeniyi bilgililer kazanmaz. Ama zaman ve şans hepsinin önüne çıkar.
12 Dahası insan kendi vaktini bilmez:
Balığın acımasız ağa, kuşun kapana düştüğü gibi, İnsanlar da üzerlerine ansızın
çöken kötü zamana yakalanırlar.
13 Güneşin altında bilgelik olarak şunu da
gördüm, beni çok etkiledi:
14 Çok az insanın yaşadığı küçük bir kent
vardı. Güçlü bir kral saldırıp onu kuşattı. Karşısına büyük rampalar kurdu.
15 Kentte yoksul ama bilge bir adam vardı.
Bilgeliğiyle kenti kurtardı. Ne var ki, kimse bu yoksul adamı anmadı.
16 Bunun üzerine, "Bilgelik güçten
iyidir" dedim, "Ne yazık ki, yoksul insanın bilgeliği küçümseniyor,
söyledikleri dikkate alınmıyor."
17 Bilgenin sessizce söylediği sözler,
Akılsızlar arasındaki önderin bağırışından iyidir.
18 Bilgelik silahtan iyidir, Ama bir deli
çıkar, her şeyi berbat eder.
BÖLÜM 10
1 Ölü sinekler attarın ıtırını kokutur.
Biraz aptallık da bilgeliği ve saygınlığı bastırır.
2 Bilgenin yüreği hep doğruya
eğilimlidir, Akılsızın ise, hep yanlışa.
3 Yolda yürürken bile akılsızın aklı
kıttır, Akılsız olduğunu herkese gösterir.
4 Yöneticinin öfkesi sana karşı
alevlenirse, Yerinden ayrılma; Çünkü serinkanlılık büyük yanlışları bastırır.
5 Güneşin altında gördüğüm bir haksızlık
var, Yöneticiden kaynaklanan bir yanlışı andırıyor:
6 Zenginler düşük makamlarda otururken,
Aptallar yüksek makamlara atanıyor.
7 Köleleri at sırtında, Önderleri yerde
köleler gibi yürürken gördüm.
8 Çukur kazan içine kendi düşer, Duvarda
gedik açanı yılan sokar.
9 Taş çıkaran taştan incinir, Odun yaran
tehlikeye girer.
10 Balta körse, ağzı bilenmemişse, Daha çok
güç gerektirir; Ama bilgelik başarı doğurur.
11 Yılan büyü yapılmadan önce sokarsa,
Büyücünün yararı olmaz.
12 Bilgenin ağzından çıkan sözler
benimsenir, Oysa akılsız kendi ağzıyla yıkımına yol açar.
13 Sözünün başı aptallık, Sonu
zırdeliliktir.
14 Akılsız konuştukça konuşur. Kimse ne
olacağını bilmez. Kim ona kendisinden sonra ne olacağını bildirebilir?
15 Akılsızın emeği kendini öylesine yıpratır
ki, Kente bile nasıl gideceğini bilemez.
16 Kralın bir çocuksa, Önderlerin sabah
şölen veriyorsa, vay sana, ey ülke!
17 Kralın soyluysa, Önderlerin sarhoşluk
için değil Güçlenmek için vaktinde yemek yiyorsa, ne mutlu sana, ey ülke!
18 Tembellikten dam çöker, Miskinlikten çatı
akar.
19 Şölen eğlenmek için yapılır, Şarap yaşama
sevinç katar, Paraysa her ihtiyacı karşılar.
20 İçinden bile krala sövme, Yatak odanda
zengine lanet etme, Çünkü gökte uçan kuşlar haber taşır, Kanatlı varlıklar
söylediğini aktarır.
BÖLÜM 11
1 Ekmeğini suya at, Çünkü günler sonra
onu bulursun.* [*alıp paranı
ticarete yatırarak geçimini sağla" ya da "İhtiyacı olanlara ver"
anlamına gelir.]
2 Yedi, hatta sekiz kişiye pay ver, Çünkü
ülkenin başına ne felaket geleceğini bilemezsin.
3 Bulutlar su yüklüyse, Yeryüzüne döker
yağmurlarını. Ağaç ister güneye ister kuzeye devrilsin, Devrildiği yerde kalır.
4 Rüzgarı gözeten ekmez, Bulutlara bakan
biçmez.
5 Ana rahmindeki çocuğun nasıl ruh ve
beden aldığını bilmediğin gibi, Her şeyi yaratan Tanrı'nın yaptıklarını da
bilemezsin.
6 Tohumunu sabah ek, Akşam da elin boş
durmasın. Çünkü bu mu iyi, şu mu, Yoksa ikisi de aynı sonucu mu verecek,
bilemezsin.
7 Işık tatlıdır, Güneşi görmek güzeldir.
8 Evet, insan uzun yıllar yaşarsa,
Sevinçle yaşasın. Ama karanlık günleri unutmasın, Çünkü onlar da az değil.
Gelecek her şey boştur.
9 Ey delikanlı, gençliğinle sevin, Bırak
gençlik günlerinde yüreğin sevinç duysun. Gönlünün isteklerini, gözünün
gördüklerini izle, Ama bil ki, bütün bunlar için Tanrı seni yargılayacaktır.
10 Öyleyse at tasayı yüreğinden, Uzaklaştır
derdi bedeninden. Çünkü gençlik de dinçlik de boştur.
BÖLÜM 12
1-2 Bu yüzden zor günler gelmeden, "Zevk
almıyorum" diyeceğin yıllar yaklaşmadan, Güneş, ışık, ay ve yıldızlar
kararmadan Ve yağmurdan sonra bulutlar geri dönmeden, Gençlik günlerinde seni
yaratanı anımsa.
3 O gün, evi bekleyenler titreyecek,
Güçlüler eğilecek, Öğütücüler azaldığı için duracak, Pencereden bakanlar
kararacak.
4 Değirmen sesi yavaşlayınca, Sokağa
açılan çift kapı kapanacak, İnsanlar kuş sesiyle uyanacak, Ama şarkıların
sesini duyamayacaklar.
5 Dahası yüksek yerden, Sokaktaki
tehlikelerden korkacaklar; Badem ağacı çiçek açacak, Çekirge ağırlaşacak, Tutku
zayıflayacak. Çünkü insan sonsuzluk evine gidecek, Yas tutanlar sokakta
dolaşacak. [kuş gibi
yükselecek".]
6 Gümüş tel kopmadan, Altın tas
kırılmadan, Testi çeşmede parçalanmadan, Kuyu makarası kırılmadan,
7 Toprak geldiği yere dönmeden, Ruh onu
veren Tanrı'ya dönmeden, Seni yaratanı anımsa.
8 "Her şey boş" diyor Vaiz,
"Bomboş!"
9 Vaiz yalnız bilge değildi, bildiklerini
halka da öğretiyordu. Hesap etti, araştırdı ve birçok özdeyişi düzene soktu.
10 Güzel sözler bulmaya çalıştı. Yazdıkları
gerçek ve doğrudur.
11 Bilgelerin sözleri üvendire gibidir,
derledikleri özdeyişlerse, iyi çakılan çivi gibi; bir tek Çoban tarafından
verilmişler.
12 Bunların dışındakilerden sakın, evladım.
Çok kitap yazmanın sonu yoktur, fazla araştırma da bedeni yıpratır.
13 Her şey duyuldu, sonuç şu: Tanrı'ya saygı
göster, buyruklarını yerine getir, Çünkü her insanın görevi budur.
14 Tanrı her işi, her gizli şeyi
yargılayacaktır, İster iyi ister kötü olsun.
EZGİLER EZGİSİ | SÜLEYMAN'IN EZGİSİ | NEŞİDELER NEŞİDESİ