YARATILIŞ
BÖLÜM 1
1 Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
2 Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu;
engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı'nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu.
3 Tanrı, "Işık olsun" diye
buyurdu ve ışık oldu.
4 Tanrı ışığın iyi olduğunu
gördü ve onu karanlıktan ayırdı.
5 Işığa "Gündüz", karanlığa
"Gece" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu.
6 Tanrı, "Suların ortasında bir
kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın" diye buyurdu.
7 Ve öyle oldu. Tanrı gökkubbeyi yarattı.
Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı.
8 Kubbeye "Gök" adını verdi.
Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu.
9 Tanrı, "Göğün altındaki sular bir
yere toplansın, kuru toprak görünsün" diye buyurdu ve öyle oldu.
10 Kuru alana "Kara", toplanan
sulara "Deniz" adını verdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
11 Tanrı, "Yeryüzü bitkiler, tohum
veren otlar, türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin"
diye buyurdu ve öyle oldu.
12 Yeryüzü bitkiler, türüne göre tohum veren
otlar, tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları yetiştirdi. Tanrı bunun iyi
olduğunu gördü.
13 Akşam oldu, sabah oldu ve üçüncü gün
oluştu.
14-15 Tanrı şöyle buyurdu: "Gökkubbede gündüzü
geceden ayıracak, yeryüzünü aydınlatacak ışıklar olsun. Belirtileri,
mevsimleri, günleri, yılları göstersin." Ve öyle oldu.
16 Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye
egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı.
17-18 Yeryüzünü aydınlatmak, gündüze ve geceye egemen
olmak, ışığı karanlıktan ayırmak için onları gökkubbeye yerleştirdi. Tanrı
bunun iyi olduğunu gördü.
19 Akşam oldu, sabah oldu ve dördüncü gün
oluştu.
20 Tanrı, "Sular canlı yaratıklarla
dolup taşsın, yeryüzünün üzerinde, gökte kuşlar uçuşsun" diye buyurdu.
21 Tanrı büyük deniz canavarlarını, sularda
kaynaşan canlıları ve uçan çeşitli varlıkları yarattı. Bunun iyi olduğunu
gördü.
22 Tanrı, "Verimli olun, çoğalın,
denizleri doldurun, yeryüzünde kuşlar çoğalsın" diyerek onları kutsadı.
23 Akşam oldu, sabah oldu ve beşinci gün
oluştu.
24 Tanrı, "Yeryüzü çeşit çeşit canlı
yaratık*, evcil ve yabanıl hayvan, sürüngen türetsin" diye buyurdu. Ve
öyle oldu.
25 Tanrı çeşit çeşit yabanıl hayvan, evcil
hayvan, sürüngen yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü. [* kara hayvanlarını da kapsıyor.]
26 Tanrı, "İnsanı kendi suretimizde,
kendimize benzer yaratalım" dedi, "Denizdeki balıklara, gökteki
kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun."
27 Tanrı insanı kendi suretinde yarattı.
Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak
yarattı.
28 Onları kutsayarak, "Verimli olun,
çoğalın" dedi, "Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki
balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun.
29 İşte yeryüzünde tohum veren her otu,
tohumu meyvesinde bulunan her meyve ağacını size veriyorum. Bunlar size yiyecek
olacak.
30 Yabanıl hayvanlara, gökteki kuşlara,
sürüngenlere -soluk alıp veren bütün hayvanlara- yiyecek olarak yeşil otları
veriyorum." Ve öyle oldu.
31 Tanrı yarattıklarına baktı ve her şeyin
çok iyi olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve altıncı gün oluştu.
BÖLÜM 2
1 Gök ve yer bütün öğeleriyle tamamlandı.
2 Yedinci güne gelindiğinde Tanrı
yapmakta olduğu işi bitirdi. Yaptığı işten o gün dinlendi.
3 Yedinci günü kutsadı. Onu kutsal bir
gün olarak belirledi. Çünkü Tanrı o gün yaptığı, yarattığı bütün işi bitirip
dinlendi.
4 Göğün ve yerin yaratılış öyküsü: RAB
Tanrı göğü ve yeri yarattığında,
5 yeryüzünde yabanıl bir fidan, bir ot
bile bitmemişti. Çünkü RAB Tanrı henüz yeryüzüne yağmur göndermemişti. Toprağı
işleyecek insan da yoktu.
6 Yerden yükselen buhar bütün toprakları
suluyordu.
7 RAB Tanrı Adem'i topraktan yarattı ve
burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu. [kaynakları".]
8 RAB Tanrı doğuda, Aden'de bir bahçe
dikti. Yarattığı Adem'i oraya koydu.
9 Bahçede iyi meyve veren türlü türlü
güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme
ağacı vardı.
10 Aden'den bir ırmak doğuyor, bahçeyi
sulayıp orada dört kola ayrılıyordu.
11 İlk ırmağın adı Pişon'dur. Altın
kaynakları olan Havila sınırları boyunca akar.
12 Orada iyi altın, reçine ve oniks bulunur.
13 İkinci ırmağın adı Gihon'dur, Kûş
sınırları boyunca akar.
14 Üçüncü ırmağın adı Dicle'dir, Asur'un
doğusundan akar. Dördüncü ırmak ise Fırat'tır.
15 RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu
işlemesi için Adem'i oraya koydu.
16 Ona, "Bahçede istediğin ağacın
meyvesini yiyebilirsin" diye buyurdu,
17 "Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından
yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün."
18 Sonra, "Adem'in yalnız kalması iyi
değil" dedi, "Ona uygun bir yardımcı yaratacağım."
19 RAB Tanrı yerdeki hayvanların, gökteki
kuşların tümünü topraktan yaratmıştı. Onlara ne ad vereceğini görmek için hepsini
Adem'e getirdi. Adem her birine ne ad verdiyse, o canlı o adla anıldı.
20 Adem bütün evcil ve yabanıl hayvanlara,
gökte uçan kuşlara ad koydu. Ama kendisi için uygun bir yardımcı bulunmadı.
21 RAB Tanrı Adem'e derin bir uyku verdi.
Adem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle
kapadı.
22 Adem'den aldığı kaburga kemiğinden bir
kadın yaratarak onu Adem'e getirdi.
23 Adem, "İşte, bu benim kemiklerimden
alınmış kemik, Etimden alınmış ettir" dedi, "Ona <Kadın>
denilecek, Çünkü o adamdan alındı." türemiştir.
24 Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp
karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak.
25 Adem de karısı da çıplaktılar, henüz
utanç nedir bilmiyorlardı.
BÖLÜM 3
1 RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl
hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, "Tanrı gerçekten,
<Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin> dedi mi?" diye
sordu.
2 Kadın, "Bahçedeki ağaçların
meyvelerinden yiyebiliriz" diye yanıtladı,
3 "Ama Tanrı, <Bahçenin
ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz>
dedi."
4 Yılan, "Kesinlikle
ölmezsiniz" dedi,
5 "Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın
meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi
olacaksınız."
6 Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek
için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp
yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi.
7 İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak
olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük
yaptılar.
8 Derken, günün serinliğinde bahçede
yürüyen RAB Tanrı'nın sesini duydular. O'ndan kaçıp ağaçların arasına
gizlendiler.
9 RAB Tanrı Adem'e,
"Neredesin?" diye seslendi.
10 Adem, "Bahçede sesini duyunca
korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim" dedi.
11 RAB Tanrı, "Çıplak olduğunu sana kim
söyledi?" diye sordu, "Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı
yedin?"
12 Adem, "Yanıma koyduğun kadın ağacın
meyvesini bana verdi, ben de yedim" diye yanıtladı.
13 RAB Tanrı kadına, "Nedir bu
yaptığın?" diye sordu. Kadın, "Yılan beni aldattı, o yüzden
yedim" diye karşılık verdi.
14 Bunun üzerine RAB Tanrı yılana, "Bu
yaptığından ötürü Bütün evcil ve yabanıl hayvanların En lanetlisi sen
olacaksın" dedi, "Karnının üzerinde sürünecek, Yaşamın boyunca toprak
yiyeceksin.
15 Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu
Birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, Sen onun topuğuna
saldıracaksın."
16 RAB Tanrı kadına, "Çocuk doğururken
sana Çok acı çektireceğim" dedi, "Ağrı çekerek doğum yapacaksın.
Kocana istek duyacaksın, Seni o yönetecek."
17 RAB Tanrı Adem'e, "Karının sözünü
dinlediğin ve sana, Meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için Toprak senin
yüzünden lanetlendi" dedi, "Yaşam boyu emek vermeden yiyecek
bulamayacaksın.
18 Toprak sana diken ve çalı verecek, Yaban
otu yiyeceksin.
19 Toprağa dönünceye dek Ekmeğini alın teri
dökerek kazanacaksın. Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın Ve yine toprağa
döneceksin."
20 Adem karısına Havva [Anlamı: “Yaşayan”] adını verdi. Çünkü o bütün
insanların annesiydi. [anlamına gelen
aynı sözcükten türemiştir.]
21 RAB Tanrı Adem'le karısı için deriden
giysiler yaptı, onları giydirdi.
22 Sonra, "Adem iyiyle kötüyü bilmekle
bizlerden biri gibi oldu" dedi, "Artık yaşam ağacına uzanıp meyve
almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli."
23 Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu
toprağı işlemek üzere Adem'i Aden bahçesinden çıkardı.
24 Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu
denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli
bir kılıç yerleştirdi.
BÖLÜM 4
1 Adem karısı Havva ile yattı. Havva
hamile kaldı ve Kayin'i doğurdu. "RAB'bin yardımıyla bir oğul dünyaya
getirdim" dedi.
2 Daha sonra Kayin'in kardeşi Habil'i
doğurdu. Habil çoban oldu, Kayin ise çiftçi.
3 Günler geçti. Bir gün Kayin toprağın
ürünlerinden RAB'be sunu getirdi.
4 Habil de sürüsünde ilk doğan
hayvanlardan bazılarını, özellikle de yağlarını getirdi. RAB Habil'i ve
sunusunu kabul etti.
5 Kayin'le sunusunu ise reddetti. Kayin
çok öfkelendi, suratını astı.
6 RAB Kayin'e, "Niçin
öfkelendin?" diye sordu, "Niçin surat astın?
7 Doğru olanı yapsan, seni kabul etmez
miyim? Ancak doğru olanı yapmazsan, günah kapıda pusuya yatmış, seni bekliyor.
Ona egemen olmalısın."
8 Kayin kardeşi Habil'e, "Haydi,
tarlaya gidelim" dedi. Tarlada birlikteyken kardeşine saldırıp onu
öldürdü. [Tevratı, Süryanice ve
Vulgata'dan alındı.]
9 RAB Kayin'e, "Kardeşin Habil
nerede?" diye sordu. Kayin, "Bilmiyorum, kardeşimin bekçisi miyim
ben?" diye karşılık verdi.
10 RAB, "Ne yaptın?" dedi,
"Kardeşinin kanı topraktan bana sesleniyor.
11 Artık döktüğün kardeş kanını içmek için
ağzını açan toprağın laneti altındasın.
12 İşlediğin toprak bundan böyle sana ürün
vermeyecek. Yeryüzünde aylak aylak dolaşacaksın."
13 Kayin, "Cezam kaldıramayacağım kadar
ağır" diye karşılık verdi,
14 "Bugün beni bu topraklardan kovdun.
Artık huzurundan uzak kalacak, yeryüzünde aylak aylak dolaşacağım. Kim bulsa
öldürecek beni."
15 Bunun üzerine RAB, "Seni kim
öldürürse, ondan yedi kez öç alınacak" dedi. Kimse bulup öldürmesin diye
Kayin'in üzerine bir nişan koydu.
16 Kayin RAB'bin huzurundan ayrıldı. Aden
bahçesinin doğusunda, Nod topraklarına yerleşti.
17 Kayin karısıyla yattı. Karısı hamile
kaldı ve Hanok'u doğurdu. Kayin o sırada bir kent kurmaktaydı. Kente oğlu
Hanok'un adını verdi.
18 Hanok'tan İrat oldu. İrat'tan Mehuyael, Mehuyael'den
Metuşael, Metuşael'den Lemek oldu.
19 Lemek iki kadınla evlendi. Birinin adı
Âda, öbürünün ise Silla'ydı.
20 Âda Yaval'ı doğurdu. Yaval sürü sahibi
göçebelerin atasıydı.
21 Kardeşinin adı Yuval'dı. Yuval lir ve ney
çalanların atasıydı.
22 Silla Tuval-Kayin'i doğurdu. Tuval-Kayin
tunç ve demirden çeşitli kesici aletler yapardı. Tuval-Kayin'in kızkardeşi
Naama'ydı.
23 Lemek karılarına şöyle dedi: "Ey Âda
ve Silla, beni dinleyin, Ey Lemek'in karıları, sözlerime kulak verin. Beni
yaraladığı için Bir adam öldürdüm, Beni hırpaladığı için Bir genci öldürdüm.
24 Kayin'in yedi kez öcü alınacaksa,
Lemek'in yetmiş yedi kez öcü alınmalı."
25 Adem karısıyla yine yattı. Havva bir
erkek çocuk doğurdu. "Tanrı Kayin'in öldürdüğü Habil'in yerine bana başka
bir oğul bağışladı" diyerek çocuğa Şit adını verdi.
26 Şit'in de bir oğlu oldu, adını Enoş
koydu. O zaman insanlar RAB'bi adıyla çağırmaya başladı.
BÖLÜM 5
1 Adem soyunun öyküsü: Tanrı insanı
yarattığında onu kendine benzer kıldı.
2 Onları erkek ve dişi olarak yarattı ve
kutsadı. Yaratıldıkları gün onlara "İnsan" adını verdi.
3 Adem 130 yaşındayken kendi suretinde,
kendisine benzer bir oğlu oldu. Ona Şit adını verdi.
4 Şit'in doğumundan sonra Adem 800 yıl
daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
5 Adem toplam 930 yıl yaşadıktan sonra
öldü.
6 Şit 105 yaşındayken oğlu Enoş doğdu.
7 Enoş'un doğumundan sonra Şit 807 yıl
daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
8 Şit toplam 912 yıl yaşadıktan sonra
öldü.
9 Enoş 90 yaşındayken oğlu Kenan doğdu.
10 Kenan'ın doğumundan sonra Enoş 815 yıl
daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
11 Enoş toplam 905 yıl yaşadıktan sonra
öldü.
12 Kenan 70 yaşındayken oğlu Mahalalel
doğdu.
13 Mahalalel'in doğumundan sonra Kenan 840 yıl
daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
14 Kenan toplam 910 yıl yaşadıktan sonra
öldü.
15 Mahalalel 65 yaşındayken oğlu Yeret
doğdu.
16 Yeret'in doğumundan sonra Mahalalel 830 yıl
daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
17 Mahalalel toplam 895 yıl yaşadıktan sonra
öldü.
18 Yeret 162 yaşındayken oğlu Hanok doğdu.
19 Hanok'un doğumundan sonra Yeret 800 yıl
daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
20 Yeret toplam 962 yıl yaşadıktan sonra
öldü.
21 Hanok 65 yaşındayken oğlu Metuşelah
doğdu.
22 Metuşelah'ın doğumundan sonra Hanok 300 yıl
Tanrı yolunda yürüdü. Başka oğulları, kızları oldu.
23 Hanok toplam 365 yıl yaşadı.
24 Tanrı yolunda yürüdü, sonra ortadan
kayboldu; çünkü Tanrı onu yanına almıştı.
25 Metuşelah 187 yaşındayken oğlu Lemek
doğdu.
26 Lemek'in doğumundan sonra Metuşelah 782 yıl
daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
27 Metuşelah toplam 969 yıl yaşadıktan sonra
öldü.
28 Lemek 182 yaşındayken bir oğlu oldu.
29 "RAB'bin lanetlediği bu toprak
yüzünden çektiğimiz eziyeti, harcadığımız emeği bu çocuk hafifletip bizi
rahatlatacak" diyerek çocuğa Nuh adını verdi.
30 Nuh'un doğumundan sonra Lemek 595 yıl
daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
31 Lemek toplam 777 yıl yaşadıktan sonra
öldü.
32 Nuh 500 yıl yaşadıktan sonra Sam, Ham,
Yafet adlı oğulları doğdu.
BÖLÜM 6
1 Yeryüzünde insanlar çoğalmaya başladı,
kızlar doğdu.
2 İlahi varlıklar* insan kızlarının
güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.
3 RAB, "Ruhum insanda sonsuza dek
kalmayacak, çünkü o ölümlüdür" dedi, "İnsanın ömrü yüz yirmi yıl
olacak."
4 İlahi varlıkların* insan kızlarıyla
evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde Nefiller
vardı. Bunlar eski çağ kahramanları, ünlü kişilerdi. [Bunların melek ya da Şit soyundan gelen insanlar olduğu
sanılıyor.] [anlamına gelir. Septuaginta bunu "Devler"
diye çevirir. Aynı sözcük Say.13:32-33 ayetlerinde de geçer.]
5 RAB baktı, yeryüzünde insanın yaptığı
kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte.
6 İnsanı yarattığına pişman oldu. Yüreği
sızladı.
7 "Yarattığım insanları, hayvanları,
sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım" dedi, "Çünkü onları
yarattığıma pişman oldum."
8 Ama Nuh RAB'bin gözünde lütuf buldu.
9 Nuh'un öyküsü şöyledir: Nuh doğru bir
insandı. Çağdaşları arasında kusursuz biriydi. Tanrı yolunda yürüdü.
10 Üç oğlu vardı: Sam, Ham, Yafet.
11 Tanrı'nın gözünde yeryüzü bozulmuş,
zorbalıkla dolmuştu.
12 Tanrı yeryüzüne baktı ve her şeyin ne
denli bozulduğunu gördü. Çünkü insanlar yoldan çıkmıştı.
13 Tanrı Nuh'a, "İnsanlığa son
vereceğim" dedi, "Çünkü onlar yüzünden yeryüzü zorbalıkla doldu.
Onlarla birlikte yeryüzünü de yok edeceğim.
14 Kendine gofer ağacından bir gemi yap.
İçini dışını ziftle, içeriye kamaralar yap.
15 Gemiyi şöyle yapacaksın: Uzunluğu üç yüz,
genişliği elli, yüksekliği otuz arşın [Bir
arşın 44,5 santimetre] olacak.
16 Pencere de yap, boyu yukarıya doğru bir
arşını bulsun. Kapıyı geminin yan tarafına koy. Alt, orta ve üst güverteler
yap.
17 Yeryüzüne tufan göndereceğim. Göklerin
altında soluk alan bütün canlıları yok edeceğim. Yeryüzündeki her canlı ölecek.
18 Ama seninle bir antlaşma yapacağım.
Oğulların, karın, gelinlerinle birlikte gemiye bin.
19 Sağ kalabilmeleri için her canlı türünden
bir erkek, bir dişi olmak üzere birer çifti gemiye al.
20 Çeşit çeşit kuşlar, hayvanlar,
sürüngenler sağ kalmak için çifter çifter sana gelecekler.
21 Yanına hem kendin, hem onlar için
yenebilecek ne varsa al, ilerde yemek üzere depola." olduğu sanılıyor.
22 Nuh Tanrı'nın bütün buyruklarını yerine
getirdi.
BÖLÜM 7
1 RAB Nuh'a, "Bütün ailenle birlikte
gemiye bin" dedi, "Çünkü bu kuşak içinde yalnız seni doğru buldum.
2-3 Yeryüzünde soyları tükenmesin diye, yanına
temiz sayılan hayvanlardan erkek ve dişi olmak üzere yedişer çift, kirli
sayılan hayvanlardan birer çift, kuşlardan yedişer çift al.
4 Çünkü yedi gün sonra yeryüzüne kırk gün
kırk gece yağmur yağdıracağım. Yarattığım her canlıyı yeryüzünden silip
atacağım."
5 Nuh RAB'bin bütün buyruklarını yerine
getirdi.
6 Yeryüzünde tufan koptuğunda Nuh altı
yüz yaşındaydı.
7 Nuh, oğulları, karısı, gelinleri
tufandan kurtulmak için hep birlikte gemiye bindiler. 8-9 Tanrı'nın Nuh'a
buyurduğu gibi temiz ve kirli sayılan her tür hayvan, kuş ve sürüngenden erkek
ve dişi olmak üzere birer çift Nuh'a gelip gemiye bindiler.
10 Yedi gün sonra tufan koptu.
11 Nuh altı yüz yaşındayken, o yılın ikinci
ayının on yedinci günü enginlerin bütün kaynakları fışkırdı, göklerin kapakları
açıldı.
12 Yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur
yağdı.
13 Nuh, oğulları Sam, Ham, Yafet, Nuh'un
karısıyla üç gelini tam o gün gemiye bindiler.
14 Onlarla birlikte her tür hayvan -evcil hayvanların,
sürüngenlerin, kuşların, uçan yaratıkların her türü- gemiye bindi.
15 Soluk alan her tür canlı çifter çifter
Nuh'un yanına gelip gemiye bindi.
16 Gemiye giren hayvanlar Tanrı'nın Nuh'a
buyurduğu gibi erkek ve dişiydi. RAB Nuh'un ardından kapıyı kapadı.
17 Tufan kırk gün sürdü. Çoğalan sular
gemiyi yerden yukarı kaldırdı.
18 Sular yükseldi, çoğaldıkça çoğaldı; gemi
suyun üzerinde yüzmeye başladı.
19 Sular öyle yükseldi ki, yeryüzündeki
bütün yüksek dağlar su altında kaldı.
20 Yükselen sular dağları on beş arşın aştı.
21-22 Yeryüzünde yaşayan bütün canlılar yok oldu;
kuşlar, evcil ve yabanıl hayvanlar, sürüngenler, insanlar, soluk alan bütün
canlılar öldü.
23 RAB insanlardan evcil hayvanlara,
sürüngenlerden kuşlara dek bütün canlıları yok etti, yeryüzündeki her şey
silinip gitti. Yalnız Nuh'la gemidekiler kaldı.
24 Sular yüz elli gün boyunca yeryüzünü
kapladı.
BÖLÜM 8
1 Sonra Tanrı Nuh'u ve gemideki evcil ve
yabanıl hayvanları anımsadı. Yeryüzünde bir rüzgar estirdi, sular alçalmaya
başladı.
2 Enginlerin kaynakları, göklerin
kapakları kapandı. Yağmur dindi.
3 Sular yeryüzünden çekilmeye başladı.
Yüz elli gün geçtikten sonra sular azaldı.
4 Gemi yedinci ayın on yedinci günü
Ararat dağlarına oturdu.
5 Sular onuncu aya kadar sürekli azaldı.
Onuncu ayın birinde dağların doruğu göründü.
6 Kırk gün sonra Nuh yapmış olduğu
geminin penceresini açtı.
7 Kuzgunu dışarı gönderdi. Kuzgun sular
kuruyuncaya kadar dönmedi, uçup durdu.
8 Bunun üzerine Nuh suların yeryüzünden
çekilip çekilmediğini anlamak için güvercini gönderdi.
9 Güvercin konacak bir yer bulamadı,
çünkü her yer suyla kaplıydı. Gemiye, Nuh'un yanına döndü. Nuh uzanıp güvercini
tuttu ve gemiye, yanına aldı.
10 Yedi gün daha bekledi, sonra güvercini
yine dışarı saldı.
11 Güvercin gagasında yeni kopmuş bir zeytin
yaprağıyla akşamleyin geri döndü. O zaman Nuh suların yeryüzünden çekilmiş
olduğunu anladı.
12 Yedi gün daha bekledikten sonra güvercini
yine gönderdi. Bu kez güvercin geri dönmedi.
13 Nuh altı yüz bir yaşındayken, birinci
ayın birinde yeryüzündeki sular kurudu. Nuh geminin üstündeki kapağı kaldırınca
toprağın kurumuş olduğunu gördü.
14 İkinci ayın yirmi yedinci günü toprak
tümüyle kurumuştu.
15-16 Tanrı Nuh'a, "Karın, oğulların ve
gelinlerinle birlikte gemiden çık" dedi,
17 "Kendinle birlikte bütün canlıları,
kuşları, hayvanları, sürüngenleri de çıkar. Üresinler, verimli olsunlar,
yeryüzünde çoğalsınlar."
18 Nuh karısı, oğulları ve gelinleriyle
birlikte gemiden çıktı.
19 Bütün hayvanlar, sürüngenler, kuşlar,
yeryüzünde yaşayan her tür canlı da gemiyi terk etti.
20 Nuh RAB'be bir sunak yaptı. Orada bütün
temiz sayılan hayvanlarla kuşlardan yakmalık sunular sundu.
21 Güzel kokudan hoşnut olan RAB içinden
şöyle dedi: "İnsanlar yüzünden yeryüzünü bir daha lanetlemeyeceğim. Çünkü
insan yüreğindeki eğilimler çocukluğundan beri kötüdür. Şimdi yaptığım gibi
bütün canlıları bir daha yok etmeyeceğim.
22 "Dünya durdukça Ekin ekmek, biçmek,
Sıcak, soğuk, Yaz, kış, Gece, gündüz hep var olacaktır."
BÖLÜM 9
1 Tanrı, Nuh'u ve oğullarını kutsayarak,
"Verimli olun, çoğalıp yeryüzünü doldurun" dedi,
2 "Yerdeki hayvanların, gökteki
kuşların tümü sizden korkup ürkecek. Yeryüzündeki bütün canlılar, denizdeki
bütün balıklar sizin yönetiminize verilmiştir.
3 Bütün canlılar size yiyecek olacak.
Yeşil bitkiler gibi, hepsini size veriyorum.
4 "Yalnız kanlı et yemeyeceksiniz,
çünkü kan canı içerir.
5 Sizin de kanınız dökülürse, hakkınızı
kesinlikle arayacağım. Her hayvandan hesabını soracağım. Her insandan,
kardeşinin canına kıyan herkesten hakkınızı arayacağım.
6 "Kim insan kanı dökerse, Kendi
kanı da insan tarafından dökülecektir. Çünkü Tanrı insanı kendi suretinde
yarattı.
7 Verimli olun, çoğalın. Yeryüzünde
üreyin, artın."
8 Tanrı Nuh'a ve oğullarına şöyle dedi:
9-10 "Sizinle ve gelecek kuşaklarınızla,
sizinle birlikteki bütün canlılarla -kuşlar, evcil ve yabanıl hayvanlar,
gemiden çıkan bütün hayvanlarla- antlaşmamı sürdürmek istiyorum.
11 Sizinle antlaşmamı sürdüreceğim: Bir daha
tufanla bütün canlılar yok olmayacak. Yeryüzünü yok eden tufan bir daha
olmayacak."
12 Tanrı şöyle sürdürdü konuşmasını:
"Sizinle ve bütün canlılarla kuşaklar boyu sonsuza dek sürecek antlaşmamın
belirtisi şu olacak:
13 Yayımı bulutlara yerleştireceğim ve bu,
yeryüzüyle aramdaki antlaşmanın belirtisi olacak.
14 Yeryüzüne ne zaman bulut göndersem, yayım
bulutların arasında ne zaman görünse,
15 sizinle ve bütün canlı varlıklarla
yaptığım antlaşmayı anımsayacağım: Canlıları yok edecek bir tufan bir daha
olmayacak.
16 Ne zaman bulutlarda yay görünse, ona
bakıp yeryüzünde yaşayan bütün canlılarla yaptığım sonsuza dek geçerli
antlaşmayı anımsayacağım."
17 Tanrı Nuh'a, "Kendimle yeryüzündeki
bütün canlılar arasında sürdüreceğim antlaşmanın belirtisi budur" dedi.
18 Gemiden çıkan Nuh'un oğulları Sam, Ham ve
Yafet idi. Ham Kenan'ın babasıydı.
19 Nuh'un üç oğlu bunlardı. Yeryüzüne
yayılan bütün insanlar onlardan üredi.
20 Nuh çiftçiydi, ilk bağı o dikti.
21 Şarap içip sarhoş oldu, çadırının içinde
çırılçıplak uzandı.
22 Kenan'ın babası olan Ham babasının çıplak
olduğunu görünce dışarı çıkıp iki kardeşine anlattı.
23 Sam'la Yafet bir giysi alıp omuzlarına
attılar, geri geri yürüyerek çıplak babalarını örttüler. Babalarını çıplak
görmemek için yüzlerini öbür yana çevirdiler.
24 Nuh ayılınca küçük oğlunun ne yaptığını
anlayarak,
25 şöyle dedi: "Kenan'a lanet olsun,
Köleler kölesi olsun kardeşlerine.
26 Övgüler olsun Sam'ın Tanrısı RAB'be,
Kenan Sam'a kul olsun.
27 Tanrı Yafet'e* bolluk versin, Sam'ın
çadırlarında yaşasın, Kenan Yafet'e kul olsun."
28 Nuh tufandan sonra üç yüz elli yıl daha
yaşadı.
29 Toplam dokuz yüz elli yıl yaşadıktan
sonra öldü.
BÖLÜM 10
1 Nuh'un oğulları Sam, Ham ve Yafet'in
öyküsü şudur: Tufandan sonra bunların birçok oğlu oldu.
2 Yafet'in oğulları: Gomer, Magog, Meday,
Yâvan, Tuval, Meşek, Tiras.
3 Gomer'in oğulları: Aşkenaz, Rifat,
Togarma.
4 Yâvan'ın oğulları: Elişa, Tarşiş,
Kittim, Rodanim.
5 Kıyılarda yaşayan insanların ataları
bunlardır. Ülkelerinde çeşitli dillere, uluslarında çeşitli boylara bölündüler.
6 Ham'ın oğulları: Kûş, Misrayim, Pût,
Kenan.
7 Kûş'un oğulları: Seva, Havila, Savta,
Raama, Savteka. Raama'nın oğulları: Şeva, Dedan.
8 Kûş'un Nemrut adında bir oğlu oldu.
Yiğitliğiyle yeryüzüne ün saldı.
9 RAB'bin önünde yiğit bir avcıydı.
"RAB'bin önünde Nemrut gibi yiğit avcı" sözü buradan gelir.
10 İlkin Şinar topraklarında, Babil, Erek,
Akat, Kalne kentlerinde krallık yaptı.
11-12 Sonra Asur'a giderek Ninova, Rehovot-İr, Kalah
kentlerini ve Ninova'yla önemli bir kent olan Kalah arasında Resen'i kurdu.
13-14 Misrayim Ludlular'ın, Anamlılar'ın,
Lehavlılar'ın, Naftuhlular'ın, Patruslular'ın, Filistliler'in ataları olan
Kasluhlular'ın ve Kaftorlular'ın atasıydı.
15-18 Kenan ilk oğlu olan Sidon'un babası ve
Hititler'in, Yevuslular'ın, Amorlular'ın, Girgaşlılar'ın, Hivliler'in,
Arklılar'ın, Sinliler'in, Arvatlılar'ın, Semarlılar'ın, Hamalılar'ın atasıydı.
Kenan boyları daha sonra dağıldı.
19 Kenan sınırı Sayda'dan Gerar, Gazze,
Sodom, Gomora, Adma ve Sevoyim'e doğru Laşa'ya kadar uzanıyordu.
20 Ülkelerinde ve uluslarında çeşitli
boylara ve dillere bölünen Hamoğulları bunlardı.
21 Yafet'in ağabeyi olan Sam'ın da çocukları
oldu. Sam bütün Ever soyunun atasıydı.
22 Sam'ın oğulları: Elam, Asur, Arpakşat,
Lud, Aram.
23 Aram'ın oğulları: Ûs, Hul, Geter, Maş.
24 Arpakşat Şelah'ın babasıydı. Şelah'tan
Ever oldu.
25 Ever'in iki oğlu oldu. Birinin adı
Pelek'ti; çünkü yeryüzündeki insanlar onun yaşadığı dönemde bölündü. Kardeşinin
adı Yoktan'dı.
26-29 Yoktan Almodat'ın, Şelef'in, Hasarmavet'in,
Yerah'ın, Hadoram'ın, Uzal'ın, Dikla'nın, Oval'ın, Avimael'in, Şeva'nın,
Ofir'in, Havila'nın, Yovav'ın atasıydı. Bunların hepsi Yoktan'ın soyundandı. [Septuaginta "Arpakşat Kenan'ın
babasıydı, Kenan Şelah'ın babasıydı."]
30 Doğuda, Meşa'dan Sefar'a uzanan dağlık
bölgede yaşarlardı.
31 Ülkelerinde ve uluslarında çeşitli
boylara ve dillere bölünen Samoğulları bunlardı.
32 Tufandan sonra kayda geçen, ulus ulus,
boy boy yeryüzüne yayılan bütün bu insanlar Nuh'un soyundan gelmedir.
BÖLÜM 11
1 Başlangıçta dünyadaki bütün insanlar
aynı dili konuşur, aynı sözleri kullanırlardı.
2 Doğuya göçerlerken Şinar bölgesinde bir
ova bulup oraya yerleştiler.
3 Birbirlerine, "Gelin, tuğla yapıp
iyice pişirelim" dediler. Taş yerine tuğla, harç yerine zift kullandılar.
4 Sonra, "Kendimize bir kent
kuralım" dediler, "Göklere erişecek bir kule dikip ün salalım.
Böylece yeryüzüne dağılmayız."
5 RAB insanların yaptığı kentle kuleyi
görmek için aşağıya indi.
6 "Tek bir halk olup aynı dili
konuşarak bunu yapmaya başladıklarına göre, düşündüklerini gerçekleştirecek,
hiçbir engel tanımayacaklar" dedi,
7 "Gelin, aşağı inip dillerini
karıştıralım ki, birbirlerini anlamasınlar."
8 Böylece RAB onları yeryüzüne dağıtarak
kentin yapımını durdurdu.
9 Bu nedenle kente Babil [Anlamı: “Karışıklık”] adı
verildi. Çünkü RAB bütün insanların dilini orada karıştırmış ve onları
yeryüzünün dört bucağına dağıtmıştı.
10 Sam'ın soyunun öyküsü: Tufandan iki yıl
sonra Sam 100 yaşındayken oğlu Arpakşat doğdu.
11 Arpakşat'ın doğumundan sonra Sam 500 yıl
daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
12 Arpakşat 35 yaşındayken oğlu Şelah doğdu.
13 Şelah'ın doğumundan sonra Arpakşat 403 yıl
daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu. [doğdu.
Kenan'ın doğumundan sonra Arpakşat 430 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları
oldu. Kenan 130 yaşındayken oğlu Şelah doğdu. Şelah'ın doğumundan sonra Kenan
330 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu" (bkz. Luk.3:35-36).]
14 Şelah 30 yaşındayken oğlu Ever doğdu.
15 Ever'in doğumundan sonra Şelah 403 yıl
daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
16 Ever 34 yaşındayken oğlu Pelek doğdu.
17 Pelek'in doğumundan sonra Ever 430 yıl
daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
18 Pelek 30 yaşındayken oğlu Reu doğdu.
19 Reu'nun doğumundan sonra Pelek 209 yıl
daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
20 Reu 32 yaşındayken oğlu Seruk doğdu.
21 Seruk'un doğumundan sonra Reu 207 yıl
daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
22 Seruk 30 yaşındayken oğlu Nahor doğdu.
23 Nahor'un doğumundan sonra Seruk 200 yıl
daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
24 Nahor 29 yaşındayken oğlu Terah doğdu.
25 Terah'ın doğumundan sonra Nahor 119 yıl
daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
26 Yetmiş yaşından sonra Terah'ın Avram,
Nahor ve Haran adlı oğulları oldu.
27 Terah soyunun öyküsü: Terah Avram, Nahor
ve Haran'ın babasıydı. Haran'ın Lut adlı bir oğlu oldu.
28 Haran, babası Terah henüz sağken, doğduğu
ülkede, Kildaniler'in Ur Kenti'nde öldü.
29 Avram'la Nahor evlendiler. Avram'ın
karısının adı Saray, Nahor'unkinin adı Milka'ydı. Milka Yiska'nın babası
Haran'ın kızıydı.
30 Saray kısırdı, çocuğu olmuyordu.
31 Terah, oğlu Avram'ı, Haran'ın oğlu olan
torunu Lut'u ve Avram'ın karısı olan gelini Saray'ı yanına aldı. Kenan ülkesine
gitmek üzere Kildaniler'in Ur Kenti'nden ayrıldılar. Harran'a gidip oraya
yerleştiler.
32 Terah iki yüz beş yıl yaşadıktan sonra
Harran'da öldü.
BÖLÜM 12
1 RAB Avram'a, "Ülkeni,
akrabalarını, baba evini bırak, sana göstereceğim ülkeye git" dedi,
2 "Seni büyük bir ulus yapacağım,
Seni kutsayacak, sana ün kazandıracağım, Bereket kaynağı olacaksın.
3 Seni kutsayanları kutsayacak, Seni
lanetleyeni lanetleyeceğim. Yeryüzündeki bütün halklar Senin aracılığınla
kutsanacak."
4 Avram RAB'bin buyurduğu gibi yola
çıktı. Lut da onunla birlikte gitti. Avram Harran'dan ayrıldığı zaman yetmiş
beş yaşındaydı.
5 Karısı Saray'ı, yeğeni Lut'u, Harran'da
kazandıkları malları, edindikleri uşakları yanına alıp Kenan ülkesine doğru
yola çıktı. Oraya vardılar.
6 Avram ülke boyunca Şekem'deki More
meşesine kadar ilerledi. O günlerde orada Kenanlılar yaşıyordu.
7 RAB Avram'a görünerek, "Bu
toprakları senin soyuna vereceğim" dedi. Avram kendisine görünen RAB'be
orada bir sunak yaptı.
8 Oradan Beytel'in doğusundaki dağlık
bölgeye doğru gitti. Çadırını batıdaki Beytel'le doğudaki Ay Kenti'nin arasına
kurdu. Orada RAB'be bir sunak yapıp RAB'bi adıyla çağırdı.
9 Sonra kona göçe Negev'e doğru ilerledi.
10 Ülkedeki şiddetli kıtlık yüzünden Avram
geçici bir süre için Mısır'a gitti.
11 Mısır'a yaklaştıklarında karısı Saray'a,
"Güzel bir kadın olduğunu biliyorum" dedi,
12 "Olur ki Mısırlılar seni görüp,
<Bu onun karısı> diyerek beni öldürür, seni sağ bırakırlar.
13 Lütfen, <Onun kızkardeşiyim> de ki,
senin hatırın için bana iyi davransınlar, canıma dokunmasınlar."
14 Avram Mısır'a girince, Mısırlılar
karısının çok güzel olduğunu farkettiler.
15 Kadını gören firavunun adamları,
güzelliğini firavuna övdüler. Kadın saraya alındı.
16 Onun hatırı için firavun Avram'a iyi
davrandı. Avram davar, sığır, erkek ve dişi eşek, erkek ve kadın köle, deve
sahibi oldu.
17 RAB Avram'ın karısı Saray yüzünden
firavunla ev halkının başına korkunç felaketler getirdi.
18 Firavun Avram'ı çağırtarak, "Nedir
bana bu yaptığın?" dedi, "Neden Saray'ın karın olduğunu söylemedin?
19 Niçin <Saray kızkardeşimdir>
diyerek onunla evlenmeme izin verdin? Al karını, git!"
20 Firavun Avram için adamlarına buyruk
verdi. Böylece Avram'la karısını sahip olduğu her şeyle birlikte gönderdiler.
BÖLÜM 13
1 Avram, karısı ve sahip olduğu her şeyle
birlikte Mısır'dan ayrılıp Negev'e doğru gitti. Lut da onunla birlikteydi.
2 Avram çok zengindi. Sürüleri,
altınları, gümüşleri vardı.
3 Negev'den başlayıp bir yerden öbürüne
göçerek Beytel'e kadar gitti. Beytel'le Ay Kenti arasında daha önce çadırını
kurmuş olduğu yere vardı.
4 Önceden yapmış olduğu sunağın bulunduğu
yere gidip orada RAB'bi adıyla çağırdı.
5 Avram'la birlikte göçen Lut'un da
davarları, sığırları, çadırları vardı.
6 Malları öyle çoktu ki, toprak birlikte
yaşamalarına elvermedi; yan yana yaşayamadılar.
7 Avram'ın çobanlarıyla Lut'un çobanları
arasında kavga çıktı. -O günlerde Kenanlılar'la Perizliler de orada
yaşıyorlardı.-
8 Avram Lut'a, "Biz akrabayız"
dedi, "Bu yüzden aramızda da çobanlarımız arasında da kavga çıkmasın.
9 Bütün topraklar senin önünde. Gel,
ayrılalım. Sen sola gidersen, ben sağa gideceğim. Sen sağa gidersen, ben sola
gideceğim."
10 Lut çevresine baktı. Şeria Ovası'nın tümü
RAB'bin bahçesi gibi, Soar'a doğru giderken Mısır toprakları gibiydi. Her yerde
bol su vardı. RAB Sodom ve Gomora kentlerini yok etmeden önce ova böyleydi.
11 Lut kendine Şeria Ovası'nın tümünü
seçerek doğuya doğru göçtü. Birbirlerinden ayrıldılar.
12 Avram Kenan topraklarında kaldı. Lut
ovadaki kentlerin arasına yerleşti, Sodom'a yakın bir yere çadır kurdu.
13 Sodom halkı çok kötüydü. RAB'be karşı
büyük günah işliyordu.
14 Lut Avram'dan ayrıldıktan sonra, RAB
Avram'a, "Bulunduğun yerden kuzeye, güneye, doğuya, batıya dikkatle
bak" dedi,
15 "Gördüğün bütün toprakları sonsuza
dek sana ve soyuna vereceğim.
16 Soyunu toprağın tozu kadar çoğaltacağım.
Öyle ki, biri çıkıp da toprağın tozunu sayabilirse, senin soyunu da
sayabilecek.
17 Kalk, sana vereceğim toprakları boydan
boya dolaş."
18 Avram çadırını söktü, gidip Hevron'daki
Mamre meşeliğine yerleşti. Orada RAB'be bir sunak yaptı.
BÖLÜM 14
1 Bu arada Şinar Kralı Amrafel, Ellasar
Kralı Aryok, Elam Kralı Kedorlaomer ve Goyim Kralı Tidal
2 Sodom Kralı Bera'ya, Gomora Kralı
Birşa'ya, Adma Kralı Şinav'a, Sevoyim Kralı Şemever'e ve Bala -Soar- Kralı'na
karşı savaş açtı.
3 Bu son beş kral bugün Lut Gölü olan
Siddim Vadisi'nde güçlerini birleştirmişti.
4 Bu krallar on iki yıl Kedorlaomer'in
egemenliği altında yaşamış, on üçüncü yıl ona başkaldırmışlardı.
5-6 On dördüncü yıl Kedorlaomer'le onu
destekleyen öbür krallar gelip Aşterot- Karnayim'de Refalılar'ı, Ham'da
Zuzlular'ı, Şave-Kiryatayim'de Emliler'i, çöl kenarındaki El-Paran'a kadar
uzanan dağlık Seir bölgesinde Horlular'ı bozguna uğrattılar.
7 Oradan geri dönüp Eyn-Mişpat'a
-Kadeş'e- gittiler. Amalekliler'in bütün topraklarını alarak Haseson-Tamar'da
yaşayan Amorlular'ı bozguna uğrattılar.
8-9 Bunun üzerine Sodom, Gomora, Adma,
Sevoyim, Bala -Soar- kralları yola çıktı. Bu beş kral dört krala -Elam Kralı
Kedorlaomer, Goyim Kralı Tidal, Şinar Kralı Amrafel, Ellasar Kralı Aryok'a-
karşı Siddim Vadisi'nde savaş düzenine girdiler.
10 Siddim Vadisi zift çukurlarıyla doluydu.
Sodom ve Gomora kralları kaçarken adamlarından bazıları bu çukurlara düştü. Sağ
kalanlarsa dağlara kaçtı.
11 Dört kral Sodom ve Gomora'nın bütün
malını ve yiyeceğini alıp gitti.
12 Avram'ın yeğeni Lut'la mallarını da
götürdüler. Çünkü o da Sodom'da yaşıyordu.
13 Oradan kaçıp kurtulan biri gelip İbrani
Avram'a durumu bildirdi. Avram Eşkol'la Aner'in kardeşi Amorlu Mamre'nin
meşeliğinde yaşıyordu. Bunların hepsi Avram'dan yanaydılar.
14 Avram yeğeni Lut'un tutsak alındığını
duyunca, evinde doğup yetişmiş üç yüz on sekiz adamını yanına alarak dört kralı
Dan'a kadar kovaladı.
15 Adamlarını gruplara ayırdı, gece saldırıp
onları bozguna uğratarak Şam'ın kuzeyindeki Hova'ya kadar kovaladı.
16 Yağmalanan bütün malı, yeğeni Lut'la
mallarını, kadınları ve halkı geri getirdi.
17 Avram Kedorlaomer'le onu destekleyen
kralları bozguna uğratıp dönünce, Sodom Kralı onu karşılamak için Kral Vadisi
olan Şave Vadisi'ne gitti.
18 Yüce Tanrı'nın kâhini olan Şalem Kralı
Melkisedek ekmek ve şarap getirdi.
19 Avram'ı kutsayarak şöyle dedi: "Yeri
göğü yaratan yüce Tanrı Avram'ı kutsasın,
20 Düşmanlarını onun eline teslim eden yüce
Tanrı'ya övgüler olsun."
21 Sodom Kralı Avram'a, "Adamlarımı
bana ver, mallar sana kalsın" dedi.
22-23 Avram Sodom Kralı'na, "Yeri göğü yaratan
yüce Tanrı RAB'bin önünde sana ait hiçbir şey, bir iplik, bir çarık bağı bile
almayacağıma ant içerim" diye karşılık verdi, "Öyle ki, <Avram'ı
zengin ettim> demeyesin.
24 Yalnız, adamlarımın yedikleri bunun
dışında. Bir de beni destekleyen Aner, Eşkol ve Mamre paylarına düşeni
alsınlar."
BÖLÜM 15
1 Bundan sonra RAB bir görümde Avram'a,
"Korkma, Avram" diye seslendi, "Senin kalkanın benim. Ödülün çok
büyük olacak."
2 Avram, "Ey Egemen RAB, bana ne
vereceksin?" dedi, "Çocuk sahibi olamadım. Evim Şamlı Eliezer'e
kalacak.
3 Bana çocuk vermediğin için evimdeki bir
uşak mirasçım olacak."
4 RAB yine seslendi: "O mirasçın
olmayacak, öz çocuğun mirasçın olacak."
5 Sonra Avram'ı dışarı çıkararak,
"Göklere bak" dedi, "Yıldızları sayabilir misin? İşte, soyun o
kadar çok olacak."
6 Avram RAB'be iman etti, RAB bunu ona doğruluk
saydı.
7 Tanrı Avram'a, "Bu toprakları sana
miras olarak vermek için Kildaniler'in Ur Kenti'nden seni çıkaran RAB
benim" dedi.
8 Avram, "Ey Egemen RAB, bu
toprakları miras alacağımı nasıl bileceğim?" diye sordu.
9 RAB, "Bana bir düve, bir keçi, bir
de koç getir" dedi, "Hepsi üçer yaşında olsun. Bir de kumruyla
güvercin yavrusu getir."
10 Avram hepsini getirdi, ortadan kesip
parçaları birbirine karşı dizdi. Yalnız kuşları kesmedi.
11 Leşlerin üzerine konan yırtıcı kuşları
kovdu.
12 Güneş batarken Avram derin bir uykuya
daldı. Üzerine dehşet verici zifiri bir karanlık çöktü.
13 RAB Avram'a şöyle dedi: "Şunu iyi
bil ki, senin soyun yabancı bir ülkede, gurbette yaşayacak. Dört yüz yıl
kölelik edip baskı görecek.
14 Ama soyuna kölelik yaptıran ulusu cezalandıracağım.
Sonra soyun oradan büyük mal varlığıyla çıkacak.
15 Sen de esenlik içinde atalarına
kavuşacaksın. İleri yaşta ölüp gömüleceksin.
16 Soyunun dördüncü kuşağı buraya geri
dönecek. Çünkü Amorlular'ın yaptığı kötülükler henüz doruğa varmadı."
17 Güneş batıp karanlık çökünce, dumanlı bir
mangalla alevli bir meşale göründü ve kesilen hayvan parçalarının arasından
geçti.
18 O gün RAB Avram'la antlaşma yaparak ona
şöyle dedi: "Mısır Irmağı'ndan büyük Fırat Irmağı'na kadar uzanan bu
toprakları -Ken, Keniz, Kadmon, Hitit, Periz, Refa, Amor, Kenan, Girgaş ve
Yevus topraklarını- senin soyuna vereceğim."
BÖLÜM 16
1 Karısı Saray Avram'a çocuk verememişti.
Saray'ın Hacer adında Mısırlı bir cariyesi vardı.
2 Saray Avram'a, "RAB çocuk sahibi
olmamı engelledi" dedi, "Lütfen, cariyemle yat. Belki bu yoldan bir
çocuk sahibi olabilirim." Avram Saray'ın sözünü dinledi.
3 Saray Mısırlı cariyesi Hacer'i kocası
Avram'a karı olarak verdi. Bu olay Avram Kenan'da on yıl yaşadıktan sonra oldu.
4 Avram Hacer'le yattı, Hacer hamile
kaldı. Hacer hamile olduğunu anlayınca, hanımını küçük görmeye başladı.
5 Saray Avram'a, "Bu haksızlık senin
yüzünden başıma geldi!" dedi, "Cariyemi koynuna soktum. Hamile
olduğunu anlayınca beni küçük görmeye başladı. İkimiz arasında RAB karar versin."
6 Avram, "Cariyen senin elinde"
dedi, "Neyi uygun görürsen yap." Böylece Saray cariyesine sert
davranmaya başladı. Hacer onun yanından kaçtı.
7 RAB'bin meleği Hacer'i çölde bir
pınarın, Şur yolundaki pınarın başında buldu.
8 Ona, "Saray'ın cariyesi Hacer,
nereden gelip nereye gidiyorsun?" diye sordu. Hacer, "Hanımım
Saray'dan kaçıyorum" diye yanıtladı.
9 RAB'bin meleği, "Hanımına dön ve
ona boyun eğ" dedi,
10 "Senin soyunu öyle çoğaltacağım ki,
kimse sayamayacak.
11 "İşte hamilesin, bir oğlun olacak,
Adını İsmail [Anlamı: “Tanrı
işitir”] koyacaksın. Çünkü RAB sıkıntı içindeki yakarışını işitti.
12 Oğlun yaban eşeğine benzer bir adam
olacak, O herkese, herkes de ona karşı çıkacak. Kardeşlerinin hepsiyle çekişme
içinde yaşayacak." da "Bütün kardeşlerinin yaşadığı yerin doğusuna
yerleşecek".
13 Hacer, "Beni gören Tanrı'yı
gerçekten gördüm mü?" diyerek kendisiyle konuşan RAB'be "El-Roi"
adını verdi.
14 Bu yüzden Kadeş'le Beret arasındaki o
kuyuya Beer-Lahay-Roi adı verildi. [*anlamına
gelir.]
15 Hacer Avram'a bir erkek çocuk doğurdu.
Avram çocuğun adını İsmail koydu.
16 Hacer İsmail'i doğurduğunda, Avram seksen
altı yaşındaydı.
BÖLÜM 17
1 Avram doksan dokuz yaşındayken RAB ona
görünerek, "Ben Her Şeye Gücü Yeten Tanrı'yım" dedi, "Benim
yolumda yürü, kusursuz ol.
2 Seninle yaptığım antlaşmayı sürdürecek,
soyunu alabildiğine çoğaltacağım."
3 Avram yüzüstü yere kapandı. Tanrı,
4 "Seninle yaptığım antlaşma
şudur" dedi, "Birçok ulusun babası olacaksın.
5 Artık adın Avram değil, İbrahim olacak.
Çünkü seni birçok ulusun babası yapacağım.
6 Seni çok verimli kılacağım. Soyundan
uluslar doğacak, krallar çıkacak.
7 Antlaşmamı seninle ve soyunla kuşaklar
boyunca, sonsuza dek sürdüreceğim. Senin, senden sonra da soyunun Tanrısı
olacağım.
8 Bir yabancı olarak yaşadığın
toprakları, bütün Kenan ülkesini sonsuza dek mülkünüz olmak üzere sana ve
soyuna vereceğim. Onların Tanrısı olacağım." [*anlamına gelir.]
9 Tanrı İbrahim'e, "Sen ve soyun
kuşaklar boyu antlaşmama bağlı kalmalısınız" dedi,
10 "Seninle ve soyunla yaptığım
antlaşmanın koşulu şudur: Aranızdaki erkeklerin hepsi sünnet edilecek.
11 Sünnet olmalısınız. Sünnet aramızdaki
antlaşmanın belirtisi olacak.
12 Evinizde doğmuş ya da soyunuzdan olmayan
bir yabancıdan satın alınmış köleler dahil sekiz günlük her erkek çocuk sünnet
edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürecek bu.
13 Evinizde doğan ya da satın aldığınız her
çocuk kesinlikle sünnet edilecek. Bedeninizdeki bu belirti sonsuza dek sürecek
antlaşmamın simgesi olacak.
14 Sünnet edilmemiş her erkek halkının
arasından atılacak, çünkü antlaşmamı bozmuş demektir."
15 Tanrı, "Karın Saray'a gelince, ona
artık Saray [Muhtemel Anlamı:
“Mücadeleci”] demeyeceksin" dedi, "Bundan böyle onun adı
Sara [Anlamı: “Prenses”]
olacak.
16 Onu kutsayacak, ondan sana bir oğul
vereceğim. Onu kutsayacağım, ulusların anası olacak. Halkların kralları onun
soyundan çıkacak."
17 İbrahim yüzüstü yere kapandı ve güldü.
İçinden, "Yüz yaşında bir adam çocuk sahibi olabilir mi?" dedi,
"Doksan yaşındaki Sara doğurabilir mi?"
18 Sonra Tanrı'ya, "Keşke İsmail'i
mirasçım kabul etseydin!" dedi.
19 Tanrı, "Hayır. Ama karın Sara sana
bir oğul doğuracak, adını İshak [Anlamı:
“Gülen”] koyacaksın" dedi, "Onunla ve soyuyla antlaşmamı
sonsuza dek sürdüreceğim.
20 İsmail'e gelince, seni işittim. Onu
kutsayacak, verimli kılacak, soyunu alabildiğine çoğaltacağım. On iki beyin
babası olacak. Soyunu büyük bir ulus yapacağım.
21 Ancak antlaşmamı gelecek yıl bu zaman
Sara'nın doğuracağı oğlun İshak'la sürdüreceğim."
22 Tanrı İbrahim'le konuşmasını bitirince
ondan ayrılıp yukarıya çekildi.
23 İbrahim evindeki bütün erkekleri -oğlu
İsmail'i, evinde doğanların, satın aldığı uşakların hepsini- Tanrı'nın
kendisine buyurduğu gibi o gün sünnet ettirdi.
24 İbrahim sünnet olduğunda doksan dokuz
yaşındaydı.
25 Oğlu İsmail on üç yaşında sünnet oldu.
26 İbrahim, oğlu İsmail'le aynı gün sünnet
edildi.
27 İbrahim'in evindeki bütün erkekler
-evinde doğanlar ve yabancılardan satın alınanlar- onunla birlikte sünnet oldu.
BÖLÜM 18
1 İbrahim günün sıcak saatlerinde Mamre
meşeliğindeki çadırının önünde otururken, RAB kendisine göründü.
2 İbrahim karşısında üç adamın durduğunu
gördü. Onları görür görmez karşılamaya koştu. Yere kapanarak birine,
3 "Ey efendim, eğer gözünde lütuf
bulduysam, lütfen kulunun yanından ayrılma" dedi,
4 "Biraz su getirteyim, ayaklarınızı
yıkayın. Şu ağacın altında dinlenin.
5 Madem kulunuza konuk geldiniz, bırakın
size yiyecek bir şeyler getireyim. Biraz dinlendikten sonra yolunuza devam
edersiniz." Adamlar, "Peki, dediğin gibi olsun" dediler.
6 İbrahim hemen çadıra, Sara'nın yanına
gitti. Ona, "Hemen üç sea ince un al, yoğurup pide yap" dedi.
7 Ardından sığırlara koştu. Körpe ve
besili bir buzağı seçip uşağına verdi. Uşak buzağıyı hemen hazırladı.
8 İbrahim hazırlanan buzağıyı yoğurt ve
sütle birlikte götürüp konuklarının önüne koydu. Onlar yerken o da yanlarında,
ağacın altında durdu.
9 Konuklar, "Karın Sara
nerede?" diye sordular. İbrahim, "Çadırda" diye yanıtladı.
10 RAB, "Gelecek yıl bu zamanda
kesinlikle yanına döneceğim" dedi, "O zaman karın Sara'nın bir oğlu
olacak." Sara RAB'bin arkasında, çadırın girişinde durmuş, dinliyordu.
11 İbrahim'le Sara kocamışlardı, yaşları
hayli ileriydi. Sara âdetten kesilmişti.
12 İçin için gülerek, "Bu yaştan sonra
bu sevinci tadabilir miyim?" diye düşündü, "Üstelik efendim de yaşlı
."
13 RAB İbrahim'e sordu: "Sara niçin,
<Bu yaştan sonra gerçekten çocuk sahibi mi olacağım?> diyerek güldü?
14 RAB için olanaksız bir şey var mı?
Belirlenen vakitte, gelecek yıl bu zaman yanına döndüğümde Sara'nın bir oğlu
olacak."
15 Sara korktu, "Gülmedim" diyerek
yalan söyledi. RAB, "Hayır, güldün" dedi.
16 Adamlar oradan ayrılırken Sodom'a doğru
baktılar. İbrahim onları yolcu etmek için yanlarında yürüyordu.
17 RAB, "Yapacağım şeyi İbrahim'den mi
gizleyeceğim?" dedi,
18 "Kuşkusuz İbrahim'den büyük ve güçlü
bir ulus türeyecek, yeryüzündeki bütün uluslar onun aracılığıyla kutsanacak.
19 Doğru ve adil olanı yaparak yolumda
yürümeyi oğullarına ve soyuna buyursun diye İbrahim'i seçtim. Öyle ki, ona
verdiğim sözü yerine getireyim."
20 Sonra İbrahim'e, "Sodom ve Gomora
büyük suçlama altında" dedi, "Günahları çok ağır.
21 Onun için inip bakacağım. Duyduğum
suçlamalar doğru mu, değil mi göreceğim. Bunları yapıp yapmadıklarını
anlayacağım."
22 Adamlar oradan ayrılıp Sodom'a doğru
gittiler. Ama İbrahim RAB'bin huzurunda kaldı.
23 RAB'be yaklaşarak, "Haksızla
birlikte haklıyı da mı yok edeceksin?" diye sordu,
24 "Kentte elli doğru kişi var diyelim.
Orayı gerçekten yok edecek misin? İçindeki elli doğru kişinin hatırı için kenti
bağışlamayacak mısın?
25 Senden uzak olsun bu. Haklıyı, haksızı
aynı kefeye koyarak haksızın yanında haklıyı da öldürmek senden uzak olsun.
Bütün dünyayı yargılayan adil olmalı." din bilginlerine göre "RAB
İbrahim'in önünde kaldı."
26 RAB, "Eğer Sodom'da elli doğru kişi
bulursam, onların hatırına bütün kenti bağışlayacağım" diye karşılık
verdi.
27 İbrahim, "Ben toz ve külüm, bir
hiçim" dedi, "Ama seninle konuşma yürekliliğini göstereceğim.
28 Kırk beş doğru kişi var diyelim, beş kişi
için bütün kenti yok mu edeceksin?" RAB, "Eğer kentte kırk beş doğru
kişi bulursam, orayı yok etmeyeceğim" dedi.
29 İbrahim yine sordu: "Ya kırk kişi
bulursan?" RAB, "O kırk kişinin hatırı için hiçbir şey
yapmayacağım" diye yanıtladı.
30 İbrahim, "Ya Rab, öfkelenme ama,
otuz kişi var diyelim?" dedi. RAB, "Otuz kişi bulursam, kente
dokunmayacağım" diye yanıtladı.
31 İbrahim, "Ya Rab, lütfen konuşma
yürekliliğimi bağışla" dedi, "Eğer yirmi kişi bulursan?" RAB,
"Yirmi kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim" diye yanıtladı.
32 İbrahim, "Ya Rab, öfkelenme ama, bir
kez daha konuşacağım" dedi, "Eğer on kişi bulursan?" RAB,
"On kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim" diye yanıtladı.
33 RAB İbrahim'le konuşmasını bitirince
oradan ayrıldı, İbrahim de çadırına döndü.
BÖLÜM 19
1 İki melek akşamleyin Sodom'a vardılar.
Lut kentin kapısında oturuyordu. Onları görür görmez karşılamak için ayağa
kalktı. Yere kapanarak,
2 "Efendilerim" dedi,
"Kulunuzun evine buyurun. Ayaklarınızı yıkayın, geceyi bizde geçirin.
Sonra erkenden kalkıp yolunuza devam edersiniz." Melekler,
"Olmaz" dediler, "Geceyi kent meydanında geçireceğiz."
3 Ama Lut çok diretti. Sonunda onunla
birlikte evine gittiler. Lut onlara yemek hazırladı, mayasız ekmek pişirdi.
Yediler.
4 Onlar yatmadan, kentin erkekleri
-Sodom'un her mahallesinden genç yaşlı bütün erkekler- evi sardı.
5 Lut'a seslenerek, "Bu gece sana
gelen adamlar nerede?" diye sordular, "Getir onları da yatalım."
6 Lut dışarı çıktı, arkasından kapıyı
kapadı.
7 "Kardeşler, lütfen bu kötülüğü
yapmayın" dedi,
8 "Erkek yüzü görmemiş iki kızım
var. Size onları getireyim, ne isterseniz yapın. Yeter ki, bu adamlara
dokunmayın. Çünkü onlar konuğumdur, çatımın altına geldiler."
9 Adamlar, "Çekil önümüzden!"
diye karşılık verdiler, "Adam buraya dışardan geldi, şimdi yargıçlık taslıyor!
Sana daha beterini yaparız." Lut'u ite kaka kapıyı kırmaya davrandılar.
10 Ama içerdeki adamlar uzanıp Lut'u evin
içine, yanlarına aldılar ve kapıyı kapadılar.
11 Kapıya dayanan adamları, büyük küçük
hepsini kör ettiler. Öyle ki, adamlar kapıyı bulamaz oldu.
12 İçerdeki iki adam Lut'a, "Senin
burada başka kimin var?" diye sordular, "Oğullarını, kızlarını,
damatlarını, kentte sana ait kim varsa hepsini dışarı çıkar.
13 Çünkü burayı yok edeceğiz. RAB bu halk
hakkında birçok kötü suçlama duydu, kenti yok etmek için bizi gönderdi."
14 Lut dışarı çıktı ve kızlarıyla evlenecek
olan adamlara, "Hemen buradan uzaklaşın!" dedi, "Çünkü RAB bu
kenti yok etmek üzere." Ne var ki damat adayları onun şaka yaptığını
sandılar.
15 Tan ağarırken melekler Lut'a,
"Karınla iki kızını al, hemen buradan uzaklaş" diye üstelediler,
"Yoksa kent cezasını bulurken sen de canından olursun."
16 Lut ağır davrandı, ama RAB ona acıdı.
Adamlar Lut'la karısının ve iki kızının elinden tutup onları kentin dışına
çıkardılar.
17 Kent dışına çıkınca, adamlardan biri
Lut'a, "Kaç, canını kurtar, arkana bakma" dedi, "Bu ovanın
hiçbir yerinde durma. Dağa kaç, yoksa ölür gidersin."
18 Lut, "Aman, efendim!" diye
karşılık verdi,
19 "Ben kulunuzdan hoşnut kaldınız,
canımı kurtarmakla bana büyük iyilik yaptınız. Ama dağa kaçamam. Çünkü felaket
bana yetişir, ölürüm.
20 İşte, şurada kaçabileceğim yakın bir kent
var, küçücük bir kent. İzin verin, oraya kaçıp canımı kurtarayım. Zaten küçücük
bir kent."
21 Adamlardan biri, "Peki, dileğini
kabul ediyorum" dedi, "O kenti yıkmayacağım.
22 Çabuk ol, hemen kaç! Çünkü sen oraya
varmadan bir şey yapamam." Bu yüzden o kente Soar adı verildi.
23 Lut Soar'a vardığında güneş doğmuştu.
24 RAB Sodom ve Gomora'nın üzerine gökten
ateşli kükürt yağdırdı.
25 Bu kentleri, bütün ovayı, oradaki
insanların hepsini ve bütün bitkileri yok etti.
26 Ancak Lut'un peşisıra gelen karısı dönüp
geriye bakınca tuz kesildi.
27 İbrahim sabah erkenden kalkıp önceki gün
RAB'bin huzurunda durduğu yere gitti.
28 Sodom ve Gomora'ya ve bütün ovaya baktı.
Yerden, tüten bir ocak gibi duman yükseliyordu.
29 Tanrı ovadaki kentleri yok ederken
İbrahim'i anımsamış ve Lut'un yaşadığı kentleri yok ederken Lut'u bu felaketin
dışına çıkarmıştı.
30 Lut Soar'da kalmaktan korkuyordu. Bu
yüzden iki kızıyla kentten ayrılarak dağa yerleşti, onlarla birlikte bir
mağarada yaşamaya başladı.
31 Büyük kızı küçüğüne, "Babamız
yaşlı" dedi, "Dünya geleneklerine uygun biçimde burada bizimle
yatabilecek bir erkek yok.
32 Gel, babamıza şarap içirelim, soyumuzu
yaşatmak için onunla yatalım."
33 O gece babalarına şarap içirdiler. Büyük
kız gidip babasıyla yattı. Ancak Lut yatıp kalktığının farkında değildi.
34 Ertesi gün büyük kız küçüğüne, "Dün
gece babamla yattım" dedi, "Bu gece de ona şarap içirelim. Soyumuzu
yaşatmak için sen de onunla yat."
35 O gece de babalarına şarap içirdiler ve
küçük kız babasıyla yattı. Ama Lut yatıp kalktığının farkında değildi.
36 Böylece Lut'un iki kızı da öz
babalarından hamile kaldılar.
37 Büyük kız bir erkek çocuk doğurdu, ona
Moav adını verdi. Moav bugünkü Moavlılar'ın atasıdır.
38 Küçük kızın da bir oğlu oldu, adını
Ben-Ammi koydu. O da bugünkü Ammonlular'ın atasıdır.
BÖLÜM 20
1 İbrahim Mamre'den Negev'e göçerek Kadeş
ve Sur kentlerinin arasına yerleşti. Sonra geçici bir süre Gerar'da kaldı.
2 Karısı Sara için, "Bu kadın
kızkardeşimdir" dedi. Bunun üzerine Gerar Kralı Avimelek adam gönderip
Sara'yı getirtti.
3 Ama Tanrı gece düşünde Avimelek'e
görünerek, "Bu kadını aldığın için öleceksin" dedi, "Çünkü o
evli bir kadın."
4 Avimelek henüz Sara'ya dokunmamıştı.
"Ya RAB" dedi, "Suçsuz bir ulusu mu yok edeceksin?
5 İbrahim'in kendisi bana, <Bu kadın
kızkardeşimdir> demedi mi? Kadın da İbrahim için, <O kardeşimdir>
dedi. Ben temiz vicdanla, suçsuz ellerimle yaptım bunu."
6 Tanrı, düşünde ona, "Bunu temiz
vicdanla yaptığını biliyorum" diye yanıtladı, "Ben de seni bu yüzden
bana karşı günah işlemekten alıkoydum, kadına dokunmana izin vermedim.
7 Şimdi kadını kocasına geri ver. Çünkü o
bir peygamberdir. Senin için dua eder, ölmezsin. Ama kadını geri vermezsen, sen
de sana ait olan herkes de ölecek, bilesin."
8 Avimelek sabah erkenden kalktı, bütün
adamlarını çağırarak olup biteni anlattı. Adamlar dehşete düştü.
9 Avimelek İbrahim'i çağırtarak, "Ne
yaptın bize?" dedi, "Sana ne haksızlık ettim ki, beni ve krallığımı
bu büyük günaha sürükledin? Bana bu yaptığın yapılacak iş değil."
10 Sonra, "Amacın neydi, niçin yaptın
bunu?" diye sordu.
11 İbrahim, "Çünkü burada hiç Tanrı
korkusu yok" diye yanıtladı, "Karım yüzünden beni öldürebilirler diye
düşündüm.
12 Üstelik, Sara gerçekten kızkardeşimdir.
Babamız bir, annemiz ayrıdır. Onunla evlendim.
13 Tanrı beni babamın evinden gurbete
gönderdiği zaman karıma, <Bana sevgini şöyle göstereceksin: Gideceğimiz her
yerde kardeşin olduğumu söyle> dedim."
14 Avimelek İbrahim'e karısı Sara'yı geri
verdi. Bunun yanısıra ona davar, sığır, köleler, cariyeler de verdi.
15 İbrahim'e, "İşte ülkem önünde,
nereye istersen oraya yerleş" dedi.
16 Sara'ya da, "Kardeşine bin parça
gümüş veriyorum" dedi, "Yanındakilere karşı senin suçsuz olduğunu
gösteren bir kanıttır bu. Herkes suçsuz olduğunu bilsin."
17 İbrahim Tanrı'ya dua etti ve Tanrı
Avimelek'le karısına, cariyelerine şifa verdi. Çocuk sahibi oldular.
18 Çünkü İbrahim'in karısı Sara yüzünden RAB
Avimelek'in evindeki kadınların hamile kalmasını engellemişti.
BÖLÜM 21
1 RAB verdiği söz uyarınca Sara'ya iyilik
etti ve sözünü yerine getirdi.
2 Sara hamile kaldı; İbrahim'in yaşlılık
döneminde, tam Tanrı'nın belirttiği zamanda ona bir erkek çocuk doğurdu.
3 İbrahim Sara'nın doğurduğu çocuğa İshak*
adını verdi.
4 Tanrı'nın kendisine buyurduğu gibi oğlu
İshak'ı sekiz günlükken sünnet etti.
5 İshak doğduğunda İbrahim yüz
yaşındaydı.
6 Sara, "Tanrı yüzümü güldürdü"
dedi, "Bunu duyan herkes benimle birlikte gülecek.
7 Kim İbrahim'e Sara çocuk emzirecek
derdi? Bu yaşında ona bir oğul doğurdum."
8 Çocuk büyüdü. Sütten kesildiği gün
İbrahim büyük bir şölen verdi.
9 Ne var ki Sara, Mısırlı Hacer'in
İbrahim'den olma oğlu İsmail'in alay ettiğini görünce,
10 İbrahim'e, "Bu cariyeyle oğlunu
kov" dedi, "Bu cariyenin oğlu, oğlum İshak'ın mirasına ortak
olmasın."
11 Bu İbrahim'i çok üzdü, çünkü İsmail de öz
oğluydu.
12 Ancak Tanrı İbrahim'e, "Oğlunla
cariyen için üzülme" dedi, "Sara ne derse, onu yap. Çünkü senin soyun
İshak'la sürecektir.
13 Cariyenin oğlundan da bir ulus
yaratacağım, çünkü o da senin soyun."
14 İbrahim sabah erkenden kalktı, biraz
yiyecek, bir tulum da su hazırlayıp Hacer'in omuzuna attı, çocuğunu da verip
onu gönderdi. Hacer Beer-Şeva Çölü'ne gitti, orada bir süre dolaştı.
15 Tulumdaki su tükenince, oğlunu bir
çalının altına bıraktı.
16 Yaklaşık bir ok atımı uzaklaşıp,
"Oğlumun ölümünü görmeyeyim" diyerek onun karşısına oturup hıçkıra
hıçkıra ağladı.
17 Tanrı çocuğun sesini duydu. Tanrı'nın
meleği göklerden Hacer'e, "Nen var, Hacer?" diye seslendi,
"Korkma! Çünkü Tanrı çocuğun sesini duydu.
18 Kalk, oğlunu kaldır, elini tut. Onu büyük
bir ulus yapacağım."
19 Sonra Tanrı Hacer'in gözlerini açtı,
Hacer bir kuyu gördü. Gidip tulumunu doldurdu, oğluna içirdi.
20 Çocuk büyürken Tanrı onunlaydı. Çocuk
çölde yaşadı ve okçu oldu.
21 Paran Çölü'nde yaşarken annesi ona
Mısırlı bir kadın aldı.
22 O sırada Avimelek'le ordusunun komutanı
Fikol İbrahim'e, "Yaptığın her şeyde Tanrı seninle" dediler,
23 "Onun için, Tanrı'nın önünde bana,
oğluma ve soyuma haksız davranmayacağına ant iç. Bana ve konuk olarak yaşadığın
bu ülkeye, benim sana yaptığım gibi iyi davran."
24 İbrahim, "Ant içerim" dedi.
25 İbrahim Avimelek'e bir kuyuyu zorla ele
geçiren adamlarından yakındı.
26 Avimelek, "Bunu kimin yaptığını bilmiyorum"
diye yanıtladı, "Sen de bana söylemedin, ilk kez duyuyorum."
27 Daha sonra İbrahim Avimelek'e davar ve
sığır verdi. Böylece ikisi bir antlaşma yaptılar.
28 İbrahim sürüsünden yedi dişi kuzu ayırdı.
29 Avimelek, "Bunun anlamı ne, niçin bu
yedi dişi kuzuyu ayırdın?" diye sordu.
30 İbrahim, "Bu yedi dişi kuzuyu benim
elimden almalısına diye yanıtladı, "Kuyuyu benim açtığımın kanıtı
olsun."
31 Bu yüzden oraya Beer-Şeva adı verildi.
Çünkü ikisi orada ant içmişlerdi.
32 Beer-Şeva'da yapılan bu antlaşmadan sonra
Avimelek, ordusunun komutanı Fikol'la birlikte Filist yöresine geri döndü.
33 İbrahim Beer-Şeva'da bir ılgın ağacı
dikti; orada RAB'bi, ölümsüz Tanrı'yı adıyla çağırdı.
34 Filist yöresinde konuk olarak uzun süre
yaşadı.
BÖLÜM 22
1 Daha sonra Tanrı İbrahim'i denedi.
"İbrahim!" diye seslendi. İbrahim, "Buradayım!" dedi.
2 Tanrı, "İshak'ı, sevdiğin biricik
oğlunu al, Moriya bölgesine git" dedi, "Orada sana göstereceğim bir
dağda oğlunu yakmalık sunu olarak sun."
3 İbrahim sabah erkenden kalktı, eşeğine
palan vurdu. Yanına uşaklarından ikisini ve oğlu İshak'ı aldı. Yakmalık sunu
için odun yardıktan sonra, Tanrı'nın kendisine belirttiği yere doğru yola
çıktı.
4 Üçüncü gün gideceği yeri uzaktan gördü.
5 Uşaklarına, "Siz burada, eşeğin
yanında kalın" dedi, "Tapınmak için oğlumla birlikte oraya gidip
döneceğiz."
6-7 Yakmalık sunu için yardığı odunları oğlu
İshak'a yükledi. Ateşi ve bıçağı kendisi aldı. Birlikte giderlerken İshak
İbrahim'e, "Baba!" dedi. İbrahim, "Evet, oğlum!" diye
yanıtladı. İshak, "Ateşle odun burada, ama yakmalık sunu kuzusu
nerede?" diye sordu.
8 İbrahim, "Oğlum, yakmalık sunu
için kuzuyu Tanrı kendisi sağlayacak" dedi. İkisi birlikte yürümeye devam
ettiler.
9 Tanrı'nın kendisine belirttiği yere
varınca İbrahim bir sunak yaptı, üzerine odun dizdi. Oğlu İshak'ı bağlayıp
sunaktaki odunların üzerine yatırdı.
10 Onu boğazlamak için uzanıp bıçağı aldı.
11 Ama RAB'bin meleği göklerden,
"İbrahim, İbrahim!" diye seslendi. İbrahim, "İşte
buradayım!" diye karşılık verdi.
12 Melek, "Çocuğa dokunma" dedi,
"Ona hiçbir şey yapma. Şimdi Tanrı'dan korktuğunu anladım, biricik oğlunu
benden esirgemedin."
13 İbrahim çevresine bakınca, boynuzları sık
çalılara takılmış bir koç gördü. Gidip koçu getirdi. Oğlunun yerine onu
yakmalık sunu olarak sundu.
14 Oraya "Yahve yire" adını verdi.
"RAB'bin dağında sağlanacaktır" sözü bu yüzden bugün de söyleniyor.
15 RAB'bin meleği göklerden İbrahim'e ikinci
kez seslendi:
16 "RAB diyor ki, kendi üzerime ant
içiyorum. Bunu yaptığın için, biricik oğlunu esirgemediğin için
17 seni fazlasıyla kutsayacağım; soyunu
göklerin yıldızları, kıyıların kumu kadar çoğaltacağım. Soyun düşmanlarının
kentlerini mülk edinecek.
18 Soyunun aracılığıyla yeryüzündeki bütün
uluslar kutsanacak. Çünkü sözümü dinledin."
19 Sonra İbrahim uşaklarının yanına döndü.
Birlikte yola çıkıp Beer-Şeva'ya gittiler. İbrahim Beer-Şeva'da kaldı.
20 Bir süre sonra İbrahim'e, "Milka,
kardeşin Nahor'a çocuklar doğurdu" diye haber verdiler,
21 "İlk oğlu Ûs, kardeşi Bûz, Kemuel
-Aram'ın babası-
22 Keset, Hazo, Pildaş, Yidlaf,
Betuel."
23 Betuel Rebeka'nın babası oldu. Bu sekiz
çocuğu İbrahim'in kardeşi Nahor'a Milka doğurdu.
24 Reuma adındaki cariyesi de Nahor'a Tevah,
Gaham, Tahaş ve Maaka'yı doğurdu.
BÖLÜM 23
1 Sara yüz yirmi yedi yıl yaşadı. Ömrü bu
kadardı.
2 Kenan ülkesinde, bugün Hevron denilen
Kiryat-Arba'da öldü. İbrahim yas tutmak, ağlamak için Sara'nın ölüsünün başına
gitti.
3 Sonra karısının ölüsünün başından
kalkıp Hititler'e,
4 "Ben aranızda konuk ve
yabancıyım" dedi, "Bana mezar yapabileceğim bir toprak satın. Ölümü
kaldırıp gömeyim."
5-6 Hititler, "Efendim, bizi dinle"
diye yanıtladılar, "Sen aramızda güçlü bir beysin. Ölünü mezarlarımızın en
iyisine göm. Ölünü gömmen için kimse senden mezarını esirgemez."
7 İbrahim, ülke halkı olan Hititler'in
önünde eğilerek,
8 "Eğer ölümü gömmemi istiyorsanız,
benim için Sohar oğlu Efron'a ricada bulunun" dedi,
9 "Tarlasının dibindeki Makpela
Mağarası'nı bana satsın. Fiyatı neyse huzurunuzda eksiksiz ödeyip orayı
mezarlık yapacağım."
10 Hititli Efron halkının arasında
oturuyordu. Kent kapısında toplanan herkesin duyacağı biçimde,
11 "Hayır, efendim!" diye karşılık
verdi, "Beni dinle, mağarayla birlikte tarlayı da sana veriyorum. Halkımın
huzurunda onu sana veriyorum. Ölünü göm."
12 İbrahim ülke halkının önünde eğildi.
13 Herkesin duyacağı biçimde Efron'a,
"Lütfen beni dinle" dedi, "Tarlanın parasını ödeyeyim. Parayı
kabul et ki, ölümü oraya gömeyim."
14-15 Efron, "Efendim, beni dinle" diye
karşılık verdi, "Aramızda dört yüz şekel gümüşün sözü mü olur? Ölünü
göm."
16 İbrahim Efron'un önerisini kabul etti.
Efron'un Hititler'in önünde sözünü ettiği dört yüz şekel gümüşü tüccarların
ağırlık ölçülerine göre tarttı.
17-18 Böylece Efron'un Mamre yakınında Makpela'daki
tarlası, çevresindeki bütün ağaçlarla ve içindeki mağarayla birlikte, kent
kapısında toplanan Hititler'in huzurunda İbrahim'in mülkü kabul edildi.
19 İbrahim karısı Sara'yı Kenan ülkesinde
Mamre'ye -Hevron'a- yakın Makpela Tarlası'ndaki mağaraya gömdü.
20 Hititler tarlayı içindeki mağarayla
birlikte İbrahim'in mezarlık yeri olarak onayladılar.
BÖLÜM 24
1 İbrahim kocamış, iyice yaşlanmıştı. RAB
onu her yönden kutsamıştı.
2 İbrahim, evindeki en yaşlı ve her
şeyden sorumlu uşağına, "Elini uyluğumun altına koy" dedi,
3 "Yerin göğün Tanrısı RAB'bin
adıyla ant içmeni istiyorum. Aralarında yaşadığım Kenanlılar'dan oğluma kız
almayacaksın.
4 Oğlum İshak'a kız almak için benim
ülkeme, akrabalarımın yanına gideceksin." gösterirdi.
5 Uşak, "Ya kız benimle bu ülkeye
gelmek istemezse?" diye sordu, "O zaman oğlunu geldiğin ülkeye
götüreyim mi?"
6 İbrahim, "Sakın oğlumu oraya
götürme!" dedi,
7 "Beni baba ocağından, doğduğum
ülkeden getiren, <Bu toprakları senin soyuna vereceğim> diyerek ant içen
Göklerin Tanrısı RAB senin önünden meleğini gönderecek. Böylece oradan oğluma
bir kız alabileceksin.
8 Eğer kız seninle gelmek istemezse,
içtiğin ant seni bağlamaz. Yalnız, oğlumu oraya götürme."
9 Bunun üzerine uşak elini efendisi
İbrahim'in uyluğunun altına koyarak bu konuda ant içti.
10 Sonra efendisinden on deve alarak en iyi
eşyalarla birlikte yola çıktı; Aram- Naharayim'e, Nahor'un yaşadığı kente
gitti.
11 Develerini kentin dışındaki kuyunun
yanına çöktürdü. Akşamüzeriydi, kadınların su almak için dışarı çıkacakları
zamandı.
12 Uşak, "Ya RAB, efendim İbrahim'in
Tanrısı, yalvarırım bugün beni başarılı kıl" diye dua etti, "Efendim
İbrahim'e iyilik et.
13 İşte, pınarın başında bekliyorum. Kentin
kızları su almaya geliyorlar.
14 Birine, <Lütfen testini indir, biraz
su içeyim> diyeceğim. O da, <Sen iç, ben de develerine içireyim>
derse, bileceğim ki o kız kulun İshak için seçtiğin kızdır. Böylece efendime
iyilik ettiğini anlayacağım."
15 O duasını bitirmeden, İbrahim'in kardeşi
Nahor'la karısı Milka'nın oğlu Betuel'in kızı Rebeka, omuzunda su testisiyle
dışarı çıktı.
16 Çok güzel bir genç kızdı. Ona erkek eli
değmemişti. Pınara gitti, testisini doldurup geri döndü.
17 Uşak onu karşılamaya koştu, "Lütfen
testinden biraz su ver, içeyim" dedi.
18 Rebeka, "İç, efendim" diyerek
hemen testisini indirdi, içmesi için ona uzattı.
19 Ona su verdikten sonra, "Develerin
için de su çekeyim" dedi, "Kanıncaya kadar içsinler."
20 Çabucak suyu hayvanların teknesine
boşalttı, yine su çekmek için kuyuya koştu. Adamın bütün develeri için su
çekti.
21 Adam RAB'bin yolunu açıp açmadığını
anlamak için sessizce genç kızı süzüyordu.
22 Develer su içtikten sonra, adam bir beka
ağırlığında altın bir burun halkasıyla on şekel ağırlığında iki altın bilezik
çıkardı.
23 "Lütfen söyle, kimin kızısın
sen?" diye sordu, "Babanın evinde geceyi geçirebileceğimiz bir yer
var mı?"
24 Kız, "Milka'yla Nahor'un oğlu
Betuel'in kızıyım" diye karşılık verdi,
25 "Bizde saman ve yem bol, geceyi
geçirebileceğiniz yer de var."
26 Adam eğilip RAB'be tapındı.
27 "Efendim İbrahim'in Tanrısı RAB'be
övgüler olsun" dedi, "Sevgisini, sadakatini efendimden esirgemedi.
Efendimin akrabalarının evine giden yolu bana gösterdi."
28 Kız annesinin evine koşup olanları
anlattı.
29 Rebeka'nın Lavan adında bir kardeşi
vardı. Lavan pınarın başındaki adama doğru koştu.
30 Kızkardeşinin burnundaki halkayı, kollarındaki
bilezikleri görmüştü. Rebeka adamın kendisine söylediklerini de anlatınca,
Lavan adamın yanına gitti. Adam pınarın başında, develerinin yanında duruyordu.
31 Lavan, "Eve buyur, ey RAB'bin
kutsadığı adam" dedi, "Niçin dışarıda bekliyorsun? Senin için oda,
develerin için yer hazırladım."
32 Böylece adam eve girdi. Lavan develerin
kolanlarını çözdü, onlara saman ve yem verdi. Adamla yanındakilere ayaklarını
yıkamaları için su getirdi.
33 Önüne yemek konulunca, adam, "Niçin
geldiğimi anlatmadan yemek yemeyeceğim" dedi. Lavan, "Öyleyse
anlat" diye karşılık verdi.
34 Adam, "Ben İbrahim'in uşağıyım"
dedi,
35 "RAB efendimi alabildiğine kutsadı.
Onu zengin etti. Ona davar, sığır, altın, gümüş, erkek ve kadın köleler,
develer, eşekler verdi.
36 Karısı Sara ileri yaşta efendime bir oğul
doğurdu. Efendim sahip olduğu her şeyi oğluna verdi.
37-38 <Ülkelerinde yaşadığım Kenanlılar'dan
oğluma kız almayacaksın. Oğluma kız almak için babamın ailesine, akrabalarımın
yanına gideceksin> diyerek bana ant içirdi.
39 "Efendime, <Ya kız benimle
gelmezse?> diye sordum.
40 "Efendim, <Yolunda yürüdüğüm RAB
meleğini seninle gönderecek, yolunu açacak> dedi, <Akrabalarımdan,
babamın ailesinden oğluma bir kız getireceksin.
41 İçtiğin anttan ancak akrabalarımın yanına
vardığında sana kızı vermezlerse, evet, ancak o zaman özgür olabilirsin.>
42 "Bugün pınarın başına geldiğimde
şöyle dua ettim: <Ya RAB, efendim İbrahim'in Tanrısı, yalvarırım yolumu aç.
43 İşte pınarın başında bekliyorum. Su
almaya gelen kızlardan birine, lütfen testinden bana biraz su ver, içeyim,
diyeceğim.
44 O da, sen iç, develerin için de su
çekeyim derse, anlayacağım ki efendimin oğlu için RAB'bin seçtiği kız odur.>
45 "Ben içimden dua ederken, Rebeka
omuzunda su testisiyle dışarı çıktı. Pınar başına gidip su aldı. Ona,
<Lütfen, biraz su ver, içeyim> dedim.
46 "Rebeka hemen testisini omuzundan
indirdi, <İç efendim> dedi, <Ben de develerine içireyim.> Ben
içtim. Develere de su verdi.
47 "Ona, <Kimin kızısın sen?>
diye sordum. "<Milka'yla Nahor'un oğlu Betuel'in kızıyım> dedi.
"Bunun üzerine burnuna halka, kollarına bilezik taktım.
48 Eğilip RAB'be tapındım. Efendimin oğluna
kardeşinin torununu almak için bana doğru yolu gösteren efendim İbrahim'in
Tanrısı RAB'be övgüler sundum.
49 Şimdi efendime sevgi ve sadakat mı
göstereceksiniz, yoksa olmaz mı diyeceksiniz, bana bildirin. Öyle ki, ben de ne
yapacağıma karar vereyim."
50 Lavan'la Betuel, "Bu RAB'bin
işi" diye karşılık verdiler, "Biz sana ne iyi, ne kötü diyebiliriz.
51 İşte Rebeka burada. Al götür. RAB'bin buyurduğu
gibi efendinin oğluna karı olsun."
52 İbrahim'in uşağı bu sözleri duyunca, yere
kapanarak RAB'be tapındı.
53 Rebeka'ya altın, gümüş takımlar,
giysiler, kardeşiyle annesine de değerli eşyalar çıkarıp verdi.
54 Sonra yanındakilerle birlikte yedi, içti.
Geceyi orada geçirdiler. Sabah kalkınca İbrahim'in uşağı, "Beni yolcu
edin, efendime döneyim" dedi.
55 Rebeka'nın kardeşiyle annesi, "Bırak
kız on gün kadar bizimle kalsın, sonra gidersin" diye karşılık verdiler.
56 Adam, "Madem RAB yolumu açtı, beni
geciktirmeyin" dedi, "İzin verin, efendime döneyim."
57 "Kızı çağırıp ona soralım"
dediler.
58 Rebeka'yı çağırıp, "Bu adamla gitmek
istiyor musun?" diye sordular. Rebeka, "İstiyorum" dedi.
59 Böylece Rebeka'yla dadısını, İbrahim'in
uşağıyla adamlarını uğurlamaya çıktılar.
60 Rebeka'yı şöyle kutsadılar: "Ey
kızkardeşimiz, Binlerce, on binlerce kişiye analık et, Soyun düşmanlarının
kentlerini mülk edinsin."
61 Rebeka'yla genç hizmetçileri hazırlanıp
develere binerek İbrahim'in uşağını izlediler. Uşak Rebeka'yı alıp oradan
ayrıldı.
62 İshak Beer-Lahay-Roi'den gelmişti. Çünkü
Negev bölgesinde yaşıyordu.
63 Akşamüzeri düşünmek için tarlaya gitti.
Başını kaldırdığında develerin yaklaştığını gördü.
64 Rebeka İshak'ı görünce deveden indi,
65 İbrahim'in uşağına, "Tarladan bizi
karşılamaya gelen şu adam kim?" diye sordu. Uşak, "Efendim" diye
karşılık verdi. Rebeka peçesini alıp yüzünü örttü.
66 Uşak bütün yaptıklarını İshak'a anlattı.
67 İshak Rebeka'yı annesi Sara'nın yaşamış
olduğu çadıra götürüp onunla evlendi. Böylece Rebeka İshak'ın karısı oldu.
İshak onu sevdi. Annesinin ölümünden sonra onunla avunç buldu.
BÖLÜM 25
1 İbrahim bir kadınla daha evlendi.
Kadının adı Ketura'ydı.
2 Ondan Zimran, Yokşan, Medan, Midyan,
Yişbak, Şuah adlı çocukları oldu.
3 Yokşan'dan da Şeva, Dedan oldu. Dedan
soyundan Aşurlular, Letuşlular, Leumlular doğdu.
4 Midyan'ın Efa, Efer, Hanok, Avida,
Eldaa adlı oğulları oldu. Bunların hepsi Ketura'nın soyundandı.
5 İbrahim sahip olduğu her şeyi İshak'a
bıraktı.
6 Cariyelerinin oğullarına da armağanlar
verdi. Kendisi sağken bu çocukları oğlu İshak'tan uzaklaştırıp doğuya gönderdi.
7 İbrahim yüz yetmiş beş yıl yaşadı. Ömrü
bu kadardı.
8 Kocamış, yaşama doymuş, iyice yaşlanmış
olarak son soluğunu verdi. Ölüp atalarına kavuştu.
9 Oğulları İshak'la İsmail onu Hititli
Sohar oğlu Efron'un tarlasında Mamre'ye yakın Makpela Mağarası'na gömdüler.
10 İbrahim o tarlayı Hititler'den satın
almıştı. Böylece İbrahim'le karısı Sara oraya gömüldüler.
11 Tanrı İbrahim'in ölümünden sonra oğlu
İshak'ı kutsadı. İshak Beer-Lahay-Roi'de yaşıyordu.
12 Sara'nın cariyesi Mısırlı Hacer'in
İbrahim'e doğurduğu İsmail'in öyküsü:
13 Doğum sırasına göre İsmail'in oğullarının
adları şunlardır: İlk oğlu Nevayot. Sonra Kedar, Adbeel, Mivsam,
14 Mişma, Duma, Massa,
15 Hadat, Tema, Yetur, Nafiş, Kedema gelir.
16 İsmail'in oğulları olan bu on iki bey
oymakların atalarıydı. Köylerine, obalarına da bu adları verdiler.
17 İsmail yüz otuz yedi yıl yaşadıktan sonra
son soluğunu verdi. Ölüp halkına kavuştu.
18 İsmailoğulları Aşur'a doğru giderken
Mısır sınırı yakınında, Havila ile Şur arasındaki bölgeye yerleştiler.
Kardeşlerinin yaşadığı yerin doğusuna yerleşmişlerdi.
19 İbrahim'in oğlu İshak'ın öyküsü:
20 İshak Aramlı Lavan'ın kızkardeşi,
Paddan-Aramlı Betuel'in kızı Rebeka'yla evlendiğinde kırk yaşındaydı.
21 İshak karısı için RAB'be yakardı, çünkü
karısı kısırdı. RAB İshak'ın yakarışını yanıtladı, Rebeka hamile kaldı.
22 Çocuklar karnında itişiyordu. Rebeka,
"Nedir bu başıma gelen?" diyerek RAB'be danışmaya gitti.
23 RAB onu şöyle yanıtladı: "Rahminde
iki ulus var, Senden iki ayrı halk doğacak, Biri öbüründen güçlü olacak, Büyüğü
küçüğüne hizmet edecek."
24 Doğum vakti gelince, Rebeka'nın ikiz
oğulları oldu.
25 İlk doğan oğlu kıpkırmızı ve tüylüydü;
kırmızı bir cüppeyi andırıyordu. Adını Esav [Anlamı:
“Tüylü”] koydular.
26 Sonra kardeşi doğdu. Eliyle Esav'ın
topuğunu tutuyordu. Bu yüzden İshak ona Yakup [Anlamı: “Topuğu tutan; Yerini alan”] adını verdi.
Rebeka doğum yaptığında İshak altmış yaşındaydı.
27 Çocuklar büyüdü. Esav kırları seven usta
bir avcı oldu. Yakup'sa hep çadırda oturan sakin bir adamdı.
28 İshak Esav'ı daha çok severdi, çünkü onun
getirdiği av etlerini yerdi. Rebeka ise Yakup'u severdi.
29 Bir gün Yakup çorba pişirirken Esav avdan
geldi. Aç ve bitkindi.
30 Yakup'a, "Lütfen şu kızıl çorbadan
biraz ver de içeyim. Aç ve bitkinim" dedi. Bu nedenle ona Edom adı da
verildi.
31 Yakup, "Önce sen ilk oğulluk hakkını
bana ver" diye karşılık verdi.
32 Esav, "Baksana, açlıktan ölmek
üzereyim" dedi, "İlk oğulluk hakkının bana ne yararı var?"
33 Yakup, "Önce ant iç" dedi. Esav
ant içerek ilk oğulluk hakkını Yakup'a sattı.
34 Yakup Esav'a ekmekle mercimek çorbası
verdi. Esav yiyip içtikten sonra kalkıp gitti. Böylece Esav ilk oğulluk hakkını
küçümsemiş oldu.
BÖLÜM 26
1 İbrahim'in yaşadığı dönemdeki kıtlıktan
başka ülkede bir kıtlık daha oldu. İshak Gerar'a, Filist Kralı Avimelek'in
yanına gitti.
2 RAB İshak'a görünerek, "Mısır'a
gitme" dedi, "Sana söyleyeceğim ülkeye yerleş.
3 Orada bir süre kal. Ben seninle olacak,
seni kutsayacağım: Bütün bu toprakları sana ve soyuna vereceğim. Baban
İbrahim'e ant içerek verdiğim sözü yerine getireceğim.
4 Soyunu gökteki yıldızlar kadar
çoğaltacağım. Bu ülkelerin tümünü onlara vereceğim. Yeryüzündeki bütün uluslar
senin soyun aracılığıyla kutsanacak.
5 Çünkü İbrahim sözümü dinledi.
Uyarılarıma, buyruklarıma, kurallarıma, yasalarıma bağlı kaldı."
6 Böylece İshak Gerar'da kaldı.
7 Yöre halkı karısıyla İlgili soru
sorunca, "Kızkardeşimdir" diyordu. Çünkü "Karımdır"
demekten korkuyordu. Rebeka yüzünden yöre halkı beni öldürebilir diye
düşünüyordu. Çünkü Rebeka güzeldi.
8 İshak orada uzun zaman kaldı. Bir gün
Filist Kralı Avimelek, pencereden dışarı bakarken, İshak'ın karısı Rebeka'yı
okşadığını gördü.
9 İshak'ı çağırtarak, "Bu kadın
gerçekte senin karın!" dedi, "Neden kızkardeşin olduğunu
söyledin?" İshak, "Çünkü onun yüzünden canımdan olurum diye
düşündüm" dedi.
10 Avimelek, "Nedir bize bu
yaptığın?" dedi, "Az kaldı halkımdan biri karınla yatacaktı. Bize suç
işletecektin. "
11 Sonra bütün halka, "Kim bu adama ya
da karısına dokunursa, kesinlikle öldürülecek" diye buyruk verdi.
12 İshak o ülkede ekin ekti ve o yıl
ektiğinin yüz katını biçti. RAB onu kutsamıştı.
13 İshak bolluğa kavuştu. Varlığı gittikçe
büyüyordu. Çok zengin oldu.
14 Sürülerle davar, sığır ve birçok uşak
sahibi oldu. Filistliler onu kıskanmaya başladılar.
15 Babası İbrahim yaşarken kölelerinin
kazmış olduğu bütün kuyuları toprakla doldurup kapadılar.
16 Avimelek İshak'a, "Ülkemizden
git" dedi, "Çünkü gücün bizim gücümüzü aştı."
17 İshak oradan ayrıldı. Gerar Vadisi'nde
çadır kurup oraya yerleşti.
18 Babası İbrahim yaşarken kazılmış olan
kuyuları yeniden açtırdı. Çünkü Filistliler İbrahim'in ölümünden sonra o
kuyuları kapamışlardı. Kuyulara aynı adları, babasının vermiş olduğu adları
verdi.
19 İshak'ın köleleri vadide kuyu kazarken
bir kaynak buldular.
20 Gerar'ın çobanları, "Su bizim"
diyerek İshak'ın çobanlarıyla kavgaya tutuştular. İshak kendisiyle çekiştikleri
için kuyuya Esek [Anlamı: “Kavga;
Çekişme”] adını verdi.
21 İshak'ın köleleri başka bir kuyu
kazdılar. Bu kuyu yüzünden de kavga çıkınca İshak kuyuya Sitna [Anlamı: “Suçlama”] adını
verdi.
22 Oradan ayrılıp başka bir yerde kuyu
kazdırdı. Bu kuyu yüzünden kavga çıkmadı. Bu nedenle İshak ona Rehovot [Anlamı: “Ferah Yerler”]
adını verdi. "RAB en sonunda bize rahatlık verdi" dedi, "Bu
ülkede verimli olacağız."
23 İshak oradan Beer-Şeva'ya gitti.
24 O gece RAB kendisine görünerek, "Ben
baban İbrahim'in Tanrısı'yım, korkma" dedi, "Seninle birlikteyim.
Seni kutsayacak, kulum İbrahim'in hatırı için soyunu çoğaltacağım."
25 İshak orada bir sunak yaparak RAB'bi
adıyla çağırdı. Çadırını oraya kurdu. Köleleri de orada bir kuyu kazdı.
26 Avimelek, danışmanı Ahuzzat ve ordusunun
komutanı Fikol ile birlikte, Gerar'dan İshak'ın yanına gitti.
27 İshak onlara, "Niçin yanıma
geldiniz?" dedi, "Benden nefret ediyorsunuz. Üstelik beni ülkenizden
kovdunuz."
28-29 "Açıkça gördük ki, RAB seninle" diye
yanıtladılar, "Onun için, aramızda ant olsun: Biz nasıl sana dokunmadıksa,
hep iyi davranarak seni esenlik içinde gönderdikse, sen de bize kötülük etme.
Bu konuda seninle anlaşalım. Sen şimdi RAB'bin kutsadığı bir adamsın."
30 İshak onlara bir şölen verdi, yiyip
içtiler.
31 Sabah erkenden kalkıp karşılıklı ant
içtiler. Sonra İshak onları yolcu etti. Esenlik içinde oradan ayrıldılar.
32 Aynı gün İshak'ın köleleri gelip
kazdıkları kuyu hakkında kendisine bilgi verdiler, "Su bulduk"
dediler.
33 İshak kuyuya Şiva adını verdi. Bu yüzden
kent bugüne kadar Beer-Şeva diye anılır.
34 Esav kırk yaşında Hititli Beeri'nin kızı
Yudit ve Hititli Elon'un kızı Basemat'la evlendi.
35 Bu kadınlar İshak'la Rebeka'nın başına
dert oldular.
BÖLÜM 27
1 İshak yaşlanmış, gözleri görmez
olmuştu. Büyük oğlu Esav'ı çağırıp, "Oğlum!" dedi. Esav,
"Efendim!" diye yanıtladı.
2 İshak, "Artık yaşlandım"
dedi, "Ne zaman öleceğimi bilmiyorum.
3 Silahlarını -ok kılıfını, yayını- al,
kırlara çıkıp benim için bir hayvan avla.
4 Sevdiğim lezzetli bir yemek yap, bana
getir yiyeyim. Ölmeden önce seni kutsayayım."
5 İshak, oğlu Esav'la konuşurken Rebeka
onları dinliyordu. Esav avlanmak için kıra çıkınca,
6 Rebeka oğlu Yakup'a şöyle dedi:
"Dinle, babanın ağabeyin Esav'a söylediklerini duydum.
7 Baban ona, <Bana bir hayvan avla
getir> dedi, <Lezzetli bir yemek yap, yiyeyim. Ölmeden önce seni RAB'bin huzurunda
kutsayayım.>
8 Bak oğlum, sana söyleyeceklerimi iyi
dinle:
9 Git süründen bana iki seçme oğlak
getir. Onlarla babanın sevdiği lezzetli bir yemek yapayım.
10 Yemesi için onu babana sen götüreceksin.
Öyle ki, ölmeden önce seni kutsasın."
11 Yakup, "Ama kardeşim Esav'ın bedeni
kıllı, benimkiyse kılsız" diye yanıtladı,
12 "Ya babam bana dokunursa? O zaman
kendisini aldattığımı anlar. Kutsama yerine üzerime lanet getirmiş
olurum."
13 Annesi, "Sana gelecek lanet bana
gelsin, oğlum" dedi, "Sen beni dinle, git oğlakları getir."
14 Yakup gidip oğlakları annesine getirdi.
Annesi babasının sevdiği lezzetli bir yemek yaptı.
15 Büyük oğlu Esav'ın en güzel giysileri o
anda evdeydi. Rebeka onları küçük oğlu Yakup'a giydirdi.
16 Ellerinin üstünü, ensesinin kılsız yerini
oğlak derisiyle kapladı.
17 Yaptığı güzel yemekle ekmeği Yakup'un
eline verdi.
18 Yakup babasının yanına varıp,
"Baba!" diye seslendi. Babası, "Evet, kimsin sen?" dedi.
19 Yakup, "Ben ilk oğlun Esav'ım"
diye karşılık verdi, "Söylediğini yaptım. Lütfen kalk, otur da getirdiğim
av etini ye. Öyle ki, beni kutsayabilesin."
20 İshak, "Nasıl böyle çabucak buldun,
oğlum?" dedi. Yakup, "Tanrın RAB bana yardım etti" diye
yanıtladı.
21 İshak, "Yaklaş, oğlum" dedi,
"Sana dokunayım, gerçekten oğlum Esav mısın, değil misin anlayayım."
22 Yakup babasına yaklaştı. Babası ona
dokunarak, "Ses Yakup'un sesi, ama eller Esav'ın elleri" dedi.
23 Onu tanıyamadı. Çünkü Yakup'un elleri
ağabeyi Esav'ın elleri gibi kıllıydı. İshak onu kutsamak üzereyken,
24 bir daha sordu: "Sen gerçekten oğlum
Esav mısın?" Yakup, "Evet!" diye yanıtladı.
25 İshak, "Oğlum, av etini getir
yiyeyim de seni kutsayayım" dedi. Yakup önce yemeği, sonra şarabı getirdi.
İshak yedi, içti.
26 "Yaklaş da beni öp, oğlum"
dedi.
27 Yakup yaklaşıp babasını öptü. Babası onun
giysilerini kokladı ve kendisini kutsayarak şöyle dedi: "İşte oğlumun
kokusu Sanki RAB'bin kutsadığı kırların kokusu.
28 Tanrı sana göklerin çiyinden Ve yerin
verimli topraklarından Bol buğday ve yeni şarap versin.
29 Halklar sana kulluk etsin, Uluslar boyun
eğsin. Kardeşlerine egemen ol, Kardeşlerin sana boyun eğsin. Sana lanet
edenlere lanet olsun, Seni kutsayanlar kutsansın."
30 İshak Yakup'u kutsadıktan ve Yakup
babasının yanından ayrıldıktan hemen sonra kardeşi Esav avdan döndü.
31 Esav da lezzetli bir yemek yaparak
babasına götürdü. Ona, "Baba, kalk, getirdiğim av etini ye" dedi,
"Öyle ki, beni kutsayabilesin."
32 Babası, "Sen kimsin?" diye
sordu. Esav, "Ben ilk oğlun Esav'ım" diye karşılık verdi.
33 İshak'ı bir titreme sardı. Tir tir titreyerek,
"Öyleyse daha önce avlanıp bana yemek getiren kimdi?" diye sordu,
"Sen gelmeden önce yemeğimi yiyip onu kutsadım. Artık o kutsanmış
oldu."
34 Esav babasının anlattıklarını duyunca,
acı acı haykırdı. "Beni de kutsa, baba, beni de!" dedi.
35 İshak, "Kardeşin gelip beni
kandırdı" diye karşılık verdi, "Senin yerine o kutsandı."
36 Esav, "Ona boşuna mı Yakup
diyorlar?" dedi, "İki kezdir beni aldatıyor. Önce ilk oğulluk hakkımı
aldı. Şimdi de benim yerime o kutsandı." Sonra, "Kutsamak için bana
bir hak ayırmadın mı?" diye sordu.
37 İshak, "Onu sana egemen kıldım"
diye yanıtladı, "Bütün kardeşlerini onun hizmetine verdim. Onu buğday ve
yeni şarapla besledim. Senin için ne yapabilirim ki, oğlum?"
38 Esav, "Sen yalnız bir kişiyi mi
kutsayabilirsin baba?" dedi, "Beni de kutsa, baba, beni de!"
Sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
39 Babası şöyle yanıtladı: "Göklerin
çiyinden, Zengin topraklardan Uzak yaşayacaksın.
40 Kılıcınla yaşayacak, Kardeşine hizmet
edeceksin. Ama özgür olmak isteyince, Onun boyunduruğunu kırıp atacaksın."
41 Babası Yakup'u kutsadığı için Esav
kardeşi Yakup'a kin bağladı. "Nasıl olsa babamın ölümü yaklaştı" diye
düşünüyordu, "O zaman kardeşim Yakup'u öldürürüm."
42 Büyük oğlu Esav'ın ne düşündüğü Rebeka'ya
bildirilince Rebeka küçük oğlu Yakup'u çağırttı. "Bak, ağabeyin Esav seni
öldürmeyi düşünerek kendini avutuyor" dedi,
43 "Beni dinle, oğlum. Hemen Harran'a,
kardeşim Lavan'ın yanına kaç.
44-45 Ağabeyinin öfkesi dinip sana kızgınlığı
geçinceye, ona yaptığını unutuncaya kadar orada kal. Birini gönderir, seni
getirtirim. Niçin bir günde ikinizden de yoksun kalayım?"
46 Sonra İshak'a, "Bu Hititli kadınlar
yüzünden canımdan bezdim" dedi, "Eğer Yakup da bu ülkenin kızlarıyla,
Hitit kızlarıyla evlenirse, nasıl yaşarım?"
BÖLÜM 28
1 İshak Yakup'u çağırdı, onu kutsayarak,
"Kenanlı kızlarla evlenme" diye buyurdu,
2 "Hemen Paddan-Aram'a, annenin
babası Betuel'in evine git. Orada dayın Lavan'ın kızlarından biriyle evlen.
3 Her Şeye Gücü Yeten Tanrı seni
kutsasın, verimli kılsın, soyunu çoğaltsın; soyundan halklar türesin.
4 İbrahim'i kutsadığı gibi seni ve soyunu
da kutsasın. Öyle ki, Tanrı'nın İbrahim'e verdiği topraklara -üzerinde yabancı
olarak yaşadığın bu topraklara- sahip olasın."
5 İshak Yakup'u böyle uğurladı. Yakup
Paddan-Aram'a, kendisinin ve Esav'ın annesi Rebeka'nın kardeşi Aramlı Betuel
oğlu Lavan'ın yanına gitmek üzere yola çıktı.
6-7 Esav İshak'ın Yakup'u kutsadığını,
evlenmek üzere Paddan-Aram'a gönderdiğini öğrendi. Ayrıca Yakup'u kutsarken,
babasının, "Kenanlı kızlarla evlenme" diye buyurduğunu, Yakup'un da
annesiyle babasını dinleyip Paddan-Aram'a gittiğini öğrendi.
8 Böylece babasının Kenanlı kızlardan
hoşlanmadığını anladı.
9 İsmail'in yanına gitti. İbrahim oğlu
İsmail'in kızı, Nevayot'un kızkardeşi Mahalat'la evlenerek onu karılarının
üzerine getirdi.
10 Yakup Beer-Şeva'dan ayrılarak Harran'a
doğru yola çıktı.
11 Bir yere varıp orada geceledi, çünkü
güneş batmıştı. Oradaki taşlardan birini alıp başının altına koyarak yattı.
12 Düşte yeryüzüne bir merdiven dikildiğini,
başının göklere eriştiğini gördü. Tanrı'nın melekleri merdivenden çıkıp
iniyorlardı.
13 RAB yanıbaşında durup, "Atan
İbrahim'in, İshak'ın Tanrısı RAB benim" dedi, "Üzerinde yattığın
toprakları sana ve soyuna vereceğim.
14 Yeryüzünün tozu kadar sayısız bir soya
sahip olacaksın. Doğuya, batıya, kuzeye, güneye doğru yayılacaksınız.
Yeryüzündeki bütün halklar sen ve soyun aracılığıyla kutsanacak.
15 Seninle birlikteyim. Gideceğin her yerde
seni koruyacak ve bu topraklara geri getireceğim. Verdiğim sözü yerine
getirinceye kadar senden ayrılmayacağım."
16 Yakup uyanınca, "RAB burada, ama ben
farkına varamadım" diye düşündü.
17 Korktu ve, "Ne korkunç bir
yer!" dedi, "Bu, Tanrı'nın evinden başka bir yer olamaz. Burası
göklerin kapısı ."
18 Ertesi sabah erkenden kalkıp başının altına
koyduğu taşı anıt olarak dikti, üzerine zeytinyağı döktü.
19 Oraya Beytel [Anlamı: “Tanrı’nın Evi”] adını verdi. Kentin önceki adı
Luz'du.
20 Sonra bir adak adayarak şöyle dedi:
"Tanrı benimle olur, gittiğim yolda beni korur, bana yiyecek, giyecek sağlarsa,
21 babamın evine esenlik içinde dönersem,
RAB benim Tanrım olacak.
22 Anıt olarak diktiğim bu taş Tanrı'nın evi
olacak. Bana vereceğin her şeyin ondalığını sana vereceğim."
BÖLÜM 29
1 Yakup yoluna devam ederek doğu
halklarının ülkesine vardı.
2 Kırda bir kuyu gördü. Kuyunun
yanıbaşında üç davar sürüsü yatıyordu. Sürülere o kuyudan su verilirdi. Kuyunun
ağzında büyük bir taş vardı.
3 Bütün sürüler oraya toplanınca,
çobanlar kuyunun ağzındaki taşı yuvarlar, davarlarını suvardıktan sonra taşı
yine yerine, kuyunun ağzına koyarlardı.
4 Yakup çobanlara, "Kardeşler,
nerelisiniz?" diye sordu. Çobanlar, "Harranlı'yız" diye
yanıtladılar.
5 Yakup, "Nahor'un torunu Lavan'ı
tanıyor musunuz?" diye sordu. "Tanıyoruz" dediler.
6 Yakup, "İyi midir?" diye
sordu. "İyidir. İşte kızı Rahel davarlarla birlikte geliyor."
7 Yakup, "Akşama daha çok var"
dedi, "Sürülerin toplanma vakti değil. Davarlarınızı suvarın, götürüp
otlatın."
8 Çobanlar, "Bütün sürüler
toplanmadan, kuyunun ağzındaki taşı yuvarlamadan olmaz" dediler, "Ancak
o zaman davarları suvarabiliriz."
9 Yakup onlarla konuşurken Rahel
babasının davarlarını getirdi. Rahel çobanlık yapıyordu.
10 Yakup dayısı Lavan'ın kızı Rahel'i ve
davarları görünce, gidip kuyunun ağzındaki taşı yuvarladı, dayısının
davarlarını suvardı.
11 Rahel'i öperek hıçkıra hıçkıra ağladı.
12 Rahel'e baba tarafından akraba
olduklarını, Rebeka'nın oğlu olduğunu anlattı. Rahel koşup babasına haber
verdi.
13 Lavan, yeğeni Yakup'un geldiğini duyunca,
onu karşılamaya koştu. Ona sarılıp öptü, evine getirdi. Yakup bütün olanları
Lavan'a anlattı.
14 Lavan, "Sen benim etim,
kemiğimsin" dedi. Yakup Lavan'ın yanında bir ay kaldıktan sonra,
15 Lavan, "Akrabamsın diye benim için
bedava mı çalışacaksın?" dedi, "Söyle, ne kadar ücret
istiyorsun?"
16 Lavan'ın iki kızı vardı. Büyüğünün adı
Lea, küçüğünün adı Rahel'di.
17 Lea'nın gözleri alımlıydı, Rahel ise boyu
bosu yerinde, güzel bir kızdı.
18 Yakup Rahel'e aşıktı. Lavan'a,
"Küçük kızın Rahel için sana yedi yıl hizmet ederim" dedi.
19 Lavan, "Onu sana vermek başkasına
vermekten daha iyidir" dedi, "Yanımda kal."
20 Yakup Rahel için yedi yıl çalıştı.
Rahel'i sevdiği için, yedi yıl ona birkaç gün gibi geldi.
21 Lavan'a, "Zaman doldu, kızını ver,
evleneyim" dedi.
22 Lavan bütün yöre halkını toplayıp bir
şölen verdi.
23 Gece kızı Lea'yı Yakup'a götürdü. Yakup
onunla yattı.
24 Lavan cariyesi Zilpa'yı kızı Lea'nın
hizmetine verdi.
25 Sabah olunca Yakup bir de baktı ki,
yanındaki Lea! Lavan'a, "Nedir bana bu yaptığın?" dedi, "Ben
Rahel için yanında çalışmadım mı? Niçin beni aldattın?"
26 Lavan, "Bizim buralarda adettir.
Büyük kız dururken küçük kız evlendirilmez" dedi,
27 "Bu bir haftayı tamamla, Rahel'i de
sana veririz. Yalnız ona karşılık yedi yıl daha yanımda çalışacaksın."
28 Yakup kabul etti. Lea'yla bir hafta
geçirdi. Sonra Lavan kızı Rahel'i de ona verdi.
29 Cariyesi Bilha'yı Rahel'in hizmetine
verdi.
30 Yakup Rahel'le de yattı. Onu Lea'dan çok
sevdi. Lavan'a yedi yıl daha hizmet etti.
31 RAB Lea'nın sevilmediğini görünce, çocuk
sahibi olmasını sağladı. Oysa Rahel kısırdı.
32 Lea hamile kalıp bir erkek çocuk doğurdu.
Adını Ruben [Anlamı: “Bakın, Bir
Oğul”] koydu. "Çünkü RAB mutsuzluğumu gördü" dedi,
"Kuşkusuz artık kocam beni sever."
33 Yine hamile kaldı ve bir erkek çocuk daha
doğurdu. "RAB sevilmediğimi duyduğu için bana bu çocuğu verdi"
diyerek adını Şimon koydu.
34 Üçüncü kez hamile kalıp bir daha erkek
çocuk doğurdu. "Artık kocam bana bağlanacak" dedi, "Çünkü ona üç
erkek çocuk doğurdum." Onun için çocuğa Levi [Anlamı: “Bağlılık”] adı verildi.
35 Dördüncü kez hamile kaldı ve bir erkek
çocuk daha doğurdu. "Bu kez RAB'be övgüler sunacağım" dedi. Onun için
çocuğa Yahuda adını verdi. Bir süre doğum yapmadı.
BÖLÜM 30
1 Rahel Yakup'a çocuk doğuramayınca,
ablasını kıskanmaya başladı. Yakup'a, "Bana çocuk ver, yoksa
öleceğim" dedi.
2 Yakup Rahel'e öfkelendi. "Çocuk
sahibi olmanı Tanrı engelliyor. Ben Tanrı değilim ki!" diye karşılık
verdi.
3 Rahel, "İşte cariyem Bilha"
dedi, "Onunla yat, benim için çocuk doğursun, ben de aile kurayım."
4 Rahel cariyesi Bilha'yı eş olarak
kocasına verdi. Yakup onunla yattı.
5 Bilha hamile kalıp Yakup'a bir erkek
çocuk doğurdu.
6 Rahel, "Tanrı beni haklı
çıkardı" dedi, "Yakarışımı duyup bana bir oğul verdi." Bu yüzden
çocuğa Dan adını verdi.
7 Rahel'in cariyesi Bilha yine hamile
kaldı ve Yakup'a ikinci bir oğul doğurdu.
8 Rahel, "Ablama karşı büyük savaşım
verdim ve onu yendim" diyerek çocuğa Naftali [Anlamı: “Güreşlerim”] adını verdi.
9 Lea artık doğum yapamadığını görünce,
cariyesi Zilpa'yı Yakup'a eş olarak verdi.
10 Zilpa Yakup'a bir erkek çocuk doğurdu.
11 Lea, "Uğurum!" diyerek çocuğa
Gad adını verdi.
12 Lea'nın cariyesi Zilpa Yakup'a ikinci bir
oğul doğurdu.
13 Lea, "Mutluyum!" dedi,
"Kadınlar bana <Mutlu> diyecek." Ve çocuğa Aşer adını verdi.
14 Ruben hasat mevsimi tarlaya gitti. Orada
adamotu bulup annesi Lea'ya getirdi. Rahel Lea'ya, "Lütfen oğlunun
getirdiği adamotundan bana da ver" dedi. [biçiminde köke sahip, yenildiğinde cinsel gücü artırdığına
inanılan bir bitki.]
15 Lea, "Kocamı aldığın yetmez mi? Bir
de oğlumun adamotunu mu istiyorsun?" diye karşılık verdi. Rahel,
"Öyle olsun" dedi, "Oğlunun adamotuna karşılık kocam bu gece
seninle yatsın."
16 Akşamleyin Yakup tarladan dönerken Lea
onu karşılamaya gitti. Yakup'a, "Benimle yatacaksın" dedi,
"Oğlumun adamotuna karşılık bu gece benimsin." Yakup o gece onunla
yattı.
17 Tanrı Lea'nın duasını işitti. Lea hamile
kalıp Yakup'a beşinci oğlunu doğurdu.
18 "Cariyemi kocama verdiğim için Tanrı
beni ödüllendirdi" diyerek çocuğa İssakar adını verdi.
19 Lea yine hamile kaldı ve Yakup'a altıncı
oğlunu doğurdu.
20 "Tanrı bana iyi bir armağan
verdi" dedi, "Artık kocam bana değer verir. Çünkü ona altı erkek
çocuk doğurdum." Ve çocuğa Zevulun adını verdi.
21 Bir süre sonra Lea bir kız doğurdu ve
adını Dina koydu.
22 Tanrı Rahel'i anımsadı, onun duasını
işiterek çocuk sahibi olmasını sağladı.
23-24 Rahel hamile kaldı ve bir erkek çocuk doğurdu.
"Tanrı utancımı kaldırdı. RAB bana bir oğul daha versin!" diyerek
çocuğa Yusuf* adını verdi.
25 Rahel Yusuf'u doğurduktan sonra Yakup
Lavan'a, "Beni gönder, evime, topraklarıma gideyim" dedi,
26 "Hizmetime karşılık karılarımı,
çocuklarımı ver de gideyim. Sana nasıl hizmet ettiğimi biliyorsun."
27 Lavan, "Eğer benden hoşnutsan,
burada kal" dedi, "Çünkü fala bakarak anladım ki, RAB senin sayende
beni kutsadı.
28 Alacağın neyse söyle, ödeyeyim."
29 Yakup, "Sana nasıl hizmet ettiğimi,
sürülerine nasıl baktığımı biliyorsun" diye karşılık verdi,
30 "Ben gelmeden önce malın azdı.
Sayemde RAB seni kutsadı, malın gitgide arttı. Ya kendi evim için ne zaman
çalışacağım?"
31 Lavan, "Sana ne vereyim?" diye
sordu. Yakup, "Bana bir şey verme" diye yanıtladı, "Eğer şu
önerimi kabul edersen, yine sürünü güder, hayvanlarına bakarım:
32 Bugün bütün sürülerini yoklayıp noktalı
veya benekli koyunları, kara kuzuları, benekli veya noktalı keçileri ayırayım.
Ücretim bu olsun.
33 İleride bana verdiklerini denetlemeye
geldiğinde, dürüst olup olmadığımı kolayca anlayabilirsin. Noktalı ve benekli
olmayan keçilerim, kara olmayan kuzularım varsa, onları çalmışım
demektir."
34 Lavan, "Kabul, söylediğin gibi
olsun" dedi.
35 Ama o gün çizgili ve benekli tekeleri,
noktalı ve benekli keçileri, beyaz keçilerin hepsini, bütün kara kuzuları
ayırıp oğullarına teslim etti.
36 Sonra Yakup'tan üç günlük yol kadar
uzaklaştı. Yakup Lavan'ın kalan sürüsünü gütmeye devam etti.
37 Yakup aselbent, badem, çınar ağaçlarından
taze dallar kesti. Dalları soyarak beyaz çentikler açtı.
38 Soyduğu çubukları koyunların önüne, su
içtikleri yalaklara koydu. Koyunlar su içmeye gelince çiftleşiyorlardı.
39 Çubukların önünde çiftleşince çizgili,
noktalı, benekli yavrular doğuruyorlardı.
40 Yakup kuzuları ayırıp sürülerin yüzünü
Lavan'ın çizgili, kara hayvanlarına döndürüyordu. Kendi sürülerini ayrı
tutuyor, Lavan'ınkilerle karıştırmıyordu.
41 Sürüdeki güçlü hayvanlar kızışınca, Yakup
çubukları onların gözü önüne, yalaklara koyuyordu ki, çubukların yanında
çiftleşsinler.
42 Sürünün zayıf hayvanlarının önüneyse
çubuk koymuyordu. Böylece zayıf hayvanları Lavan, güçlüleri Yakup aldı.
43 Yakup alabildiğine zenginleşti. Çok sayıda
sürü, erkek ve kadın köle, deve, eşek sahibi oldu.
BÖLÜM 31
1 Lavan'ın oğulları, "Yakup
babamızın sahip olduğu her şeyi aldı" dediler, "Bütün varlığını
babamıza ait şeylerden kazandı." Yakup bu sözleri duyunca,
2 Lavan'ın kendisine karşı tutumunun eskisi
gibi olmadığını anladı.
3 RAB Yakup'a, "Atalarının
topraklarına, akrabalarının yanına dön" dedi, "Seninle
olacağım."
4 Bunun üzerine Yakup Rahel'le Lea'yı
sürüsünün bulunduğu kırlara çağırttı.
5 Onlara, "Bakıyorum, babanız bana
eskisi gibi davranmıyor" dedi, "Ama babamın Tanrısı benimle birlikte.
6 Var gücümle babanıza hizmet ettiğimi
bilirsiniz.
7 Ne yazık ki, babanız beni aldattı,
ondan alacağımı on kez değiştirdi. Ama Tanrı bana kötülük etmesine izin
vermedi.
8 Lavan, <Ücret olarak noktalı hayvanları
al> deyince, bütün sürü noktalı doğurdu. <Ücret olarak çizgili olanları
al> deyince de bütün sürü çizgili doğurdu.
9 Tanrı babanızın hayvanlarını aldı, bana
verdi.
10 "Sürülerin çiftleştiği mevsimde bir
düş gördüm. Çiftleşen tekeler çizgili, noktalı, kırçıldı.
11 Düşümde Tanrı'nın meleği bana,
<Yakup!> diye seslendi. <Buyur> dedim.
12 Bana, <Bak, bütün çiftleşen tekeler
çizgili, noktalı ve kırçıl> dedi, <Çünkü Lavan'ın sana yaptıklarının
hepsini gördüm.
13 Ben Beytel'in Tanrısı'yım. Hani orada
bana anıt dikip meshetmiş, adak adamıştın. Kalk, bu ülkeden git, doğduğun
ülkeye dön.> "
14 Rahel'le Lea, "Babamızın evinde hâlâ
payımız, mirasımız var mı?" dediler,
15 "Onun gözünde artık yabancı değil
miyiz? Çünkü bizi sattı. Bizim için ödenen bedelin hepsini yedi.
16 Tanrı'nın babamızdan aldığı varlığın tümü
bize ve çocuklarımıza aittir. Tanrı sana ne dediyse öyle yap."
17 Böylece Yakup çocuklarını, karılarını
develere bindirdi.
18 Bütün hayvanları önüne kattı; topladığı
mallarla, Paddan-Aram'da kazandığı hayvanlarla birlikte Kenan ülkesine, babası
İshak'ın yanına gitmek üzere yola çıktı.
19 Lavan koyunlarını kırkmaya gidince, Rahel
babasının putlarını çaldı.
20 Yakup da kaçacağını söylemeyerek Aramlı
Lavan'ı kandırdı.
21 Böylece kendisine ait her şeyi alıp
kaçtı. Fırat Irmağı'nı geçip Gilat dağlık bölgesine doğru gitti.
22 Üçüncü gün Yakup'un kaçtığını Lavan'a
bildirdiler.
23 Lavan yakınlarını yanına alıp Yakup'un
peşine düştü. Yedi gün sonra Gilat dağlık bölgesinde ona yetişti.
24 O gece Tanrı Aramlı Lavan'ın düşüne
girerek ona, "Dikkatli ol!" dedi, "Yakup'a ne iyi, ne kötü bir
şey söyle."
25 Lavan Yakup'a yetişti. Yakup çadırını
Gilat dağlık bölgesine kurmuştu. Lavan da yakınlarıyla birlikte çadırını aynı
yere kurdu.
26 Yakup'a, "Nedir bu yaptığın?"
dedi, "Beni aldattın. Kızlarımı alıp savaş tutsağı gibi götürdün.
27 Neden gizlice kaçtın? Neden beni
aldattın? Niçin bana söylemedin? Seni sevinçle, ezgilerle, tefle, lirle yolcu
ederdim.
28 Torunlarımla, kızlarımla öpüşüp
vedalaşmama izin vermedin. Aptallık ettin.
29 Size kötülük yapacak güçteyim, ama
babanın Tanrısı dün gece bana, <Dikkatli ol!> dedi, <Yakup'a ne iyi,
ne kötü hiçbir şey söyleme.>
30 Babanın evini çok özlediğin için bizden
ayrıldın. Ama ilahlarımı niçin çaldın?"
31 Yakup, "Korktum" diye karşılık
verdi, "Kızlarını zorla elimden alırsın diye düşündüm.
32 İlahlarını kimde bulursan, o
öldürülecektir. Yakınlarımızın önünde kendin ara, eşyalarımın arasında sana ait
ne bulursan al." Yakup ilahları Rahel'in çaldığını bilmiyordu.
33 Lavan Yakup'un, Lea'nın ve iki cariyenin
çadırına baktıysa da ilahları bulamadı. Lea'nın çadırından çıkıp Rahel'in
çadırına girdi.
34 Rahel çaldığı putları devesinin semerine
koymuş, üzerine oturmuştu. Lavan çadırını didik didik aradıysa da putları
bulamadı.
35 Rahel babasına, "Efendim, huzurunda
kalkamadığım için kızma, âdet görüyorum da" dedi. Lavan her yeri aradıysa
da, putları bulamadı.
36 Yakup kendini tutamadı. Lavan'a
çıkışarak, "Suçum ne?" diye sordu, "Ne günah işledim ki böyle
öfkeyle peşime takıldın?
37 Bütün eşyalarımı aradın, kendine ait bir
şey buldun mu? Varsa onu buraya, yakınlarımızın önüne koy. Onlar ikimiz
hakkında karar versinler.
38 Yirmi yıl yanında kaldım. Koyunların,
keçilerin hiç düşük yapmadı. Sürülerinin içinden bir tek koç yemedim.
39 Yabanıl hayvanların parçaladığını sana
göstermedim, zararını ben çektim. Gece ya da gündüz çalınan her hayvanın
karşılığını benden istedin.
40 Öyle bir durumdaydım ki, gündüz sıcak,
gece kırağı yedi bitirdi beni. Gözüme uyku girmedi.
41 Yirmi yıl evinde böyle yaşadım. İki kızın
için on dört yıl, sürün için altı yıl sana hizmet ettim. On kez alacağımı
değiştirdin.
42 Babamın ve İbrahim'in Tanrısı, İshak'ın
taptığı Tanrı benden yana olmasaydı, beni eli boş gönderecektin. Tanrı çektiğim
zorluğu, verdiğim emeği gördü ve dün gece seni uyardı." de geçer.
43 Lavan, "Kadınlar benim kızlarım,
çocuklar benim çocuklarım, sürüler benim sürülerim" diye karşılık verdi,
"Burada gördüğün her şey bana ait. Kızlarıma ya da doğurdukları çocuklara
bugün ne yapabilirim ki?
44 Gel anlaşalım. Aramıza tanık
koyalım."
45 Yakup bir taş alıp onu anıt olarak dikti.
46 Yakınlarına, "Taş toplayın"
dedi. Adamlar topladıkları taşları bir yere yığdılar. Orada, yığının yanında
yemek yediler.
47 Lavan taş yığınına Yegar-Sahaduta*, Yakup
ise Galet* adını verdi. [*İlki
Aramca, diğeri İbranice; "Tanıklık
yığını" anlamına gelir.]
48 Lavan, "Bu yığın bugün aramızda
tanık olsun" dedi. Bu yüzden yığına Galet adı verildi.
49 Mispa diye de anılır. Çünkü Lavan,
"Birbirimizden uzak olduğumuz zaman RAB aramızda gözcülük etsin"
dedi,
50 "Eğer kızlarıma kötü davranır, başka
kadınlarla evlenirsen, yanımızda kimse olmasa bile Tanrı tanık olacaktır."
51 Sonra, "İşte taş yığını, işte
aramıza diktiğim anıt" dedi,
52 "Bu yığın ve anıt birer tanık olsun.
Bu yığının ötesine geçip sana kötülük etmeyeceğim. Sen de bu yığını ve anıtı
geçip bana kötülük etmeyeceksin.
53 İbrahim'in, Nahor'un ve babalarının
Tanrısı aramızda yargıç olsun." Yakup babası İshak'ın taptığı Tanrı'nın
adıyla ant içti.
54 Sonra dağda kurban kesip yakınlarını
yemeğe çağırdı. Yemeği yiyip geceyi dağda geçirdiler.
55 Lavan sabah erkenden kalktı; torunlarını,
kızlarını öpüp kutsadıktan sonra evine gitti.
BÖLÜM 32
1 Yakup yoluna devam ederken, Tanrı'nın
melekleriyle karşılaştı.
2 Onları görünce, "Tanrı'nın
ordugahı bu" diyerek oraya Mahanayim adını verdi.
3 Yakup Edom topraklarında, Seir
ülkesinde yaşayan ağabeyi Esav'a önceden haberciler gönderdi.
4 Onlara şu buyruğu verdi: "Efendim
Esav'a şöyle deyin: Kulun Yakup diyor ki, <Şimdiye kadar Lavan'ın yanında
konuk olarak kaldım.
5 Öküzlere, eşeklere, davarlara, erkek ve
kadın kölelere sahip oldum. Efendimi hoşnut etmek için önceden haber
gönderiyorum.> "
6 Haberciler geri dönüp Yakup'a,
"Ağabeyin Esav'ın yanına gittik" dediler, "Dört yüz adamla seni
karşılamaya geliyor."
7 Yakup çok korktu, sıkıldı. Yanındaki
adamları, davarları, sığırları, develeri iki gruba ayırdı.
8 "Esav gelir, bir gruba saldırırsa,
hiç değilse öteki grup kurtulur" diye düşündü.
9 Sonra şöyle dua etti: "Ey atam
İbrahim'in, babam İshak'ın Tanrısı RAB! Bana, <Ülkene, akrabalarının yanına
dön, seni başarılı kılacağım> diye söz verdin.
10 Bana gösterdiğin bunca iyiliğe, güvene
layık değilim. Şeria Irmağı'nı geçtiğimde değneğimden başka bir şeyim yoktu.
Şimdi iki orduyla döndüm.
11 Yalvarırım, beni ağabeyim Esav'dan koru.
Gelip bana, çocuklarla annelerine saldırmasından korkuyorum.
12 <Seni kesinlikle başarılı kılacağım,
soyunu denizin kumu gibi sayılamayacak kadar çoğaltacağım> diye söz
vermiştin bana."
13-15 Yakup geceyi orada geçirdi. Birlikte getirdiği
hayvanlardan ağabeyi Esav'a armağan olarak iki yüz keçi, yirmi teke, iki yüz
koyun, yirmi koç, yavrularıyla birlikte otuz dişi deve, kırk inek, on boğa,
yirmi dişi, on erkek eşek ayırdı.
16 Bunları ayrı sürüler halinde kölelerine
teslim ederek, "Önümden gidin, sürüler arasında boşluk bırakın" dedi.
17 Birinci köleye buyruk verdi:
"Ağabeyim Esav'la karşılaştığında, <Sahibin kim, nereye gidiyorsun?
Önündeki bu hayvanlar kimin?> diye sorarsa,
18 <Kulun Yakup'un> diyeceksin,
<Efendisi Esav'a armağan olarak gönderiyor. Kendisi de arkamızdan
geliyor.> "
19 İkinci ve üçüncü köleye, sürülerin
peşinden giden herkese aynı buyruğu verdi: "Esav'la karşılaştığınızda aynı
şeyleri söyleyeceksiniz.
20 <Kulun Yakup arkamızdan geliyor>
diyeceksiniz." "Önden göndereceğim armağanla onu yatıştırır, sonra
kendisini görürüm. Belki beni bağışlar" diye düşünüyordu.
21 Böylece armağanı önden gönderip geceyi
konakladığı yerde geçirdi.
22 Yakup o gece kalktı; iki karısını, iki
cariyesini, on bir oğlunu yanına alıp Yabbuk Irmağı'nın sığ yerinden karşıya
geçti.
23 Onları geçirdikten sonra sahip olduğu her
şeyi de karşıya geçirdi.
24 Böylece Yakup arkada yalnız kaldı. Bir
adam gün ağarıncaya kadar onunla güreşti.
25 Yakup'u yenemeyeceğini anlayınca, onun
uyluk kemiğinin başına çarptı. Öyle ki, güreşirken Yakup'un uyluk kemiği çıktı.
26 Adam, "Bırak beni, gün
ağarıyor" dedi. Yakup, "Beni kutsamadıkça seni bırakmam" diye
yanıtladı.
27 Adam, "Adın ne?" diye sordu.
"Yakup."
28 Adam, "Artık sana Yakup değil,
İsrail denecek" dedi, "Çünkü Tanrı'yla, insanlarla güreşip
yendin."
29 Yakup, "Lütfen adını söyler
misin?" diye sordu. Ama adam, "Neden adımı soruyorsun?" dedi.
Sonra Yakup'u kutsadı.
30 Yakup, "Tanrı'yla yüzyüze görüştüm,
ama canım bağışlandı" diyerek oraya Peniel adını verdi.
31 Yakup Peniel'den ayrılırken güneş doğdu.
Uyluğundan ötürü aksıyordu.
32 Bu nedenle İsrailliler bugün bile uyluk
kemiğinin üzerindeki siniri yemezler. Çünkü Yakup'un uyluk kemiğinin başındaki
sinire çarpılmıştı.
BÖLÜM 33
1 Yakup baktı, Esav dört yüz adamıyla
birlikte geliyor. Çocukları Lea'yla Rahel'e ve iki cariyeye teslim etti.
2 Cariyelerle çocuklarını öne, Lea'yla
çocuklarını arkaya, Rahel'le Yusuf'u da en arkaya dizdi.
3 Kendisi hepsinin önüne geçti. Ağabeyine
yaklaşırken yedi kez yere kapandı.
4 Ne var ki Esav koşarak onu karşıladı,
kucaklayıp boynuna sarıldı, öptü. İkisi de ağlamaya başladı.
5 Esav kadınlarla çocuklara baktı.
"Kim bu yanındakiler?" diye sordu. Yakup, "Tanrı'nın kuluna
lütfettiği çocuklar" dedi.
6 Cariyelerle yanlarındaki çocuklar
yaklaşıp eğildiler.
7 Ardından Lea çocuklarıyla birlikte
yaklaşıp eğildi. En son da Yusuf'la Rahel yaklaşıp eğildi.
8 Esav, "Karşılaştığım öbür
topluluğun anlamı neydi?" diye sordu. Yakup, "Efendimi hoşnut etmek
için" diye yanıtladı.
9 Esav, "Benim yeterince malım var,
kardeşim" dedi, "Senin malın sana kalsın."
10 Yakup, "Olmaz, eğer sevgini
kazandımsa, lütfen armağanımı kabul et" diye karşılık verdi, "Senin
yüzünü görmek Tanrı'nın yüzünü görmek gibi. Çünkü beni kabul ettin.
11 Lütfen sana gönderdiğim armağanı al. Tanrı
bana öyle iyilik yaptı ki, her şeyim var." Armağanı kabul ettirinceye
kadar diretti.
12 Esav, "Haydi yolumuza devam
edelim" dedi, "Ben önünsıra gideceğim."
13 Yakup, "Efendim, bilirsin, çocuklar
narindir" dedi, "Yanımdaki koyunların, sığırların yavruları var.
Hayvanları bir gün daha yürümeye zorlarsak hepsi ölür.
14 Efendim, lütfen sen kulunun önünden git.
Ben hayvanlarla çocuklara ayak uydurarak yavaş yavaş geleceğim. Seir'de
efendime yetişirim."
15 Esav, "Yanımdaki adamlardan
birkaçını yanına vereyim" dedi. Yakup, "Niçin?" diye sordu,
"Ben yalnızca seni hoşnut etmek istiyorum."
16 Esav o gün Seir'e dönmek üzere yola
koyuldu.
17 Yakup'sa Sukkot'a gitti. Orada kendine
ev, hayvanlarına barınaklar yaptı. Bu yüzden oraya Sukkot adını verdi.
18 Yakup güvenlik içinde Paddan-Aram'dan
Kenan ülkesine, Şekem Kenti'ne vardı. Kentin yakınında konakladı.
19 Çadırını kurduğu arsayı Şekem'in babası
Hamor'un oğullarından yüz parça gümüşe [ağırlığı
ve değeri bilinmeyen bir para birimiydi] aldı.
20 Orada bir sunak kurarak El-Elohe-İsrail [Anlamı: “Tanrı İsrail’in Tanrısı”]
adını verdi.
BÖLÜM 34
1 Lea'yla Yakup'un kızı Dina bir gün yöre
kadınlarını ziyarete gitti.
2 O bölgenin beyi Hivli Hamor'un oğlu
Şekem Dina'yı görünce tutup ırzına geçti.
3 Yakup'un kızına gönlünü kaptırdı.
Dina'yı sevdi ve ona nazik davrandı.
4 Babası Hamor'a, "Bu kızı bana eş
olarak al" dedi.
5 Yakup kızı Dina'nın kirletildiğini
duyduğunda, oğulları kırda hayvanların başındaydı. Yakup onlar gelinceye kadar
konuşmadı.
6 Bu arada Şekem'in babası Hamor konuşmak
için Yakup'un yanına gitti.
7 Yakup'un oğulları olayı duyar duymaz
kırdan döndüler. Üzüntülü ve çok öfkeliydiler. Çünkü Şekem Yakup'un kızıyla
yatarak İsrail'in onurunu kırmıştı. Böyle bir şey olmamalıydı.
8 Hamor onlara, "Oğlum Şekem'in
gönlü kızınızda" dedi, "Lütfen onu oğluma eş olarak verin.
9 Bizimle akraba olun. Birbirimize kız
verip kız alalım.
10 Bizimle birlikte yaşayın. Ülke önünüzde,
nereye isterseniz yerleşin, ticaret yapın, mülk edinin."
11 Şekem de Dina'nın babasıyla kardeşlerine,
"Bana bu iyiliği yapın, ne isterseniz veririm" dedi,
12 "Ne kadar başlık ve armağan
isterseniz isteyin, dilediğiniz her şeyi vereceğim. Yeter ki, kızı bana eş
olarak verin."
13 Kızkardeşleri Dina'nın ırzına geçildiği
için, Yakup'un oğulları Şekem'le babası Hamor'a aldatıcı bir yanıt verdiler.
14 "Olmaz, kızkardeşimizi sünnetsiz bir
adama veremeyiz" dediler, "Bizim için utanç olur.
15 Ancak şu koşulla kabul ederiz: Bütün
erkekleriniz bizim gibi sünnet olursa,
16 birbirimize kız verip kız alabiliriz.
Sizinle birlikte yaşar, bir halk oluruz.
17 Eğer kabul etmez, sünnet olmazsanız,
kızımızı alır gideriz."
18 Bu öneri Hamor'la oğlu Şekem'e iyi
göründü.
19 Ailesinde en saygın kişi olan genç Şekem
öneriyi yerine getirmekte gecikmedi. Çünkü Yakup'un kızına aşıktı.
20 Hamor'la oğlu Şekem durumu kent halkına
bildirmek için kentin kapısına gittiler.
21 "Bu adamlar bize dostluk
gösteriyor" dediler, "Ülkemizde yaşasınlar, ticaret yapsınlar.
Topraklarımız geniş, onlara da yeter, bize de. Birbirimize kız verip kız
alabiliriz.
22 Yalnız, şu koşulla bizimle birleşmeyi,
birlikte yaşamayı kabul ediyorlar: Bizim erkeklerin de kendileri gibi sünnet
olmasını istiyorlar.
23 Böylece bütün sürüleri, malları, öbür
hayvanları da bizim olur, değil mi? Gelin onlarla anlaşalım, bizimle birlikte
yaşasınlar."
24 Kent kapısından geçen herkes Hamor'la
oğlu Şekem'in söylediklerini kabul etti ve kentteki bütün erkekler sünnet oldu.
25 Üçüncü gün erkekler daha sünnetin acısını
çekerken, Yakup'un oğullarından ikisi -Dina'nın kardeşleri Şimon'la Levi-
kılıçlarını kuşanıp kuşku uyandırmadan kente girip bütün erkekleri kılıçtan
geçirdiler.
26 Hamor'la oğlu Şekem'i de öldürdüler.
Dina'yı Şekem'in evinden alıp gittiler.
27 Sonra Yakup'un bütün oğulları cesetleri
soyup kenti yağmaladılar. Çünkü kızkardeşlerini kirletmişlerdi.
28 Kentteki ve kırdaki davarları, sığırları,
eşekleri ele geçirdiler.
29 Bütün mallarını, çocuklarını, kadınlarını
aldılar, evlerindeki her şeyi yağmaladılar.
30 Yakup, Şimon'la Levi'ye, "Bu ülkede
yaşayan Kenanlılar'la Perizliler'i bana düşman ettiniz, başımı belaya
soktunuz" dedi, "Sayıca azız. Eğer birleşir, bana saldırırlarsa,
ailemle birlikte yok olurum."
31 Şimon'la Levi, "Kızkardeşimize bir
fahişe gibi mi davranmalıydı?" diye karşılık verdiler.
BÖLÜM 35
1 Tanrı Yakup'a, "Git, Beytel'e
yerleş" dedi, "Ağabeyin Esav'dan kaçarken sana görünen Tanrı'ya orada
bir sunak yap."
2 Yakup ailesine ve yanındakilere,
"Yabancı ilahlarınızı atın" dedi, "Kendinizi arındırıp
giysilerinizi değiştirin.
3 Beytel'e gidelim. Sıkıntı çektiğim
günlerde yakarışımı duyan, gittiğim her yerde benimle birlikte olan Tanrı'ya
orada bir sunak yapacağım."
4 Böylece herkes yabancı ilahlarını,
kulaklarındaki küpeleri Yakup'a verdi. Yakup bunları Şekem yakınlarında bir
yabanıl fıstık ağacının altına gömdü.
5 Sonra göçtüler. Çevre kentlerde yaşayan
halk peşlerine düşmedi, çünkü hepsini Tanrı korkusu sarmıştı.
6 Yakup adamlarıyla birlikte Kenan
ülkesindeki Luz -Beytel- Kenti'ne geldi.
7 Bir sunak yaparak oraya El-Beytel adını
verdi. Çünkü ağabeyinden kaçarken Tanrı orada kendisine görünmüştü.
8 Rebeka'nın dadısı Debora ölünce
Beytel'in güneyindeki meşe ağacının altına gömüldü. Bu yüzden ağaca Allon-Bakut
adı verildi.
9 Yakup Paddan-Aram'dan dönünce, Tanrı
ona yine görünerek onu kutsadı.
10 "Sana Yakup diyorlar, ama bundan
böyle adın Yakup değil, İsrail olacak" diyerek onun adını İsrail koydu.
11 "Ben Her Şeye Gücü Yeten
Tanrı'yım" dedi, "Verimli ol, çoğal. Senden bir ulus ve uluslar
topluluğu doğacak. Kralların atası olacaksın.
12 İbrahim'e, İshak'a verdiğim toprakları
sana verecek, senden sonra da soyuna bağışlayacağım."
13 Sonra Tanrı Yakup'tan ayrılarak onunla
konuştuğu yerden yukarı çekildi.
14 Yakup Tanrı'nın kendisiyle konuştuğu yere
taş bir anıt dikti. Üzerine dökmelik sunu ve zeytinyağı döktü.
15 Oraya, Tanrı'nın kendisiyle konuştuğu
yere Beytel adını verdi.
16 Sonra Beytel'den göçtüler. Efrat'a
varmadan Rahel doğum yaptı. Doğum yaparken çok sancı çekti.
17 O sancı çekerken, ebesi,
"Korkma!" dedi, "Bir oğlun daha oluyor."
18 Ama Rahel ölmek üzereydi. Can verirken
oğlunun adını Ben-Oni [Anlamı:
“Kederimin Oğlu”] koydu. Babası ise çocuğa Benyamin [Anlamı: “Sağ Elin Oğlu”]
adını verdi.
19 Rahel öldü ve Efrat -Beytlehem- yolunda
gömüldü.
20 Yakup Rahel'in mezarına bir taş dikti. Bu
mezar taşı bugüne kadar kaldı.
21 İsrail yine göçtü ve Eder Kulesi'nin
ötesinde konakladı.
22 İsrail o bölgede yaşarken Ruben babasının
cariyesi Bilha'yla yattı. İsrail bunu duyunca çok kızdı. "Bunu
duydu".
23 Yakup'un on iki oğlu vardı. Lea'nın
oğulları: Ruben -Yakup'un ilk oğlu- Şimon, Levi, Yahuda, İssakar, Zevulun.
24 Rahel'in oğulları: Yusuf, Benyamin.
25 Rahel'in cariyesi Bilha'nın oğulları:
Dan, Naftali.
26 Lea'nın cariyesi Zilpa'nın oğulları: Gad,
Aşer. Yakup'un Paddan-Aram'da doğan oğulları bunlardır.
27 Yakup, İshak'la İbrahim'in de yabancı
olarak kalmış olduğu, bugün Hevron denen Kiryat-Arba yakınlarındaki Mamre'ye,
babası İshak'ın yanına gitti.
28 İshak yüz seksen yıl yaşadı.
29 Kocamış, yaşama doymuş olarak son
soluğunu verdi. Ölüp halkına kavuştu. Oğulları Esav'la Yakup onu gömdüler.
BÖLÜM 36
1 Esav'ın, yani Edom'un öyküsü:
2 Esav şu Kenanlı kızlarla evlendi:
Hititli Elon'un kızı Âda; Hivli Sivon'un torunu, Âna'nın kızı Oholivama;
3 Nevayot'un kızkardeşi, İsmail'in kızı
Basemat.
4 Âda Esav'a Elifaz'ı, Basemat Reuel'i,
5 Oholivama Yeuş, Yalam ve Korah'ı
doğurdu. Esav'ın Kenan ülkesinde doğan oğulları bunlardı.
6 Esav karılarını, oğullarını, kızlarını,
evindeki bütün adamlarını, hayvanlarının hepsini, Kenan ülkesinde kazandığı
malların tümünü alıp kardeşi Yakup'tan ayrıldı, başka bir ülkeye gitti.
7 Birlikte yaşayamayacak kadar çok
malları vardı. Yabancı olarak yaşadıkları bu topraklar davarlarına yetmiyordu.
8 Esav -Edom- Seir dağlık bölgesine
yerleşti.
9 Seir dağlık bölgesine yerleşen
Edomlular'ın atası Esav'ın soyu:
10 Esav'ın oğullarının adları şunlardır:
Esav'ın karılarından Âda'nın oğlu Elifaz, Basemat'ın oğlu Reuel.
11 Elifaz'ın oğulları: Teman, Omar, Sefo,
Gatam, Kenaz.
12 Timna Esav'ın oğlu Elifaz'ın cariyesiydi.
Elifaz'a Amalek'i doğurdu. Bunlar Esav'ın karısı Âda'nın torunlarıdır.
13 Reuel'in oğulları: Nahat, Zerah, Şamma,
Mizza. Bunlar Esav'ın karısı Basemat'ın torunlarıdır.
14 Sivon'un torunu ve Âna'nın kızı olan
Esav'ın karısı Oholivama'nın Esav'a doğurduğu oğullar şunlardır: Yeuş, Yalam,
Korah.
15 Esavoğulları'nın boy beyleri şunlardır:
Esav'ın ilk oğlu Elifaz'ın oğulları: Teman, Omar, Sefo, Kenaz,
16 Korah, Gatam, Amalek. Bunlar Edom
ülkesinde Elifaz'ın soyundan beylerdi ve Âda'nın torunlarıydı.
17 Esav oğlu Reuel'in oğulları şunlardır:
Nahat, Zerah, Şamma, Mizza. Bunlar Edom ülkesinde Reuel'in soyundan gelen
beylerdi ve Esav'ın karısı Basemat'ın torunlarıydı.
18 Esav'ın karısı Oholivama'nın oğulları
şunlardır: Yeuş, Yalam, Korah. Bunlar Âna'nın kızı olan Esav'ın karısı
Oholivama'nın soyundan gelen beylerdi.
19 Bunların hepsi Esav'ın -Edom'un-
oğullarıdır. Yukardakiler de onların beyleridir.
20 Ülkede yaşayan Horlu Seir'in oğulları
şunlardı: Lotan, Şoval, Sivon, Âna,
21 Dişon, Eser, Dişan. Seir'in Edom'da
beylik eden Horlu oğulları bunlardı.
22 Lotan'ın oğulları: Hori, Hemam. Timna
Lotan'ın kızkardeşiydi.
23 Şoval'ın oğulları: Alvan, Manahat, Eval,
Şefo, Onam.
24 Sivon'un oğulları: Aya ve Âna. Babası
Sivon'un eşeklerini güderken çölde sıcak su kaynakları bulan Âna'dır bu.
25 Âna'nın çocukları şunlardı: Dişon ve
Âna'nın kızı Oholivama.
26 Dişon'un oğulları şunlardı: Hemdan,
Eşban, Yitran, Keran.
27 Eser'in oğulları şunlardı: Bijhan,
Zaavan, Akan.
28 Dişan'ın oğulları şunlardı: Ûs, Aran.
29 Horlu boy beyleri şunlardı: Lotan, Şoval,
Sivon, Âna,
30 Dişon, Eser, Dişan. Seir ülkesindeki
Horlu boy beyleri bunlardı.
31 İsrailliler'i yöneten bir kralın olmadığı
dönemde, Edom'u şu krallar yönetti:
32 Beor oğlu Bala Edom Kralı oldu. Kentinin
adı Dinhava'ydı.
33 Bala ölünce, yerine Bosralı Zerah oğlu
Yovav geçti.
34 Yovav ölünce, Temanlılar ülkesinden Huşam
kral oldu.
35 Huşam ölünce, Midyan'ı Moav kırlarında
bozguna uğratan Bedat oğlu Hadat kral oldu. Kentinin adı Avit'ti.
36 Hadat ölünce, yerine Masrekalı Samla
geçti.
37 Samla ölünce, yerine Rehovot-Hannaharlı
Şaul geçti.
38 Şaul ölünce, yerine Akbor oğlu Baal-Hanan
geçti.
39 Akbor oğlu Baal-Hanan ölünce, yerine
Hadat geçti. Kentinin adı Pau'ydu. Karısı, Mezahav kızı Matret'in kızı
Mehetavel'di.
40 Boylarına ve bölgelerine göre Esav'ın
soyundan gelen beylerin adları şunlardı: Timna, Alva, Yetet,
41 Oholivama, Ela, Pinon,
42 Kenaz, Teman, Mivsar,
43 Magdiel, İram. Sahip oldukları ülkede
yaşadıkları yerlere adlarını veren Edom beyleri bunlardı. Edomlular'ın atası
Esav'dı.
BÖLÜM 37
1 Yakup babasının yabancı olarak kalmış
olduğu Kenan ülkesinde yaşadı.
2 Yakup soyunun öyküsü: Yusuf on yedi
yaşında bir gençti. Babasının karıları Bilha ve Zilpa'dan olan üvey
kardeşleriyle birlikte sürü güdüyordu. Kardeşlerinin yaptığı kötülükleri
babasına ulaştırırdı.
3 İsrail Yusuf'u öbür oğullarının
hepsinden çok severdi. Çünkü Yusuf onun yaşlılığında doğmuştu. Yusuf'a uzun,
renkli bir giysi yaptırmıştı.
4 Yusuf'un kardeşleri babalarının onu
kendilerinden çok sevdiğini görünce, ondan nefret ettiler. Yusuf'a tatlı söz
söylemez oldular.
5 Yusuf bir düş gördü. Bunu kardeşlerine
anlatınca, ondan daha çok nefret ettiler.
6 Yusuf, "Lütfen gördüğüm düşü
dinleyin!" dedi,
7 "Tarlada demet bağlıyorduk.
Ansızın benim demetim kalkıp dikildi. Sizinkilerse, çevresine toplanıp önünde
eğildiler."
8 Kardeşleri, "Başımıza kral mı
olacaksın? Bizi sen mi yöneteceksin?" dediler. Düşlerinden,
söylediklerinden ötürü ondan büsbütün nefret ettiler.
9 Yusuf bir düş daha görüp kardeşlerine
anlattı. "Dinleyin, bir düş daha gördüm" dedi, "Güneş, ay ve on
bir yıldız önümde eğildiler."
10 Yusuf babasıyla kardeşlerine bu düşü
anlatınca, babası onu azarladı: "Ne biçim düş bu?" dedi, "Ben,
annen, kardeşlerin gelip önünde yere mi eğileceğiz yani?"
11 Kardeşleri Yusuf'u kıskanıyordu, ama bu
olay babasının aklına takıldı.
12 Bir gün Yusuf'un kardeşleri babalarının
sürüsünü gütmek için Şekem'e gittiler.
13 İsrail Yusuf'a, "Kardeşlerin
Şekem'de sürü güdüyorlar" dedi, "Gel seni de onların yanına
göndereyim." Yusuf, "Hazırım" diye yanıtladı.
14 Babası, "Git kardeşlerine ve sürüye
bak" dedi, "Her şey yolunda mı, değil mi, bana haber getir."
Böylece onu Hevron Vadisi'nden gönderdi. Yusuf Şekem'e vardı.
15 Kırda dolaşırken bir adam onu görüp,
"Ne arıyorsun?" diye sordu.
16 Yusuf, "Kardeşlerimi arıyorum"
diye yanıtladı, "Buralarda sürü güdüyorlar. Nerede olduklarını biliyor
musun?"
17 Adam, "Buradan ayrıldılar"
dedi, "<Dotan'a gidelim> dediklerini duydum." Böylece Yusuf
kardeşlerinin peşinden gitti ve Dotan'da onları buldu.
18 Kardeşleri onu uzaktan gördüler. Yusuf
yanlarına varmadan, onu öldürmek için düzen kurdular.
19 Birbirlerine, "İşte düş hastası
geliyor" dediler,
20 "Hadi onu öldürüp kuyulardan birine
atalım. Yabanıl bir hayvan yedi deriz. Bakalım o zaman düşleri ne olacak!"
21 Ruben bunu duyunca Yusuf'u kurtarmaya
çalıştı: "Canına kıymayın" dedi,
22 "Kan dökmeyin. Onu şu ıssız yerdeki
kuyuya atın, ama kendisine dokunmayın." Amacı Yusuf'u kurtarıp babasına
geri götürmekti.
23 Yusuf yanlarına varınca, kardeşleri
sırtındaki renkli uzun giysiyi çekip çıkardılar
24 ve onu susuz, boş bir kuyuya attılar.
25 Yemek yemek için oturduklarında, Gilat
yönünden bir İsmaili kervanının geldiğini gördüler. Develeri kitre, pelesenk,
laden yüklüydü. Mısır'a gidiyorlardı.
26 Yahuda, kardeşlerine, "Kardeşimizi
öldürür, suçumuzu gizlersek ne kazanırız?" dedi,
27 "Gelin onu İsmaililer'e satalım.
Böylece canına dokunmamış oluruz. Çünkü o kardeşimizdir, aynı kanı
taşıyoruz." Kardeşleri kabul etti.
28 Midyanlı tüccarlar oradan geçerken,
kardeşleri Yusuf'u kuyudan çekip çıkardılar, yirmi gümüşe İsmaililer'e sattılar.
İsmaililer Yusuf'u Mısır'a götürdüler.
29 Kuyuya geri dönen Ruben Yusuf'u orada
göremeyince üzüntüden giysilerini yırttı.
30 Kardeşlerinin yanına gidip, "Çocuk
orada yok" dedi, "Ne yapacağım şimdi ben?"
31 Bunun üzerine bir teke keserek Yusuf'un
renkli uzun giysisini kanına buladılar.
32 Giysiyi babalarına götürerek, "Bunu
bulduk" dediler, "Bak, bakalım, oğlunun mu, değil mi?"
33 Yakup giysiyi tanıdı, "Evet, bu
oğlumun giysisi" dedi, "Onu yabanıl bir hayvan yemiş olmalı. Yusuf'u
parçalamış olsa gerek."
34 Yakup üzüntüden giysilerini yırttı,
beline çul sardı, oğlu için uzun süre yas tuttu.
35 Bütün oğulları, kızları onu avutmaya
çalıştılarsa da o avunmak istemedi. "Oğlumun yanına, ölüler diyarına yas
tutarak gideceğim" diyerek oğlu için ağlamaya devam etti.
36 Bu arada Midyanlılar da Yusuf'u Mısır'da
firavunun bir görevlisine, muhafız birliği komutanı Potifar'a sattılar.
BÖLÜM 38
1 O sıralarda Yahuda kardeşlerinden
ayrılarak Adullamlı Hira adında bir adamın yanına gitti.
2 Orada Kenanlı bir kızla karşılaştı.
Kızın babasının adı Şua'ydı. Yahuda kızla evlendi.
3 Kadın hamile kaldı ve bir erkek çocuk
doğurdu. Yahuda ona Er adını verdi.
4 Kadın yine hamile kaldı, bir erkek
çocuk daha doğurdu, adını Onan koydu.
5 Yine bir erkek çocuk doğurdu, adını
Şela koydu. Şela doğduğu zaman Yahuda Keziv'deydi.
6 Yahuda ilk oğlu Er için bir kadın aldı.
Kadının adı Tamar'dı.
7 Yahuda'nın ilk oğlu Er, RAB'bin gözünde
kötüydü. Bu yüzden RAB onu öldürdü.
8 Yahuda Onan'a, "Kardeşinin
karısıyla evlen" dedi, "Kayınbiraderlik görevini yap. Kardeşinin
soyunu sürdür."
9 Ama Onan doğacak çocukların kendisine
ait olmayacağını biliyordu. Bu yüzden ne zaman kardeşinin karısıyla yatsa,
kardeşine soy yetiştirmemek için menisini yere boşaltıyordu.
10 Bu yaptığı RAB'bin gözünde kötüydü. Bu
yüzden RAB onu da öldürdü.
11 Bunun üzerine Yahuda, gelini Tamar'a,
"Babanın evine dön" dedi, "Oğlum Şela büyüyünceye kadar orada
dul olarak yaşa." Yahuda, "Şela da kardeşleri gibi ölebilir"
diye düşünüyordu. Böylece Tamar babasının evine döndü.
12 Uzun süre sonra Şua'nın kızı olan
Yahuda'nın karısı öldü. Yahuda yası bittikten sonra arkadaşı Adullamlı Hira'yla
birlikte Timna'ya, sürüsünü kırkanların yanına gitti.
13 Tamar'a, "Kayınbaban sürüsünü
kırkmak için Timna'ya gidiyor" diye haber verdiler.
14 Tamar üzerindeki dul giysilerini çıkardı.
Peçesini örttü, sarınıp Timna yolu üzerindeki Enayim Kapısı'nda oturdu. Çünkü
Şela büyüdüğü halde onunla evlenmesine izin verilmediğini görmüştü.
15 Yahuda onu görünce fahişe sandı. Çünkü
yüzü örtülüydü.
16 Yolun kenarına, ona doğru seğirterek,
kendi gelini olduğunu bilmeden, "Hadi gel, seninle yatmak istiyorum"
dedi. Tamar, "Seninle yatarsam, bana ne vereceksin?" diye sordu.
17 Yahuda, "Sürümden sana bir oğlak
göndereyim" dedi. Tamar, "Oğlağı gönderinceye kadar rehin olarak bana
bir şey verebilir misin?" dedi.
18 Yahuda, "Ne vereyim?" diye
sordu. Tamar, "Mührünü, kaytanını ve elindeki değneği" diye
yanıtladı. Yahuda bunları verip onunla yattı. Tamar hamile kaldı.
19 Gidip peçesini çıkardı, yine dul
giysilerini giydi.
20 Bu arada Yahuda rehin bıraktığı eşyaları
geri almak için Adullamlı arkadaşıyla kadına bir oğlak gönderdi. Ne var ki
arkadaşı kadını bulamadı.
21 O çevrede yaşayanlara, "Enayim'de,
yol kenarında bir fahişe vardı, nerede o?" diye sordu. "Burada öyle
bir kadın yok" diye karşılık verdiler.
22 Bunun üzerine Yahuda'nın yanına dönerek,
"Kadını bulamadım" dedi, "O çevrede yaşayanlar da <Burada
fahişe yok> dediler."
23 Yahuda, "Varsın eşyalar onun
olsun" dedi, "Kimseyi kendimize güldürmeyelim. Ben oğlağı gönderdim,
ama sen kadını bulamadın."
24 Yaklaşık üç ay sonra Yahuda'ya,
"Gelinin Tamar zina etmiş, şu anda hamile" diye haber verdiler.
Yahuda, "Onu dışarıya çıkarıp yakın" dedi.
25 Tamar dışarı çıkarılınca, kayınbabasına,
"Ben bu eşyaların sahibinden hamile kaldım" diye haber gönderdi,
"Lütfen şunlara bak. Bu mühür, kaytan, değnek kime ait?"
26 Yahuda eşyaları tanıdı. "O benden
daha doğru bir kişi" dedi, "Çünkü onu oğlum Şela'ya almadım."
Bir daha onunla yatmadı.
27 Doğum vakti gelince Tamar'ın rahminde ikiz
olduğu anlaşıldı.
28 Doğum yaparken ikizlerden biri elini
dışarı çıkardı. Ebe çocuğun elini yakalayıp bileğine kırmızı bir iplik bağladı,
"Bu önce doğdu" dedi.
29 Ne var ki, çocuk elini içeri çekti, o
sırada da kardeşi doğdu. Ebe, "Kendine böyle mi gedik açtın?" dedi.
Bu yüzden çocuğa Peres adı kondu.
30 Sonra bileğine kırmızı iplik bağlı
kardeşi doğdu. Ona da Zerah adı verildi.
BÖLÜM 39
1 İsmaililer Yusuf'u Mısır'a götürmüştü.
Firavunun görevlisi, muhafız birliği komutanı Mısırlı Potifar onu İsmaililer'den
satın almıştı.
2 RAB Yusuf'la birlikteydi ve onu
başarılı kılıyordu. Yusuf Mısırlı efendisinin evinde kalıyordu.
3 Efendisi RAB'bin Yusuf'la birlikte
olduğunu, yaptığı her işte onu başarılı kıldığını gördü.
4 Yusuf'tan hoşnut kalarak onu özel
hizmetine aldı. Evinin ve sahip olduğu her şeyin sorumluluğunu ona verdi.
5 Yusuf'u evinin ve sahip olduğu her
şeyin sorumlusu atadığı andan itibaren RAB Yusuf sayesinde Potifar'ın evini
kutsadı. Evini, tarlasını, kendisine ait her şeyi bereketli kıldı.
6 Potifar sahip olduğu her şeyin
sorumluluğunu Yusuf'a verdi; yediği yemek dışında hiçbir şeyle ilgilenmedi.
Yusuf güzel yapılı, yakışıklıydı.
7 Bir süre sonra efendisinin karısı ona
göz koyarak, "Benimle yat" dedi.
8 Ama Yusuf reddetti. "Ben burada
olduğum için efendim evdeki hiçbir şeyle ilgilenme gereğini duymuyor"
dedi, "Sahip olduğu her şeyin yönetimini bana verdi.
9 Bu evde ben de onun kadar yetkiliyim.
Senin dışında hiçbir şeyi benden esirgemedi. Sen onun karısısın. Nasıl böyle
bir kötülük yapar, Tanrı'ya karşı günah işlerim?"
10 Potifar'ın karısı her gün kendisiyle
yatması ya da birlikte olması için direttiyse de, Yusuf onun isteğini kabul
etmedi.
11 Bir gün Yusuf olağan işlerini yapmak
üzere eve gitti. İçerde ev halkından hiç kimse yoktu.
12 Potifar'ın karısı Yusuf'un giysisini
tutarak, "Benimle yat" dedi. Ama Yusuf giysisini onun elinde bırakıp
evden dışarı kaçtı.
13 Kadın Yusuf'un giysisini bırakıp
kaçtığını görünce,
14 uşaklarını çağırdı. "Bakın
şuna!" dedi, "Kocamın getirdiği bu İbrani bizi rezil etti. Yanıma
geldi, benimle yatmak istedi. Ben de bağırdım.
15 Bağırdığımı duyunca giysisini yanımda
bırakıp dışarı kaçtı."
16 Efendisi eve gelinceye kadar Yusuf'un
giysisini yanında alıkoydu.
17 Ona da aynı şeyleri anlattı: "Buraya
getirdiğin İbrani köle yanıma gelip beni aşağılamak istedi.
18 Ama ben bağırınca giysisini yanımda
bırakıp kaçtı."
19 Karısının, "Kölen bana böyle
yaptı" diyerek anlattıklarını duyunca, Yusuf'un efendisinin öfkesi
tepesine çıktı.
20 Yusuf'u yakalayıp zindana, kralın
tutsaklarının bağlı olduğu yere attı. Ama Yusuf zindandayken
21 RAB onunla birlikteydi. Ona iyilik etti.
Zindancıbaşı Yusuf'tan hoşnut kaldı.
22 Bütün tutsakların yönetimini ona verdi.
Zindanda olup biten her şeyden Yusuf sorumluydu.
23 Zindancıbaşı Yusuf'un sorumlu olduğu
işlerle hiç ilgilenmezdi. Çünkü RAB Yusuf'la birlikteydi ve yaptığı her işte
onu başarılı kılıyordu.
BÖLÜM 40
1 Bir süre sonra Mısır Kralı'nın
sakisiyle fırıncısı efendilerini gücendirdiler.
2 Firavun bu iki görevlisine, baş sakiyle
fırıncıbaşına öfkelendi.
3 Onları muhafız birliği komutanının
evinde, Yusuf'un tutsak olduğu zindanda göz altına aldı.
4 Muhafız birliği komutanı Yusuf'u
onların hizmetine atadı. Bir süre zindanda kaldılar.
5 Firavunun sakisiyle fırıncısı tutsak
oldukları zindanda aynı gece birer düş gördüler. Düşleri farklı anlamlar
taşıyordu.
6 Sabah Yusuf yanlarına gittiğinde,
onları tedirgin gördü.
7 Efendisinin evinde, kendisiyle birlikte
zindanda kalan firavunun görevlilerine, "Niçin suratınız asık bugün?"
diye sordu.
8 "Düş gördük ama yorumlayacak kimse
yok" dediler. Yusuf, "Yorum Tanrı'ya özgü değil mi?" dedi,
"Lütfen düşünüzü bana anlatın."
9 Baş saki düşünü Yusuf'a anlattı:
"Düşümde önümde bir asma gördüm.
10 Üç çubuğu vardı. Tomurcuklar açar açmaz
çiçeklendi, salkım salkım üzüm verdi.
11 Firavunun kâsesi elimdeydi. Üzümleri alıp
firavunun kâsesine sıktım. Sonra kâseyi ona verdim."
12 Yusuf, "Bu şu anlama gelir"
dedi, "Üç çubuk üç gün demektir.
13 Üç gün içinde firavun seni zindandan
çıkaracak, yine eski görevine döneceksin. Geçmişte olduğu gibi yine ona sakilik
yapacaksın.
14 Ama her şey yolunda giderse, lütfen beni
anımsa. Bir iyilik yap, firavuna benden söz et. Çıkar beni bu zindandan.
15 Çünkü ben İbrani ülkesinden zorla
kaçırıldım. Burada da zindana atılacak bir şey yapmadım."
16 Fırıncıbaşı bu iyi yorumu duyunca,
Yusuf'a, "Ben de bir düş gördüm" dedi, "Başımın üstünde üç sepet
beyaz ekmek vardı.
17 En üstteki sepette firavun için
pişirilmiş çeşitli pastalar vardı. Kuşlar başımın üstündeki sepetten pastaları
yiyorlardı."
18 Yusuf, "Bu şu anlama gelir"
dedi, "Üç sepet üç gün demektir.
19 Üç gün içinde firavun seni zindandan
çıkarıp ağaca asacak. Kuşlar etini yiyecekler."
20 Üç gün sonra, firavun doğum gününde bütün
görevlilerine bir şölen verdi. Görevlilerinin önünde baş sakisiyle
fırıncıbaşını zindandan çıkardı.
21-22 Yusuf'un yaptığı yoruma uygun olarak baş
sakisini eski görevine atadı. Baş saki firavuna şarap sunmaya başladı. Ama
firavun fırıncıbaşını astırdı.
23 Gelgelelim, baş saki Yusuf'u anımsamadı,
unuttu gitti.
BÖLÜM 41
1 Tam iki yıl sonra firavun bir düş
gördü: Nil Irmağı'nın kıyısında duruyordu.
2 Irmaktan güzel ve semiz yedi inek
çıktı. Sazlar arasında otlamaya başladılar.
3 Sonra yedi çirkin ve cılız inek çıktı.
Irmağın kıyısında öbür ineklerin yanında durdular.
4 Çirkin ve cılız inekler güzel ve semiz
yedi ineği yiyince, firavun uyandı.
5 Yine uykuya daldı, bu kez başka bir düş
gördü: Bir sapta yedi güzel ve dolgun başak bitti.
6 Sonra, cılız ve doğu rüzgarıyla
kavrulmuş yedi başak daha bitti.
7 Cılız başaklar, yedi güzel ve dolgun
başağı yuttular. Firavun uyandı, düş gördüğünü anladı.
8 Sabah uyandığında kaygılıydı. Bütün
Mısırlı büyücüleri, bilgeleri çağırttı. Onlara gördüğü düşleri anlattı. Ama
hiçbiri firavunun düşlerini yorumlayamadı.
9 Bu arada baş saki firavuna, "Bugün
suçumu itiraf etmeliyim" dedi,
10 "Kullarına -bana ve fırıncıbaşına-
öfkelenince bizi zindana, muhafız birliği komutanının evine kapattın.
11 Bir gece ikimiz de düş gördük. Düşlerimiz
farklı anlamlar taşıyordu.
12 Orada bizimle birlikte muhafız birliği
komutanının kölesi İbrani bir genç vardı. Gördüğümüz düşleri ona anlattık. Bize
bir bir yorumladı.
13 Her şey onun yorumladığı gibi çıktı: Ben
görevime döndüm, fırıncıbaşıysa asıldı."
14 Firavun Yusuf'u çağırttı. Hemen onu
zindandan çıkardılar. Yusuf tıraş olup giysilerini değiştirdikten sonra
firavunun huzuruna çıktı.
15 Firavun Yusuf'a, "Bir düş
gördüm" dedi, "Ama kimse yorumlayamadı. Duyduğun her düşü
yorumlayabildiğini işittim."
16 Yusuf, "Ben yorumlayamam" dedi,
"Firavuna en uygun yorumu Tanrı yapacaktı r."
17 Firavun Yusuf'a anlatmaya başladı:
"Düşümde bir ırmak kıyısında duruyordum.
18 Irmaktan semiz ve güzel yedi inek çıktı.
Sazlar arasında otlamaya başladılar.
19 Sonra arık, çirkin, cılız yedi inek daha
çıktı. Mısır'da onlar kadar çirkin inek görmedim.
20 Cılız ve çirkin inekler ilk çıkan yedi
semiz ineği yedi.
21 Ancak kötü görünüşleri değişmedi. Sanki
bir şey yememiş gibi görünüyorlardı. Sonra uyandım.
22 "Bir de düşümde bir sapta dolgun ve
güzel yedi başak bittiğini gördüm.
23 Sonra solgun, cılız, doğu rüzgarının
kavurduğu yedi başak daha bitti.
24 Cılız başaklar yedi güzel başağı
yuttular. Büyücülere bunu anlattım. Ama hiçbiri yorumlayamadı."
25 Yusuf, "Efendim, iki düş de aynı
anlamı taşıyor" dedi, "Tanrı ne yapacağını sana bildirmiş.
26 Yedi güzel inek yedi yıl demektir. Yedi
güzel başak da yedi yıldır. Aynı anlama geliyor.
27 Daha sonra çıkan yedi cılız, çirkin inek
ve doğu rüzgarının kavurduğu yedi solgun başaksa yedi yıl kıtlık olacağı
anlamına gelir.
28 "Söylediğim gibi, Tanrı ne
yapacağını sana göstermiş.
29 Mısır'da yedi yıl bolluk olacak.
30 Sonra yedi yıl öyle bir kıtlık olacak ki,
bolluk yılları hiç anımsanmayacak. Çünkü kıtlık ülkeyi kasıp kavuracak.
31 Ardından gelen kıtlık bolluğu
unutturacak, çünkü çok şiddetli olacak.
32 Bu konuda iki kez düş görmenin anlamı,
Tanrı'nın kesin kararını verdiğini ve en kısa zamanda uygulayacağını
gösteriyor.
33 "Şimdi firavunun akıllı, bilgili bir
adam bulup onu Mısır'ın başına getirmesi gerekir.
34 Ülke çapında adamlar görevlendirmeli, bunlar
yedi bolluk yılı boyunca ürünlerin beşte birini toplamalı.
35 Gelecek verimli yılların bütün yiyeceğini
toplasınlar, firavunun yönetimi altında kentlerde depolayıp korusunlar.
36 Bu yiyecek, gelecek yedi kıtlık yılı
boyunca Mısır'da ihtiyat olarak kullanılacak, ülke kıtlıktan
kırılmayacak."
37 Bu öneri firavunla görevlilerine iyi
göründü.
38 Firavun görevlilerine, "Bu adam gibi
Tanrı Ruhu'na sahip birini bulabilir miyiz?" diye sordu.
39 Sonra Yusuf'a, "Madem Tanrı bütün
bunları sana açıkladı, senden daha akıllısı, bilgilisi yoktur" dedi,
40 "Sarayımın yönetimini sana
vereceğim. Bütün halkım buyruklarına uyacak. Tahttan başka senden üstünlüğüm
olmayacak.
41 Seni bütün Mısır'a yönetici
atıyorum."
42 Sonra mührünü parmağından çıkarıp
Yusuf'un parmağına taktı. Ona ince ketenden giysi giydirdi. Boynuna altın
zincir taktı.
43 Onu kendi yardımcısının arabasına
bindirdi. Yusuf'un önünde, "Yol açın!" diye bağırdılar. Böylece
firavun ona bütün Mısır'ın yönetimini verdi.
44 Firavun Yusuf'a, "Firavun
benim" dedi, "Ama Mısır'da senden izinsiz kimse elini ayağını
oynatmayacak."
45 Yusuf'un adını Safenat-Paneah koydu. On
Kenti'nin kâhini Potifera'nın kızı Asenat'ı da ona karı olarak verdi. Yusuf
ülkeyi boydan boya dolaştı.
46 Yusuf firavunun hizmetine girdiğinde otuz
yaşındaydı. Firavunun huzurundan ayrıldıktan sonra bütün Mısır'ı dolaştı.
47 Yedi bolluk yılı boyunca toprak çok ürün
verdi.
48 Yusuf Mısır'da yedi yıl içinde yetişen
bütün ürünleri toplayıp kentlerde depoladı. Her kente o kentin çevresindeki
tarlalarda yetişen ürünleri koydu.
49 Denizin kumu kadar çok buğday depoladı;
öyle ki, ölçmekten vazgeçti. Çünkü buğday ölçülemeyecek kadar çoktu.
50 Kıtlık yılları başlamadan, On Kenti'nin
kâhini Potifera'nın kızı Asenat Yusuf'a iki erkek çocuk doğurdu.
51 Yusuf ilk oğlunun adını Manaşşe koydu.
"Tanrı bana bütün acılarımı ve babamın ailesini unutturdu" dedi.
52 "Tanrı sıkıntı çektiğim ülkede beni
verimli kıldı" diyerek ikinci oğlunun adını Efrayim koydu.
53 Mısır'da yedi bolluk yılı sona erdi.
54 Yusuf'un söylemiş olduğu gibi yedi kıtlık
yılı başgösterdi. Bütün ülkelerde kıtlık vardı, ama Mısır'ın her yanında
yiyecek bulunuyordu.
55 Mısırlılar aç kalınca, yiyecek için
firavuna yakardılar. Firavun, "Yusuf'a gidin" dedi, "O size ne
derse öyle yapın."
56 Kıtlık bütün ülkeyi sarınca, Yusuf
depoları açıp Mısırlılar'a buğday satmaya başladı. Çünkü kıtlık Mısır'ı boydan
boya kavuruyordu.
57 Bütün ülkelerden insanlar da buğday satın
almak için Mısır'a, Yusuf'a geliyordu. Çünkü kıtlık bütün dünyayı sarmıştı ve
şiddetliydi.
BÖLÜM 42
1 Yakup Mısır'da buğday olduğunu
öğrenince, oğullarına, "Neden birbirinize bakıp duruyorsunuz?" dedi,
2 "Mısır'da buğday olduğunu duydum.
Gidin, satın alın ki, yaşayalım, yoksa öleceğiz."
3 Böylece Yusuf'un on kardeşi buğday
almak için Mısır'a gittiler.
4 Ancak Yakup Yusuf'un kardeşi Benyamin'i
onlarla birlikte göndermedi, çünkü oğlunun başına bir şey gelmesinden
korkuyordu.
5 Buğday satın almaya gelenler arasında
İsrail'in oğulları da vardı. Çünkü Kenan ülkesinde de kıtlık hüküm sürüyordu.
6 Yusuf ülkenin yöneticisiydi, herkese o
buğday satıyordu. Kardeşleri gelip onun önünde yere kapandılar.
7 Yusuf kardeşlerini görünce tanıdı. Ama
onlara yabancı gibi davranarak sert konuştu: "Nereden geliyorsunuz?"
"Kenan ülkesinden" diye yanıtladılar, "Yiyecek satın almaya
geldik."
8 Yusuf kardeşlerini tanıdıysa da
kardeşleri onu tanımadılar.
9 Yusuf onlarla ilgili düşlerini
anımsayarak, "Siz casussunuz" dedi, "Ülkenin zayıf noktalarını
öğrenmeye geldiniz. "
10 "Aman, efendim" diye karşılık
verdiler, "Biz kulların yalnızca yiyecek satın almaya geldik.
11 Hepimiz aynı babanın çocuklarıyız. Biz
kulların dürüst insanlarız, casus değiliz."
12 Yusuf, "Hayır!" dedi, "Siz
ülkenin zayıf noktalarını öğrenmeye geldiniz."
13 Kardeşleri, "Biz kulların on iki
kardeşiz" dediler, "Hepimiz Kenan ülkesinde yaşayan aynı babanın
çocuklarıyız. En küçüğümüz babamızın yanında kaldı, biri de kayboldu."
14 Yusuf, "Söylediğim gibi" dedi,
"Casussunuz siz.
15 Sizi sınayacağım. Firavunun başına ant
içerim. Küçük kardeşiniz de gelmedikçe, buradan ayrılamazsınız.
16 Aranızdan birini gönderin, kardeşinizi
getirsin. Geri kalanlarınız göz altına alınacak. Anlattıklarınız doğru mu,
değil mi, sizi sınayacağız. Değilse, firavunun başına ant içerim ki
casussunuz."
17 Üç gün onları göz altında tuttu.
18 Üçüncü gün, "Bir koşulla canınızı
bağışlarım" dedi, "Ben Tanrı'dan korkarım.
19 Dürüst olduğunuzu kanıtlamak için,
içinizden biri göz altında tutulduğunuz evde kalsın, ötekiler gidip aç kalan
ailenize buğday götürsün.
20 Sonra küçük kardeşinizi bana getirin.
Böylece anlattıklarınızın doğru olup olmadığı ortaya çıkar, ölümden
kurtulursunuz." Kabul ettiler.
21 Birbirlerine, "Besbelli kardeşimize
yaptığımızın cezasını çekiyoruz" dediler, "Bize yalvardığında nasıl
sıkıntı çektiğini gördük, ama dinlemedik. Bu sıkıntı onun için başımıza geldi.
"
22 Ruben, "Çocuğa zarar vermeyin diye
sizi uyarmadım mı?" dedi, "Ama dinlemediniz. İşte şimdi kanının
hesabı soruluyor."
23 Yusuf'un konuştuklarını anladığını
farketmediler, çünkü onunla çevirmen aracılığıyla konuşuyorlardı.
24 Yusuf kardeşlerinden ayrılıp ağlamaya
başladı. Sonra dönüp onlarla konuştu. Aralarından Şimon'u alarak ötekilerin
gözleri önünde bağladı.
25 Sonra torbalarına buğday doldurulmasını,
paralarının torbalarına geri konulmasını, yol için kendilerine azık verilmesini
buyurdu. Bunlar yapıldıktan sonra
26 buğdayları eşeklerine yükleyip oradan
ayrıldılar.
27 Konakladıkları yerde içlerinden biri
eşeğine yem vermek için torbasını açınca parasını gördü. Para torbanın ağzına
konmuştu.
28 Kardeşlerine, "Paramı geri
vermişler" diye seslendi, "İşte torbamda!" Yürekleri yerinden
oynadı. Titreyerek birbirlerine, "Tanrı'nın bize bu yaptığı nedir?"
dediler.
29 Kenan ülkesine, babaları Yakup'un yanına
varınca, başlarına gelenleri ona anlattılar:
30 "Mısır'ın yöneticisi bizimle sert
konuştu. Bize casusmuşuz gibi davrandı.
31 Ona, <Biz dürüst insanlarız> dedik,
<Casus değiliz.
32 Hepimiz aynı babanın çocuklarıyız. On iki
kardeşiz; biri kayboldu, en küçüğü de Kenan ülkesinde, babamızın yanında.>
33 "Ülkenin yöneticisi, <Dürüst
olduğunuzu şöyle anlayabilirim> dedi, <Kardeşlerinizden birini yanımda
bırakın, buğdayı alıp aç kalan ailelerinize götürün.
34 Küçük kardeşinizi de bana getirin. O
zaman casus olmadığınızı, dürüst insanlar olduğunuzu anlar, kardeşinizi size
geri veririm. Ülkede ticaret yapabilirsiniz.> "
35 Torbalarını boşaltınca, hepsi para
kesesini torbasında buldu. Para keselerini görünce hem kendileri hem babaları
korkuya kapıldı.
36 Yakup, "Beni çocuklarımdan yoksun
bırakıyorsunuz" dedi, "Yusuf yok, Şimon yok. Şimdi de Benyamin'i
götürmek istiyorsunuz. Sıkıntıyı çeken hep benim."
37 Ruben babasına, "Benyamin'i geri
getirmezsem, iki oğlumu öldür" dedi, "Onu bana teslim et, ben sana
geri getireceğim."
38 Ama Yakup, "Oğlumu sizinle
göndermeyeceğime dedi, "Çünkü kardeşi öldü, yalnız o kaldı. Yolda ona bir
zarar gelirse, bu acıyla ak saçlı başımı ölüler diyarına götürürsünüz."
BÖLÜM 43
1 Kenan ülkesinde kıtlık şiddetlenmişti.
2 Mısır'dan getirilen buğday tükenince
Yakup, oğullarına, "Yine gidin, bize biraz yiyecek alın" dedi.
3 Yahuda, "Adam bizi sıkı sıkı
uyardı" diye karşılık verdi, "<Kardeşiniz sizinle birlikte
gelmezse, yüzümü göremezsiniz> dedi.
4 Kardeşimizi bizimle gönderirsen, gider
sana yiyecek alırız.
5 Göndermezsen gitmeyiz. Çünkü o adam,
<Kardeşinizi birlikte getirmezseniz, yüzümü göremezsiniz> dedi."
6 İsrail, "Niçin adama bir
kardeşiniz daha olduğunu söyleyerek bana bu kötülüğü yaptınız?" dedi.
7 Şöyle yanıtladılar: "Adam,
<Babanız hâlâ yaşıyor mu? Başka kardeşiniz var mı?> diye sordu. Bizimle
ve akrabalarımızla ilgili öyle sorular sordu ki, yanıt vermek zorunda kaldık.
Kardeşinizi getirin diyeceğini nereden bilebilirdik?"
8 Yahuda, babası İsrail'e, "Çocuğu
benimle gönder, gidelim" dedi, "Sen de biz de yavrularımız da ölmez,
yaşarız.
9 Ona ben kefil oluyorum. Beni sorumlu
say. Eğer onu geri getirmez, önüne çıkarmazsam, ömrümce sana karşı suçlu
sayılayım.
10 Çünkü gecikmeseydik, şimdiye dek iki kez
gidip gelmiş olurduk."
11 Bunun üzerine İsrail, "Öyleyse
gidin" dedi, "Yalnız, torbalarınıza bu ülkenin en iyi ürünlerinden
biraz pelesenk, biraz bal, kitre, laden, fıstık, badem koyun, Mısır'ın
yöneticisine armağan olarak götürün.
12 Yanınıza iki kat para alın.
Torbalarınızın ağzına konan parayı geri götürün. Belki bir yanlışlık olmuştur.
13 Kardeşinizi alıp gidin, o adamın yanına
dönün.
14 Her Şeye Gücü Yeten Tanrı, adamın
yüreğine size karşı merhamet koysun da, adam öbür kardeşinizle Benyamin'i size
geri versin. Bana gelince, çocuklarımdan yoksun kalacaksam kalayım."
15 Böylece kardeşler yanlarına armağanlar, iki
kat para ve Benyamin'i alarak hemen Mısır'a gidip Yusuf'un huzuruna çıktılar.
16 Yusuf Benyamin'i yanlarında görünce,
kâhyasına, "Bu adamları eve götür" dedi, "Bir hayvan kesip
hazırla. Çünkü öğlen benimle birlikte yemek yiyecekler."
17 Kâhya Yusuf'un buyurduğu gibi onları
Yusuf'un evine götürdü.
18 Ne var ki kardeşleri Yusuf'un evine
götürüldükleri için korktular. "İlk gelişimizde torbalarımıza konan para
yüzünden götürülüyoruz galiba!" dediler, "Bize saldırıp egemen olmak,
bizi köle edip eşeklerimizi almak istiyor."
19 Yusuf'un kâhyasına yaklaşıp evin
kapısında onunla konuştular:
20 "Aman, efendim!" dediler,
"Buraya ilk kez yiyecek satın almaya gelmiştik.
21 Konakladığımız yerde torbalarımızı
açınca, bir de baktık ki, paramız eksiksiz olarak torbalarımızın ağzına konmuş.
Onu size geri getirdik.
22 Ayrıca yeniden yiyecek almak için
yanımıza başka para da aldık. Paraları torbalarımıza kimin koyduğunu
bilmiyoruz."
23 Kâhya, "Merak etmeyin" dedi,
"Korkmanıza gerek yok. Parayı Tanrınız, babanızın Tanrısı torbalarınıza
koydurmuş. Ben paranızı aldım." Sonra Şimon'u onlara getirdi.
24 Kâhya onları Yusuf'un evine götürüp
ayaklarını yıkamaları için su getirdi, eşeklerine yem verdi.
25 Kardeşler öğlene, Yusuf'un geleceği saate
kadar armağanlarını hazırladılar. Çünkü orada yemek yiyeceklerini duymuşlardı.
26 Yusuf eve gelince, getirdikleri
armağanları kendisine sunup önünde yere kapandılar.
27 Yusuf hatırlarını sorduktan sonra,
"Bana sözünü ettiğiniz yaşlı babanız iyi mi?" dedi, "Hâlâ
yaşıyor mu?"
28 Kardeşleri, "Babamız kulun iyi"
diye yanıtladılar, "Hâlâ yaşıyor." Sonra saygıyla eğilip yere
kapandılar.
29 Yusuf göz gezdirirken kendisiyle aynı
anneden olan kardeşi Benyamin'i gördü. "Bana sözünü ettiğiniz küçük
kardeşiniz bu mu?" dedi, "Tanrı sana lütfetsin, oğlum."
30 Sonra hemen oradan ayrıldı, çünkü
kardeşini görünce yüreği sızlamıştı. Ağlayacak bir yer aradı. Odasına girip
orada ağladı.
31 Yüzünü yıkadıktan sonra dışarı çıktı.
Kendisini toparlayarak, "Yemeği getirin" dedi.
32 Yusuf'a ayrı, kardeşlerine ayrı, Yusuf'la
yemek yiyen Mısırlılar'a ayrı hizmet edildi. Çünkü Mısırlılar İbraniler'le
birlikte yemek yemez, bunu iğrenç sayarlardı.
33 Kardeşleri Yusuf'un önünde büyükten
küçüğe doğru yaş sırasına göre oturdular. Şaşkın şaşkın birbirlerine baktılar.
34 Yusuf'un masasından onlara yemek
dağıtıldı. Benyamin'in payı ötekilerden beş kat fazlaydı. İçtiler, birlikte hoş
vakit geçirdiler.
BÖLÜM 44
1 Yusuf kâhyasına, "Bu adamların
torbalarına taşıyabilecekleri kadar yiyecek doldur" diye buyurdu,
"Her birinin parasını torbasının ağzına koy.
2 En küçüğünün torbasına benim gümüş
kâsemi ve buğdayının parasını koy." Kâhya Yusuf'un buyruğunu yerine
getirdi.
3 Sabah erkenden adamlar eşekleriyle
yolcu edildi.
4 Onlar kentten pek uzaklaşmamıştı ki
Yusuf kâhyasına, "Hemen o adamların peşine düş" dedi, "Onlara
yetişince, <Niçin iyiliğe karşı kötülük yaptınız?> de,
5 <Efendimin şarap içmek, fala bakmak
için kullandığı kâse değil mi bu? Bunu yapmakla kötülük ettiniz.> "
6 Kâhya onlara yetişip bu sözleri
yineledi.
7 Adamlar, "Efendim, neden böyle
konuşuyorsun?" dediler, "Bizden uzak olsun, biz kulların böyle şey
yapmayız.
8 Torbalarımızın ağzında bulduğumuz
paraları Kenan ülkesinden sana geri getirdik. Nasıl efendinin evinden altın ya
da gümüş çalarız?
9 Kullarından birinde çıkarsa öldürülsün,
geri kalanlar efendimin kölesi olsun."
10 Kâhya, "Peki, dediğiniz gibi
olsun" dedi, "Kimde çıkarsa kölem olacak, geri kalanlar suçsuz
sayılacak."
11 Hemen torbalarını indirip açtılar.
12 Kâhya büyükten küçüğe doğru hepsinin
torbasını aradı. Kâse Benyamin'in torbasında çıktı.
13 Kardeşleri üzüntüden giysilerini
yırttılar. Sonra torbalarını eşeklerine yükleyip kente geri döndüler.
14 Yahuda'yla kardeşleri Yusuf'un evine
geldiğinde, Yusuf daha evdeydi. Önünde yere kapandılar.
15 Yusuf, "Nedir bu yaptığınız?"
dedi, "Benim gibi birinin fala bakabileceği aklınıza gelmedi mi?"
16 Yahuda, "Ne diyelim, efendim?"
diye karşılık verdi, "Nasıl anlatalım? Kendimizi nasıl temize çıkaralım?
Tanrı suçumuzu ortaya çıkardı. Hepimiz köleniz artık, efendim; hem biz hem de
kendisinde kâse bulunan kardeşimiz."
17 Yusuf, "Benden uzak olsun!"
dedi, "Yalnız kendisinde kâse bulunan kölem olacak. Siz esenlikle
babanızın yanına dönün."
18 Yahuda yaklaşıp, "Efendim, lütfen
izin ver konuşayım" dedi, "Kuluna öfkelenme. Sen firavunla aynı
yetkiye sahipsin.
19 Efendim, biz kullarına sormuştun:
<Babanız ya da başka kardeşiniz var mı?> diye.
20 Biz de, <Yaşlı bir babamız ve onun
yaşlılığında doğan küçük bir kardeşimiz var> demiştik, <O çocuğun kardeşi
öldü, kendisi annesinin tek oğlu. Babamız onu çok sever.>
21 "Sen de biz kullarına, <O çocuğu
bana getirin, gözümle göreyim> demiştin.
22 Biz de, <Çocuk babasından ayrılamaz,
ayrılırsa babası ölür> diye karşılık vermiştik.
23 Sen de biz kullarına, <Eğer küçük
kardeşiniz sizinle gelmezse, yüzümü bir daha göremezsiniz> demiştin.
24 "Kulun babamızın yanına
döndüğümüzde, söylediklerini ona anlattık.
25 Babamız, <Yine gidin, bize biraz
yiyecek alın> dedi.
26 Ama biz, <Gidemeyiz> dedik,
<Ancak küçük kardeşimiz bizimle gelirse gideriz. Küçük kardeşimiz bizimle
olmazsa o adamın yüzünü göremeyiz.>
27 "Babam, biz kullarına,
<Biliyorsunuz, karım bana iki erkek çocuk doğurdu> dedi,
28 <Biri yanımdan ayrıldı. Besbelli bir
hayvan parçaladı, bir daha göremedim onu.
29 Bunu da götürürseniz ve ona bir zarar gelirse,
bu acıyla ak saçlı başımı ölüler diyarına götürürsünüz.>
30-31 "Efendim, şimdi babam kulunun yanına
döndüğümde çocuk yanımızda olmazsa, babam onu görmeyince ölür. Çünkü onu yaşama
bağlayan bu çocuktur. Biz kulların da acı içinde babamızın ak saçlı başını
ölüler diyarına indiririz.
32 Ben kulun bu çocuğa kefil oldum. Babama,
<Onu sana geri getirmezsem, ömrümce kendimi sana karşı suçlu sayarım>
dedim.
33 "Lütfen şimdi çocuğun yerine beni
kölen kabul et. Çocuk kardeşleriyle birlikte geri dönsün.
34 O yanımda olmadan babamın yanına nasıl
dönerim? Babamın başına gelecek kötülüğe dayanamam."
BÖLÜM 45
1 Yusuf adamlarının önünde kendini
tutamayıp, "Herkesi çıkarın buradan!" diye bağırdı. Kendini
kardeşlerine tanıttığında yanında kimse olmasın istiyordu.
2 O kadar yüksek sesle ağladı ki,
Mısırlılar ağlayışını işitti. Bu haber firavunun ev halkına da ulaştı.
3 Yusuf kardeşlerine, "Ben
Yusuf'um!" dedi, "Babam yaşıyor mu?" Kardeşleri donup kaldı,
yanıt veremediler.
4 Yusuf, "Lütfen bana yaklaşın"
dedi. Onlar yaklaşınca Yusuf şöyle devam etti: "Mısır'a sattığınız
kardeşiniz Yusuf benim.
5 Beni buraya sattığınız için üzülmeyin.
Kendinizi suçlamayın. Tanrı insanlığı korumak için beni önden gönderdi.
6 Çünkü iki yıldır ülkede kıtlık var, beş
yıl daha sürecek. Kimse çift süremeyecek, ekin biçemeyecek.
7 Tanrı yeryüzünde soyunuzu korumak ve
harika biçimde canınızı kurtarmak için beni önünüzden gönderdi.
8 Beni buraya gönderen siz değilsiniz,
Tanrı'dır. Beni firavunun başdanışmanı, sarayının efendisi, bütün Mısır ülkesinin
yöneticisi yaptı.
9 Hemen babamın yanına gidin, ona oğlun
Yusuf şöyle diyor deyin: <Tanrı beni Mısır ülkesine yönetici yaptı. Durma,
yanıma gel.
10 Goşen bölgesine yerleşirsin; çocukların,
torunların, davarların, sığırların ve sahip olduğun her şeyle birlikte
yakınımda olursun.
11 Orada sana bakarım, çünkü kıtlık beş yıl
daha sürecek. Yoksa sen de ailen ve sana bağlı olan herkes de perişan
olursunuz.>
12 "Hepiniz gözlerinizle görüyorsunuz,
kardeşim Benyamin, sen de görüyorsun konuşanın gerçekten ben olduğumu.
13 Mısır'da ne denli güçlü olduğumu ve bütün
gördüklerinizi babama anlatın. Babamı hemen buraya getirin."
14 Sonra kardeşi Benyamin'in boynuna sarılıp
ağladı. Benyamin de ağlayarak ona sarıldı.
15 Yusuf ağlayarak bütün kardeşlerini öptü.
Sonra kardeşleri onunla konuşmaya başladı.
16 Yusuf'un kardeşlerinin geldiği haberi
firavunun sarayına ulaşınca, firavunla görevlileri hoşnut oldu.
17 Firavun Yusuf'a şöyle dedi:
"Kardeşlerine de ki, <Hayvanlarınızı yükleyip Kenan ülkesine gidin.
18 Babanızı ve ailelerinizi buraya getirin.
Size Mısır'ın en iyi topraklarını vereceğim. Ülkenin kaymağını
yiyeceksiniz.>
19 Onlara ayrıca şöyle demeni de
buyuruyorum: <Çocuklarınızla karılarınız için Mısır'dan arabalar alın,
babanızla birlikte buraya gelin.
20 Gözünüz arkada kalmasın, çünkü Mısır'da
en iyi ne varsa sizin olacak.> "
21 İsrail'in oğulları söyleneni yaptı.
Firavunun buyruğu üzerine Yusuf onlara araba ve yol için azık verdi.
22 Hepsine birer kat yedek giysi, Benyamin'e
ise üç yüz parça gümüşle beş kat yedek giysi verdi.
23 Böylece babasına Mısır'da en iyi ne varsa
hepsiyle yüklü on eşek, yolculuk için buğday, ekmek ve azık yüklü on dişi eşek
gönderdi.
24 Kardeşlerini yolcu ederken onlara,
"Yolda kavga etmeyin" dedi.
25 Yusuf'un kardeşleri Mısır'dan ayrılıp
Kenan ülkesine, babaları Yakup'un yanına döndüler.
26 Ona, "Yusuf yaşıyor!" dediler,
"Üstelik Mısır'ın yöneticisi olmuş." Babaları donup kaldı, onlara
inanmadı.
27 Yusuf'un kendilerine bütün söylediklerini
anlattılar. Kendisini Mısır'a götürmek için Yusuf'un gönderdiği arabaları
görünce, Yakup'un keyfi yerine geldi.
28 "Tamam!" dedi, "Oğlum
Yusuf yaşıyor. Ölmeden önce gidip onu göreceğim."
BÖLÜM 46
1 İsrail sahip olduğu her şeyle birlikte
yola çıktı. Beer-Şeva'ya varınca, orada babası İshak'ın Tanrısı'na kurbanlar
kesti.
2 O gece Tanrı bir görümde İsrail'e,
"Yakup, Yakup!" diye seslendi. Yakup, "Buradayım" diye
yanıtladı.
3 Tanrı, "Ben Tanrı'yım, babanın
Tanrısı" dedi, "Mısır'a gitmekten çekinme. Soyunu orada büyük bir
ulus yapacağım.
4 Seninle birlikte Mısır'a gelecek,
soyunu bu ülkeye geri getireceğim. Senin gözlerini Yusuf'un elleri
kapayacak."
5 Yakup Beer-Şeva'dan ayrıldı. Oğulları
Yakup'u -İsrail'i- götürmek üzere firavunun gönderdiği arabalara onu, kendi
çocuklarıyla karılarını bindirdiler.
6-7 Yakup, bütün ailesini -oğullarını,
kızlarını, torunlarını- hayvanlarını ve Kenan ülkesinde kazandığı malları
yanına alarak Mısır'a gitti.
8 İsrail'in Mısır'a giden oğullarının
-Yakup'la oğullarının- adları şunlardır: Yakup'un ilk oğlu Ruben.
9 Ruben'in oğulları: Hanok, Pallu,
Hesron, Karmi.
10 Şimon'un oğulları: Yemuel, Yamin, Ohat,
Yakin, Sohar ve Kenanlı bir kadının oğlu Şaul.
11 Levi'nin oğulları: Gerşon, Kehat, Merari.
12 Yahuda'nın oğulları: Er, Onan, Şela,
Peres, Zerah. Ancak Er'le Onan Kenan ülkesinde ölmüştü. Peres'in oğulları:
Hesron, Hamul.
13 İssakar'ın oğulları: Tola, Puvva, Yov,
Şimron.
14 Zevulun'un oğulları: Seret, Elon,
Yahleel.
15 Bunlar Lea'nın Yakup'a doğurduğu
oğullardır. Lea onları ve kızı Dina'yı Paddan- Aram'da doğurmuştu. Yakup'un bu
oğullarıyla kızları toplam otuz üç kişiydi.
16 Gad'ın oğulları: Sifyon, Hagi, Şuni,
Esbon, Eri, Arodi, Areli.
17 Aşer'in çocukları: Yimna, Yişva, Yişvi,
Beria; kızkardeşleri Serah. Beria'nın oğulları: Hever, Malkiel.
18 Bunlar Lavan'ın kızı Lea'ya verdiği Zilpa'nın
Yakup'a doğurduğu çocuklardır. Toplam on altı kişiydiler.
19 Yakup'un karısı Rahel'in oğulları: Yusuf,
Benyamin.
20 Yusuf'un Mısır'da On Kenti* kâhini
Potifera'nın kızı Asenat'tan Manaşşe ve Efrayim adında iki oğlu oldu.
21 Benyamin'in oğulları: Bala, Beker, Aşbel,
Gera, Naaman, Ehi, Roş, Muppim, Huppim, Ard.
22 Bunlar Rahel'in Yakup'a doğurduğu
çocuklardır. Toplam on dört kişiydiler.
23 Dan'ın oğlu: Huşim.
24 Naftali'nin oğulları: Yahseel, Guni,
Yeser, Şillem.
25 Bunlar Lavan'ın, kızı Rahel'e verdiği
Bilha'nın Yakup'a doğurduğu çocuklardır. Toplam yedi kişiydiler.
26 Oğullarının karıları dışında Yakup'un
soyundan gelen ve onunla birlikte Mısır'a gidenler toplam altmış altı kişiydi.
Bunların hepsi Yakup'tan olmuştu.
27 Yusuf'un Mısır'da doğan iki oğluyla
birlikte Mısır'a göçen Yakup ailesi toplam yetmiş kişiydi.
28 Yakup Goşen yolunu göstermesi için
Yahuda'yı önden Yusuf'a gönderdi. Onlar Goşen'e varınca,
29 Yusuf arabasını hazırlayıp babası
İsrail'i karşılamak üzere Goşen'e gitti. Babasını görür görmez boynuna sarılıp
uzun uzun ağladı.
30 İsrail Yusuf'a, "Yüzünü gördüm ya,
artık ölsem de gam yemem" dedi, "Yaşıyorsun!"
31 Yusuf kardeşleriyle babasının ev halkına
şöyle dedi: "Gidip firavuna haber vereyim, <Kenan ülkesinde yaşayan
kardeşlerimle babamın ev halkı yanıma geldi> diyeyim.
32 Çoban olduğunuzu, hayvancılık
yaptığınızı, bu yüzden davarlarınızla sığırlarınızı ve her şeyinizi birlikte
getirdiğinizi anlatayım.
33 Firavun sizi çağırıp da, <Ne iş
yaparsınız?> diye sorarsa,
34 <Atalarımız gibi biz de çocukluktan
beri hayvancılık yapıyoruz> dersiniz. Öyle deyin ki, sizi Goşen bölgesine
yerleştirsin. Çünkü Mısırlılar çobanlardan iğrenir."
BÖLÜM 47
1 Yusuf gidip firavuna, "Babamla
kardeşlerim davarları, sığırları ve bütün eşyalarıyla Kenan ülkesinden
geldiler" diye haber verdi, "Şu anda Goşen bölgesindeler."
2 Sonra kardeşlerinden beşini seçerek
firavunun huzuruna çıkardı.
3 Firavun Yusuf'un kardeşlerine, "Ne
iş yapıyorsunuz?" diye sordu. "Biz kulların atalarımız gibi
çobanız" diye yanıtladılar,
4 "Bu ülkeye geçici bir süre için
geldik. Çünkü Kenan ülkesinde şiddetli kıtlık var. Davarlarımız için otlak
bulamıyoruz. İzin ver, Goşen bölgesine yerleşelim."
5 Firavun Yusuf'a, "Babanla
kardeşlerin yanına geldiler" dedi,
6 "Mısır ülkesi senin sayılır.
Onları ülkenin en iyi yerine yerleştir. Goşen bölgesine yerleşsinler. Sence
aralarında becerikli olanlar varsa, davarlarıma bakmakla görevlendir."
7 Yusuf babası Yakup'u getirip firavunun
huzuruna çıkardı. Yakup firavunu kutsadı.
8 Firavun, Yakup'a, "Kaç yaşındasın?"
diye sordu.
9 Yakup, "Gurbet yıllarım yüz otuz
yılı buldu" diye yanıtladı, "Ama yıllar çabuk ve zorlu geçti.
Atalarımın gurbet yılları kadar uzun sürmedi."
10 Sonra firavunu kutsayıp huzurundan
ayrıldı.
11 Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısır'a yerleştirdi;
firavunun buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde
mülk verdi.
12 Ayrıca babasıyla kardeşlerine ve
babasının ev halkına, sahip oldukları çocukların sayısına göre yiyecek sağladı.
13 Kıtlık öyle şiddetlendi ki, hiçbir ülkede
yiyecek bulunmaz oldu. Mısır ve Kenan ülkeleri kıtlıktan kırılıyordu.
14 Yusuf sattığı buğdaya karşılık Mısır ve
Kenan'daki bütün paraları toplayıp firavunun sarayına götürdü.
15 Mısır ve Kenan'da para tükenince
Mısırlılar Yusuf'a giderek, "Bize yiyecek ver" dediler, "Gözünün
önünde ölelim mi? Paramız bitti."
16 Yusuf, "Paranız bittiyse,
davarlarınızı getirin" dedi, "Onlara karşılık size yiyecek
vereyim."
17 Böylece davarlarını Yusuf'a getirdiler.
Yusuf atlara, davar ve sığır sürülerine, eşeklere karşılık onlara yiyecek
verdi. Bir yıl boyunca hayvanlarına karşılık onlara yiyecek sağladı.
18 O yıl geçince, ikinci yıl yine geldiler.
Yusuf'a, "Efendim, gerçeği senden saklayacak değiliz" dediler,
"Paramız tükendi, davarlarımızı da sana verdik. Canımızdan ve
toprağımızdan başka verecek bir şeyimiz kalmadı.
19 Gözünün önünde ölelim mi? Toprağımız çöle
mi dönsün? Canımıza ve toprağımıza karşılık bize yiyecek sat. Toprağımızla
birlikte firavunun kölesi olalım. Bize tohum ver ki ölmeyelim, yaşayalım;
toprak da çöle dönmesin."
20 Böylece Yusuf Mısır'daki bütün toprakları
firavun için satın aldı. Mısırlılar'ın hepsi tarlalarını sattılar, çünkü kıtlık
onları buna zorluyordu. Toprakların tümü firavunun oldu.
21 Yusuf Mısır'ın bir ucundan öbür ucuna
kadar bütün halkı köleleştirdi.
22 Yalnız kâhinlerin toprağını satın almadı.
Çünkü onlar firavundan aylık alıyor, firavunun bağladığı aylıkla
geçiniyorlardı. Bu yüzden topraklarını satmadılar. [Masoretik metin "Kentlere göçtürdü".]
23 Yusuf halka, "Sizi de toprağınızı da
firavun için satın aldım" dedi, "İşte size tohum, toprağı ekin.
24 Ürün devşirdiğinizde, beşte birini
firavuna vereceksiniz. Beşte dördünü ise tohumluk olarak kullanacak ve
ailelerinizle, çocuklarınızla yiyeceksiniz."
25 "Canımızı kurtardın" diye
karşılık verdiler, "Efendimizin gözünde lütuf bulalım. Firavunun kölesi
oluruz."
26 Yusuf ürünün beşte birinin firavuna
verilmesini Mısır'da toprak yasası yaptı. Bu yasa bugün de yürürlüktedir.
Yalnız kâhinlerin toprağı firavuna verilmedi.
27 İsrail Mısır'da Goşen bölgesine yerleşti.
Orada mülk sahibi oldular, çoğalıp arttılar.
28 Yakup Mısır'da on yedi yıl yaşadı. Ömrü
toplam yüz kırk yedi yıl sürdü.
29 Ölümü yaklaşınca, oğlu Yusuf'u çağırıp,
"Eğer benden hoşnut kaldınsa, lütfen elini uyluğumun altına koy"
dedi, "Bana sevgi ve sadakat göstereceğine söz ver. Lütfen beni Mısır'da
gömme.
30 Atalarıma kavuştuğum zaman beni Mısır'dan
çıkarıp onların yanına göm." Yusuf, "Dediğin gibi yapacağım"
diye karşılık verdi.
31 İsrail, "Ant iç" dedi. Yusuf
ant içti. İsrail yatağının başı ucunda eğilip RAB'be tapındı. [ucuna yaslanıp".]
BÖLÜM 48
1 Bir süre sonra, "Baban hasta"
diye Yusuf'a haber geldi. Yusuf iki oğlu Manaşşe'yle Efrayim'i yanına alıp yola
çıktı.
2 Yakup'a, "Oğlun Yusuf
geliyor" diye haber verdiler. İsrail kendini toparlayıp yatağında oturdu.
3 Yusuf'a, "Her Şeye Gücü Yeten
Tanrı Kenan ülkesinde, Luz'da bana görünerek beni kutsadı" dedi,
4 "Bana, <Seni verimli kılacak,
çoğaltacağım> dedi, <Soyundan birçok ulus doğuracağım. Senden sonra bu
ülkeyi sonsuza dek mülk olarak senin soyuna vereceğim.>
5 "Ben Mısır'a gelmeden önce burada
doğan iki oğlun benim sayılır. Efrayim'le Manaşşe benim için Ruben'le Şimon
gibidir.
6 Onlardan sonra doğacak çocuklar senin
olsun. Efrayim'le Manaşşe'den onlara miras geçecek.
7 Ben Paddan'dan dönerken Rahel Kenan
ülkesinde, Efrat'a varmadan yolda yanımda öldü. Çok üzüldüm, onu orada Efrat'a
-Beytlehem'e- giden yolun kenarına gömdüm."
8 İsrail, Yusuf'un oğullarını görünce,
"Bunlar kim?" diye sordu.
9 Yusuf, "Oğullarım" diye
yanıtladı, "Tanrı onları bana Mısır'da verdi." İsrail, "Lütfen
onları yanıma getir, kutsayayım" dedi.
10 İsrail'in gözleri yaşlılıktan
zayıflamıştı, göremiyordu. Yusuf oğullarını onun yanına götürdü. Babası onları
öpüp kucakladı.
11 Sonra Yusuf'a, "Senin yüzünü
göreceğimi hiç sanmıyordum" dedi, "Ama işte Tanrı bana soyunu bile
gösterdi."
12 Yusuf oğullarım babasının kucağından alıp
onun önünde yere kapandı.
13 Sonra Efrayim'i sağına alarak İsrail'in
sol eline, Manaşşe'yi soluna alarak İsrail'in sağ eline yaklaştırdı.
14 İsrail ellerini çapraz olarak uzattı, sağ
elini küçük olan Efrayim'in, sol elini Manaşşe'nin başına koydu. Oysa ilkin
Manaşşe doğmuştu.
15 Sonra Yusuf'u kutsayarak şöyle dedi:
"Atalarım İbrahim'in, İshak'ın hizmet ettiği, Bugüne dek yaşamım boyunca
bana çobanlık eden Tanrı,
16 Beni bütün kötülüklerden kurtaran melek
bu gençleri kutsasın! Adım ve atalarım İbrahim'le İshak'ın adları bu gençlerle
yaşasın! Yeryüzünde çoğaldıkça çoğalsınlar."
17 Yusuf, babasının sağ elini Efrayim'in
başına koyduğunu görünce, bundan hoşlanmadı. Babasının elini Efrayim'in
başından kaldırıp Manaşşe'nin başına koymak istedi.
18 "Baba, öyle değil" dedi,
"İlkin Manaşşe doğdu. Sağ elini onun başına koy."
19 Ancak babası bunu istemedi.
"Biliyorum oğlum, biliyorum" dedi, "Manaşşe de büyük bir halk
olacak. Ama küçük kardeşi daha büyük bir halk olacak, soyundan birçok ulus
doğacak."
20 O gün onları kutsayarak şöyle dedi:
"İsrailliler, <Tanrı seni Efrayim ve Manaşşe gibi yapsın> Diyerek
sizin adınızla kutsayacaklar." Böylece Yakup Efrayim'i Manaşşe'nin önüne
geçirdi.
21 İsrail Yusuf'a, "Ben ölmek
üzereyim" dedi, "Tanrı sizinle olacak. Sizi atalarınızın toprağına
geri götürecek.
22 Sana kardeşlerinden bir pay fazla
veriyorum; onu Amorlular'dan kılıcımla, yayımla aldım."
BÖLÜM 49
1 Yakup oğullarını çağırarak,
"Yanıma toplanın" dedi, "Gelecekte size neler olacağını
anlatayım.
2 "Yakupoğulları, toplanın ve
dinleyin, Babanız İsrail'e kulak verin.
3 "Ruben, sen benim ilk oğlum,
gücümsün, Kudretimin ilk ürünüsün, Saygı ve güç bakımından en üstünsün.
4 Ama su gibi oynaksın, Üstün
olmayacaksın artık. Çünkü babanın yatağına girip Onu kirlettin. Döşeğimi rezil
ettin.
5 "Şimon'la Levi kardeştir,
Kılıçları şiddet kusar.
6 Gizli tasarılarına ortak olmam,
Toplantılarına katılmam. Çünkü öfkelenince adam öldürdüler, Canları istedikçe
sığırları sakatladılar.
7 Lanet olsun öfkelerine, Çünkü
şiddetlidir. Lanet olsun gazaplarına, Çünkü zalimcedir. Onları Yakup'ta bölecek
Ve İsrail'de dağıtacağım.
8 "Yahuda, kardeşlerin seni övecek,
Düşmanlarının ensesinde olacak elin. Kardeşlerin önünde eğilecek.
9 Yahuda bir aslan yavrusudur. Oğlum
benim! Avından dönüp yere çömelir, Aslan gibi, dişi bir aslan gibi yatarsın.
Kim onu uyandırmaya cesaret edebilir?
10 Sahibi gelene kadar Krallık asası
Yahuda'nın elinden çıkmayacak, Yönetim hep onun soyunda kalacak, Uluslar onun
sözünü dinleyecek.
11 Eşeğini bir asmaya, Sıpasını seçme bir
dala bağlayacak; Giysilerini şarapta, Kaftanını üzümün kızıl kanında yıkayacak.
12 Gözleri şaraptan kızıl, Dişleri sütten
beyaz olacak.
13 "Zevulun deniz kıyısında yaşayacak,
Liman olacak gemilere, Sınırı Sayda'ya dek uzanacak.
14 "İssakar semerler arasında yatan
güçlü eşek gibidir;
15 Ne zaman dinlenecek iyi bir yer, Hoşuna
giden bir ülke görse, Yüklenmek için sırtını eğer, Angaryaya katlanır.
16 "Dan kendi halkını yönetecek, Bir
İsrail oymağı gibi.
17 Yol kenarında bir yılan, Toprak yolda bir
engerek olacak; Atın topuklarını ısırıp Atlıyı sırtüstü düşüren bir engerek.
18 "Ben senin kurtarışını bekliyorum,
ya RAB.
19 "Gad akmaların saldırısına
uğrayacak, Ama onların topuklarına saldıracak.
20 "Zengin yemekler olacak Aşer'de,
Krallara yaraşır lezzetli yiyecekler yetiştirecek Aşer.
21 "Naftali salıverilmiş geyiğe benzer,
Sevimli yavrular doğurur.
22 "Yusuf meyveli bir dal gibidir,
Kaynak kıyısında verimli bir dal gibi, Filizleri duvarların üzerinden aşar.
23 Okçular acımadan saldırdı ona. Düşmanca
savurdular oklarını üzerine.
24 Ama onun yayı sağlam, Kolları esnek
çıktı; Yakup'un güçlü Tanrısı, İsrail'in Kayası, Çobanı olan Tanrı sayesinde.
25 Sana yardım eden babanın Tanrısı'dır, Her
Şeye Gücü Yeten Tanrı'dır seni kutsayan. Yukarıdaki göklerin Ve aşağıdaki
denizlerin bereketiyle, Memelerin, rahimlerin bereketiyle O'dur seni kutsayan.
26 Babanın kutsamaları ebedi dağların
nimetlerinden, Ebedi tepelerin bolluğundan daha yücedir; Yusuf'un başı
üzerinde, Kardeşleri arasında önder olanın üstünde olacak.
27 "Benyamin aç kurda benzer; Sabah
avını yer, Akşam ganimeti paylaşır."
28 İsrail'in on iki oymağı bunlardır.
Babaları onları kutsarken bunları söyledi. Her birini uygun biçimde kutsadı.
29-30 Sonra Yakup oğullarına şu buyrukları verdi:
"Ben ölmek, halkıma kavuşmak üzereyim. Beni Kenan ülkesinde atalarımın
yanına, Mamre yakınlarında Hititli Efron'un tarlasındaki mağaraya, Makpela
Tarlası'ndaki mağaraya gömün. İbrahim o mağarayı mezar yapmak üzere Hititli
Efron'dan tarlasıyla birlikte satın almıştı.
31 İbrahim'le karısı Sara, İshak'la karısı
Rebeka oraya gömüldüler. Lea'yı da ben oraya gömdüm.
32 Tarla ile içindeki mağara Hititler'den
satın alındı."
33 Yakup oğullarına verdiği buyrukları
bitirince, ayaklarını yatağın içine çekti, son soluğunu vererek halkına
kavuştu.
BÖLÜM 50
1 Yusuf kendini babasının üzerine attı,
ağlayarak onu öptü.
2 Babasının cesedini mumyalamaları için
özel hekimlerine buyruk verdi. Hekimler İsrail'i mumyaladılar.
3 Bu iş kırk gün sürdü. Mumyalama için bu
süre gerekliydi. Mısırlılar İsrail için yetmiş gün yas tuttu.
4 Yas günleri geçince, Yusuf firavunun ev
halkına, "Eğer benden hoşnut kaldınızsa, lütfen firavunla konuşun"
dedi,
5 "Babam bana ant içirdi: <Ölmek
üzereyim. Beni Kenan ülkesinde kendim için kazdırdığım mezara gömeceksin>
dedi. Şimdi lütfen firavuna bildirin, izin versin gideyim, babamı gömüp
geleyim."
6 Firavun, "Git, babanı göm, andını
yerine getir" dedi.
7 Böylece Yusuf babasını gömmeye gitti.
Firavunun bütün görevlileri, sarayın ve Mısır'ın ileri gelenleri ona eşlik
etti.
8 Yusuf'un bütün ailesi, kardeşleri,
babasının ev halkı da onunla birlikteydi. Yalnız çocukları, davarlarla
sığırları Goşen'de bıraktılar.
9 Arabalarla atlılar da onları izledi.
Büyük bir alay oluşturdular.
10 Şeria Irmağı'nın doğusunda Atat
Harmanı'na varınca, yüksek sesle, acı acı ağıt yaktılar. Yusuf babası için yedi
gün yas tuttu.
11 O bölgede yaşayan Kenanlılar, Atat
Harmanı'ndaki yası görünce, "Mısırlılar ne kadar hüzünlü yas
tutuyor!" dediler. Bu yüzden, Şeria Irmağı'nın doğusundaki bu yere
Avel-Misrayim* adı verildi. [*İbranice
"Mısırlılar'ın çayırı" anlamına gelir.]
12 Yakup'un oğulları, babalarının vermiş
olduğu buyruğu tam tamına yerine getirdiler.
13 Onu Kenan ülkesine götürüp Mamre
yakınlarında Makpela Tarlası'ndaki mağaraya gömdüler. O mağarayı mezar yapmak
üzere tarlayla birlikte Hititli Efron'dan İbrahim satın almıştı.
14 Yusuf babasını gömdükten sonra, kendisi,
kardeşleri ve onunla birlikte babasını gömmeye gelenlerin hepsi Mısır'a
döndüler.
15 Babalarının ölümünden sonra Yusuf'un
kardeşleri, "Belki Yusuf bize kin besliyordur" dediler, "Ya ona
yaptığımız kötülüğe karşılık bizden öç almaya kalkarsa?"
16-17 Böylece Yusuf'a haber gönderdiler:
"Babamız ölmeden önce Yusuf'a şöyle deyin diye buyurmuştu: <Kardeşlerin
sana kötülük yaptılar, lütfen onların suçunu, günahını bağışla.> Ne olur
şimdi günahımızı bağışla. Biz babanın Tanrısı'nın kullarıyız." Yusuf bu
haberi alınca ağladı.
18 Bunun üzerine kardeşleri gidip onun
önünde yere kapanarak, "Senin köleniz" dediler.
19 Yusuf, "Korkmayın" dedi,
"Ben Tanrı mıyım?
20 Siz bana kötülük düşündünüz, ama Tanrı
bugün olduğu gibi birçok halkın yaşamını korumak için o kötülüğü iyiliğe
çevirdi.
21 Korkmanıza gerek yok, size de
çocuklarınıza da bakacağım." Yüreklerine dokunacak güzel sözlerle onlara
güven verdi.
22 Yusuf'la babasının ev halkı Mısır'a
yerleştiler. Yusuf yüz on yıl yaşadı.
23 Efrayim'in üç göbek çocuklarını gördü.
Manaşşe'nin oğlu Makir'in çocukları onun elinde doğdu.
24 Yusuf yakınlarına, "Ben ölmek
üzereyim" dedi, "Ama Tanrı kesinlikle size yardım edecek; sizi
İbrahim'e, İshak'a, Yakup'a ant içerek söz verdiği topraklara götürecek."
25 Sonra onlara ant içirerek, "Tanrı
kesinlikle size yardım edecek" dedi, "O zaman kemiklerimi buradan
götürürsünüz."
26 Yusuf yüz on yaşında öldü. Onu mumyalayıp
Mısır'da bir tabuta koydular.
ÇIKIŞ | MISIR’DAN ÇIKIŞ