EYÜP
BÖLÜM 1
1 Ûs ülkesinde Eyüp adında bir adam
yaşardı. Kusursuz, doğru bir adamdı. Tanrı'dan korkar, kötülükten kaçınırdı.
2 Yedi oğlu, üç kızı vardı.
3 Yedi bin koyuna, üç bin deveye, beş yüz
çift öküze, beş yüz çift eşeğe ve pek çok köleye sahipti. Doğudaki insanların
en zengini oydu.
4 Oğulları sırayla evlerinde şölen verir,
birlikte yiyip içmek için üç kızkardeşlerini de çağırırlardı.
5 Bu şölen dönemi bitince Eyüp onları
çağırtıp kutsardı. Sabah erkenden kalkar, "Çocuklarım günah işlemiş,
içlerinden Tanrı'ya sövmüş olabilirler" diyerek her biri için yakmalık
sunu sunardı. Eyüp hep böyle yapardı.
6 Bir gün ilahi varlıklar RAB'bin
huzuruna çıkmak için geldiklerinde, Şeytan da onlarla geldi.
7 RAB Şeytan'a, "Nereden
geliyorsun?" dedi. Şeytan, "Dünyada gezip dolaşmaktan" diye
yanıtladı.
8 RAB, "Kulum Eyüp'e bakıp da
düşündün mü?" dedi, "Çünkü dünyada onun gibisi yoktur. Kusursuz,
doğru bir adamdır. Tanrı'dan korkar, kötülükten kaçınır."
9 Şeytan, "Eyüp Tanrı'dan boşuna mı
korkuyor?" diye yanıtladı.
10 "Onu, ev halkını, sahip olduğu her
şeyi sen çitle çevirip korumadın mı? Elleriyle yaptığı her şeyi bereketli
kıldın. Sürüleri bütün ülkeye yayıldı.
11 Ama elini uzatır da sahip olduğu her şeyi
yok edersen, yüzüne karşı sövecektir."
12 RAB Şeytan'a, "Peki" dedi,
"Sahip olduğu her şeyi senin eline bırakıyorum, yalnız kendisine
dokunma." Böylece Şeytan RAB'bin huzurundan ayrıldı.
13 Bir gün Eyüp'ün oğullarıyla kızları
ağabeylerinin evinde yemek yiyip şarap içerken
14 bir ulak gelip Eyüp'e şöyle dedi:
"Öküzler çift sürüyor, eşekler onların yanında otluyordu.
15 Sabalılar baskın yaptı, hepsini alıp
götürdü. Uşakları kılıçtan geçirdiler. Yalnız ben kaçıp kurtuldum sana durumu
bildirmek için."
16 O daha sözünü bitirmeden başka bir ulak
gelip, "Tanrı ateş yağdırdı" dedi, "Koyunlarla uşakları yakıp
küle çevirdi. Yalnızca ben kaçıp kurtuldum durumu sana bildirmek için. "
17 O daha sözünü bitirmeden başka bir ulak
gelip, "Kildaniler üç bölük halinde develere saldırdı" dedi,
"Hepsini alıp götürdüler, uşakları kılıçtan geçirdiler. Yalnızca ben
kurtuldum durumu sana bildirmek için."
18 O daha sözünü bitirmeden başka bir ulak
gelip, "Oğullarınla kızların ağabeylerinin evinde yemek yiyip şarap
içerken
19 ansızın çölden şiddetli bir rüzgar
esti" dedi, "Evin dört köşesine çarptı; ev gençlerin üzerine yıkıldı,
hepsi öldü. Yalnız ben kurtuldum durumu sana bildirmek için."
20 Bunun üzerine Eyüp kalktı, kaftanını
yırtıp saçını sakalını kesti, yere kapanıp tapındı.
21 Dedi ki, "Bu dünyaya çıplak geldim,
çıplak gideceğim. RAB verdi, RAB aldı, RAB'bin adına övgüler olsun!"
22 Bütün bu olaylara karşın Eyüp günah
işlemedi ve Tanrı'yı suçlamadı.
BÖLÜM 2
1 Başka bir gün ilahi varlıklar RAB'bin
huzuruna çıkmak için geldiklerinde Şeytan da RAB'bin huzuruna çıkmak için
onlarla gelmişti.
2 RAB Şeytan'a, "Nereden
geliyorsun?" dedi. Şeytan, "Dünyada gezip dolaşmaktan" diye
yanıtladı.
3 RAB, "Kulum Eyüp'e bakıp da
düşündün mü?" dedi, "Çünkü dünyada onun gibisi yoktur. Kusursuz,
doğru bir adamdır. Tanrı'dan korkar, kötülükten kaçınır. Onu boş yere yok etmek
için beni kışkırttın, ama o doğruluğunu hâlâ sürdürüyor."
4 "Cana can!" diye yanıtladı
Şeytan, "İnsan canı için her şeyini verir.
5 Elini uzat da, onun etine, kemiğine
dokun, yüzüne karşı sövecektir."
6 RAB, "Peki" dedi, "Onu
senin eline bırakıyorum. Yalnız canına dokunma."
7 Böylece Şeytan RAB'bin huzurundan
ayrıldı. Eyüp'ün bedeninde tepeden tırnağa kadar kötü çıbanlar çıkardı.
8 Eyüp çıbanlarını kaşımak için bir
çömlek parçası aldı. Kül içinde oturuyordu.
9 Karısı, "Hâlâ doğruluğunu
sürdürüyor musun?" dedi, "Tanrı'ya söv de öl bari!"
10 Eyüp, "Aptal kadınlar gibi
konuşuyorsun" diye karşılık verdi, "Nasıl olur? Tanrı'dan gelen
iyiliği kabul edelim de kötülüğü kabul etmeyelim mi?" Bütün bu olaylara
karşın Eyüp'ün ağzından günah sayılabilecek bir söz çıkmadı.
11 Eyüp'ün üç dostu -Temanlı Elifaz, Şuahlı
Bildat, Naamalı Sofar- Eyüp'ün başına gelen bunca kötülüğü duyunca kalkıp bir
araya geldiler. Acısını paylaşmak, onu avutmak için yanına gitmek üzere
anlaştılar.
12 Uzaktan onu tanıyamadılar; yüksek sesle
ağlayıp kaftanlarını yırtarak başlarına toprak saçtılar.
13 Yedi gün yedi gece onunla birlikte yere
oturdular. Kimse ağzını açmadı, çünkü ne denli acı çektiğini görüyorlardı.
BÖLÜM 3
1-2 Sonunda Eyüp ağzını açtı ve doğduğu güne
lanet edip şöyle dedi:
3 "Doğduğum gün yok olsun, <Bir
oğul doğdu> denen gece yok olsun!
4 Karanlığa bürünsün o gün, Yüce Tanrı
onunla ilgilenmesin, Üzerine ışık doğmasın.
5 Karanlık ve ölüm gölgesi sahip çıksın o
güne, Bulut çöksün üzerine; Işığını karanlık söndürsün.
6 Zifiri karanlık yutsun o geceyi, Yılın
günleri arasında sayılmasın, Aylardan hiçbirine girmesin.
7 Kısır olsun o gece, Sevinç sesi
duyulmasın içinde.
8 Günleri lanetleyenler, Livyatan'ı
uyandırmaya hazır olanlar, O günü lanetlesin.
9 Akşamının yıldızları kararsın, Boş yere
aydınlığı beklesin, Tan atışını görmesin.
10 Çünkü sıkıntı yüzü görmemem için Anamın
rahminin kapılarını üstüme kapamadı.
11 "Neden doğarken ölmedim, Rahimden
çıkarken son soluğumu vermedim?
12 Neden beni dizler, Emeyim diye memeler
karşıladı?
13 Çünkü şimdi huzur içinde yatmış, Uyuyup
dinlenmiş olurdum;
14 Yaptırdıkları kentler şimdi viran olan
Dünya kralları ve danışmanlarıyla birlikte,
15 Evlerini gümüşle dolduran Altın sahibi
önderlerle birlikte.
16 Neden düşük bir çocuk gibi, Gün yüzü
görmemiş yavrular gibi toprağa gömülmedim?
17 Orada kötüler kargaşayı bırakır,
Yorgunlar rahat eder.
18 Tutsaklar huzur içinde yaşar,
Angaryacının sesini duymazlar.
19 Küçük de büyük de oradadır, Köle
efendisinden özgürdür.
20 "Niçin sıkıntı çekenlere ışık, Acı
içindekilere yaşam verilir?
21 Oysa onlar gelmeyen ölümü özler, Onu
define arar gibi ararlar;
22 Mezara kavuşunca Neşeden coşar, sevinç
bulurlar.
23 Neden yaşam verilir nereye gideceğini
bilmeyen insana, Çevresini Tanrı'nın çitle çevirdiği kişiye?
24 Çünkü iniltim ekmekten önce geliyor, Su
gibi dökülmekte feryadım.
25 Korktuğum, Çekindiğim başıma geldi.
26 Huzur yok, sükûnet yok, rahat yok, Yalnız
kargaşa var."
BÖLÜM 4
1 Temanlı Elifaz şöyle yanıtladı:
2 "Biri sana bir şey söylemeye
çalışsa gücenir misin? Kim konuşmadan durabilir?
3 Evet, pek çoklarına sen ders verdin,
Zayıf elleri güçlendirdin,
4 Tökezleyeni senin sözlerin ayakta
tuttu, Titreyen dizleri sen pekiştirdin.
5 Ama şimdi senin başına gelince gücüne
gidiyor, Sana dokununca yılgınlığa düşüyorsun.
6 Senin güvendiğin Tanrı'dan korkun değil
mi, Umudun kusursuz yaşamında değil mi?
7 "Düşün biraz: Hangi suçsuz yok
oldu, Nerede doğrular yıkıma uğradı?
8 Benim gördüğüm kadarıyla, fesat
sürenler, Kötülük tohumu ekenler ektiklerini biçiyor.
9 Tanrı'nın soluğuyla yok oluyor,
Öfkesinin rüzgarıyla tükeniyorlar.
10 Aslanın kükremesi, homurtusu kesildi,
Dişleri kırıldı genç aslanların.
11 Aslan av bulamadığı için yok oluyor, Dişi
aslanın yavruları dağılıyor.
12 "Bir söz gizlice erişti bana,
Fısıltısı kulağıma ulaştı.
13 Gece rüyaların doğurduğu düşünceler
içinde, İnsanları ağır uyku bastığı zaman,
14 Beni dehşet ve titreme aldı, Bütün
kemiklerimi sarstı.
15 Önümden bir ruh geçti, Tüylerim ürperdi.
16 Durdu, ama ne olduğunu seçemedim. Bir
suret duruyordu gözümün önünde, Çıt çıkmazken bir ses duydum:
17 <Tanrı karşısında insan doğru olabilir
mi? Kendisini yaratanın karşısında temiz çıkabilir mi?
18 Bakın, Tanrı kullarına güvenmez,
Meleklerinde hata bulur da,
19 Çamur evlerde oturanlara, Mayası toprak
olanlara, Güveden kolay ezilenlere mi güvenir?
20 Ömürleri sabahtan akşama varmaz, Kimse
farkına varmadan sonsuza dek yok olurlar.
21 İçlerindeki çadır ipleri çekilince,
Bilgelikten yoksun olarak ölüp giderler.>
BÖLÜM 5
1 "Haydi çağır, seni yanıtlayan
çıkacak mı? Meleklerin hangisine yöneleceksin?
2 Aptalı üzüntü öldürür, Budalayı
kıskançlık bitirir.
3 Ben aptalın kök saldığını görünce,
Hemen yurduna lanet ettim.
4 Çocukları güvenlikten uzak, Mahkeme
kapısında ezilir, Savunan çıkmaz.
5 Ürününü açlar yer, Dikenler
arasındakini bile toplarlar; Mallarını susamışlar yutmak ister.
"Tuzak".
6 Çünkü dert topraktan çıkmaz, Sıkıntı
yerden bitmez.
7 Havaya uçuşan kıvılcımlar gibi Sıkıntı
çekmek için doğar insan.
8 "Oysa ben Tanrı'ya yönelir, Davamı
O'na bırakırdım.
9 Anlayamadığımız büyük işler, Sayısız
şaşılası işler yapan O'dur.
10 Yeryüzüne yağmur yağdırır, Tarlalara
sular gönderir.
11 Düşkünleri yükseltir, Yaslıları esenliğe
çıkarır.
12 Kurnazların oyununu bozar, Düzenlerini
gerçekleştiremesinler diye.
13 Bilgeleri kurnazlıklarında yakalar,
Düzenbazların oyunu son bulur.
14 Gündüz karanlığa toslar, Öğlen, geceymiş
gibi el yordamıyla ararlar.
15 Yoksulu onların kılıç gibi ağzından Ve
güçlünün elinden O kurtarır.
16 Yoksul umutlanır, Haksızlık ağzını kapar.
17 "İşte, ne mutlu Tanrı'nın eğittiği
insana! Bu yüzden Her Şeye Gücü Yeten'in yola getirişini küçümseme.
18 Çünkü O hem yaralar hem sarar, O incitir,
ama elleri sağaltır.
19 Altı kez sıkıntıya düşsen seni kurtarır,
Yedinci kez de sana zarar vermez.
20 Kıtlıkta ölümden, Savaşta kılıçtan seni O
koruyacak.
21 Kamçılayan dillerden uzak kalacak, Yıkım
gelince korkmayacaksın.
22 Yıkıma, açlığa gülüp geçecek, Yabanıl
hayvanlardan ürkmeyeceksin.
23 Çünkü tarladaki taşlarla anlaşacaksın,
Yabanıl hayvanlar seninle barışacak.
24 Çadırının güvenlik içinde olduğunu
bilecek, Yurdunu yoklayınca eksik bulmayacaksın.
25 Çocuklarının çoğalacağını bileceksin,
Soyun ot gibi bitecek.
26 Zamanında toplanan demetler gibi, Mezara
dinç gireceksin.
27 "İşte araştırdık, doğrudur, Onun
için bunu dinle ve belle."
BÖLÜM 6
1 Eyüp şöyle yanıtladı:
2 "Keşke üzüntüm tartılabilse, Acım
teraziye konabilseydi!
3 Denizlerin kumundan ağır gelirdi, Bu yüzden
abuk sabuk konuştum.
4 Çünkü Her Şeye Gücü Yeten'in okları
içimde, Ruhum onların zehirini içiyor, Tanrı'nın dehşetleri karşıma dizildi.
5 Otu olan yaban eşeği anırır mı, Yemi
olan öküz böğürür mü?
6 Tatsız bir şey tuzsuz yenir mi, Yumurta
akında tat bulunur mu?
7 Böyle yiyeceklere dokunmak istemiyorum,
Beni hasta ediyorlar.
8 "Keşke dileğim yerine gelse, Tanrı
özlediğimi bana verse!
9 Kerem edip beni ezse, Elini çabuk tutup
yaşam bağımı kesse!
10 Yine avunur, Amansız derdime karşın
sevinirdim, Çünkü Kutsal Olan'ın sözlerini yadsımadım.
11 Gücüm nedir ki, bekleyeyim? Sonum nedir
ki, sabredeyim?
12 Taş kadar güçlü müyüm, Etim tunçtan mı?
13 Çaresiz kalınca Kendimi kurtaracak gücüm
mü olur?
14 "Kederli insana dost sevgisi
gerekir, Her Şeye Gücü Yeten'den korkmaktan vaz geçse bile.
15 Kardeşlerim kuru bir dere gibi beni
aldattı; Hani gürül gürül akan dereler vardır,
16 Eriyen buzlarla taşan, Kar sularıyla
beslenen,
17 Ama kurak mevsimde akmayan, Sıcakta
yataklarında tükenen dereler... İşte öyle aldattılar beni.
18-19 O dereler için kervanlar yolundan sapar, Çöle
çıkıp yok olurlar. Tema'nın kervanları su arar, Saba'dan gelen yolcular umutla
bakar.
20 Ama oraya varınca umut bağladıkları için
utanır, Hayal kırıklığına uğrarlar.
21 Artık siz de bir hiç oldunuz, Dehşete
kapılıp korkuyorsunuz.
22-23 <Benim için bir şey verin> Ya da,
<Rüşvet verip Beni düşmanın elinden kurtarın, Acımasızların elinden alın>
dedim mi?
24 "Bana öğretin, susayım, Yanlışımı
gösterin.
25 Doğru söz acıdır! Ama tartışmalarınız
neyi kanıtlıyor?
26 Sözlerimi düzeltmek mi istiyorsunuz?
Çaresizin sözlerini boş laf mı sayıyorsunuz?
27 Öksüzün üzerine kura çeker, Arkadaşınızın
üzerine pazarlık ederdiniz.
28 "Şimdi lütfedip bana bakın, Yüzünüze
karşı yalan söyleyecek değilim ya.
29 Bırakın artık, haksızlık etmeyin, Bir
daha düşünün, davamda haklıyım.
30 Ağzımdan haksız bir söz çıkıyor mu,
Damağım kötü niyeti ayırt edemiyor mu?
BÖLÜM 7
1 "Yeryüzünde insan yaşamı savaşı
andırmıyor mu, Günleri gündelikçinin günlerinden farklı mı?
2 Gölgeyi özleyen köle, Ücretini bekleyen
gündelikçi gibi,
3 Miras olarak bana boş aylar verildi,
Payıma sıkıntılı geceler düştü.
4 Yatarken, <Ne zaman kalkacağım>
diye düşünüyorum, Ama gece uzadıkça uzuyor, Gün doğana dek dönüp duruyorum.
5 Bedenimi kurt, kabuk kaplamış, Çatlayan
derimden irin akıyor.
6 "Günlerim dokumacının mekiğinden
hızlı, Umutsuz tükenmekte.
7 Ey Tanrı, yaşamımın bir soluk olduğunu
anımsa, Gözüm bir daha mutluluk yüzü görmeyecek.
8 Şu anda bana bakan gözler bir daha beni
görmeyecek, Senin gözlerin üzerimde olacak, Ama ben yok olacağım.
9 Bir bulutun dağılıp gitmesi gibi,
Ölüler diyarına inen bir daha çıkmaz.
10 Bir daha evine dönmez, Bulunduğu yer
artık onu tanımaz.
11 "Bu yüzden sessiz kalmayacak,
İçimdeki sıkıntıyı dile getireceğim; Canımın acısıyla yakınacağım.
12 Ben deniz ya da deniz canavarı mıyım ki,
Başıma bekçi koydun?
13 Yatağım beni rahatlatır, Döşeğim
acılarımı dindirir diye düşündüğümde,
14 Beni düşlerle korkutuyor, Görümlerle
yıldırıyorsun.
15 Öyle ki, boğulmayı, Ölmeyi şu yaşama
yeğliyorum.
16 Yaşamımdan tiksiniyor, Sonsuza dek
yaşamak istemiyorum; Çek elini benden, çünkü günlerimin anlamı kalmadı.
17 "İnsan ne ki, onu büyütesin,
Üzerinde kafa yorasın,
18 Her sabah onu yoklayasın, Her an onu
sınayasın?
19 Gözünü üzerimden hiç ayırmayacak mısın,
Tükürüğümü yutacak kadar bile beni rahat bırakmayacak mısın?
20 Günah işledimse, ne yaptım sana, Ey insan
gözcüsü? Niçin beni kendine hedef seçtin? Sana yük mü oldum?
21 Niçin isyanımı bağışlamaz, Suçumu
affetmezsin? Çünkü yakında toprağa gireceğim, Beni çok arayacaksın, ama ben
artık olmayacağım."
BÖLÜM 8
1 Şuahlı Bildat şöyle yanıtladı:
2 "Ne zamana dek böyle konuşacaksın?
Sözlerin sert rüzgar gibi.
3 Tanrı adaleti saptırır mı, Her Şeye
Gücü Yeten doğru olanı çarpıtır mı?
4 Oğulların ona karşı günah işlediyse,
İsyanlarının cezasını vermiştir.
5 Ama sen gayretle Tanrı'yı arar, Her
Şeye Gücü Yeten'e yalvarırsan,
6 Temiz ve doğruysan, O şimdi bile senin
için kolları sıvayıp Seni hak ettiğin yere geri getirecektir.
7 Başlangıcın küçük olsa da, Sonun büyük
olacak.
8 "Lütfen, önceki kuşaklara sor,
Atalarının neler öğrendiğini iyice araştır.
9 Çünkü biz daha dün doğduk, bir şey
bilmeyiz, Yeryüzündeki günlerimiz sadece bir gölge.
10 Onlar sana anlatıp öğretmeyecek,
İçlerindeki sözleri dile getirmeyecek mi?
11 "Bataklık olmayan yerde kamış biter
mi? Susuz yerde saz büyür mü?
12 Henüz yeşilken, kesilmeden, Otlardan önce
kururlar.
13 Tanrı'yı unutan herkesin sonu böyledir,
Tanrısız insanın umudu böyle yok olur.
14 Onun güvendiği şey kırılır, Dayanağı ise
bir örümcek ağıdır.
15 Örümcek ağına yaslanır, ama ağ çöker, Ona
tutunur, ama ağ taşımaz.
16 Tanrısızlar güneşte iyi sulanmış bitkiyi
andırır, Dalları bahçenin üzerinden aşar;
17 Kökleri taş yığınına sarılır, Çakılların
arasında yer aranır.
18 Ama yerinden sökülürse, Yeri, <Seni
hiç görmedim> diyerek onu yadsır.
19 İşte sevinci böyle son bulur, Yerinde
başka bitkiler biter.
20 "Tanrı kusursuz insanı reddetmez,
Kötülük edenlerin elinden tutmaz.
21 O senin ağzını yine gülüşle, Dudaklarını
sevinç haykırışıyla dolduracaktır.
22 Düşmanlarını utanç kaplayacak, Kötülerin
çadırı yok olacaktır."
BÖLÜM 9
1 Eyüp şöyle yanıtladı:
2 "Biliyorum, gerçekten öyledir, Ama
Tanrı'nın önünde insan nasıl haklı çıkabilir?
3 Biri O'nunla tartışmak istese, Binde
bir bile O'na yanıt veremez.
4 O'nun bilgisi derin, gücü eşsizdir, Kim
O'na direndi de ayakta kaldı?
5 O dağları yerinden oynatır da, Dağlar
farkına varmaz, Öfkeyle altüst eder onları.
6 Dünyayı yerinden oynatır, Direklerini
titretir.
7 Güneşe buyruk verir, doğmaz güneş,
Yıldızları mühürler.
8 O'dur tek başına gökleri geren, Denizin
dalgaları üzerinde yürüyen.
9 Büyük Ayı'yı, Oryon'u, Ülker'i, Güney
takımyıldızlarını yaratan O'dur.
10 Anlayamadığımız büyük işler, Sayısız
şaşılası işler yapan O'dur.
11 İşte, yanımdan geçer, O'nu göremem, Geçip
gider, farkına bile varmam.
12 Evet, O avını kaparsa, kim O'nu
durdurabilir? Kim O'na, <Ne yapıyorsun> diyebilir?
13 Tanrı öfkesini dizginlemez, Rahav'ın
yardımcıları bile O'nun ayağına kapanır. [güçlerini
simgeleyen bir deniz canavarı.]
14 "Nerde kaldı ki, ben O'na yanıt
vereyim, O'nunla tartışmak için söz bulayım?
15 Haklı olsam da O'na yanıt veremez,
Merhamet etmesi için yargıcıma yalvarırdım ancak.
16 O'nu çağırsam, O da bana yanıt verseydi,
Yine de inanmazdım sesime kulak verdiğine.
17 O beni kasırgayla eziyor, Nedensiz
yaralarımı çoğaltıyor.
18 Soluk almama izin vermiyor, Ancak beni
acıya doyuruyor.
19 Sorun güç sorunuysa, O güçlüdür! Adalet
sorunuysa, kim O'nu mahkemeye çağırabilir?
20 Suçsuz olsam ağzım beni suçlar, Kusursuz
olsam beni suçlu çıkarır.
21 "Kusursuz olsam da kendime
aldırdığım yok, Yaşamımı hor görüyorum.
22 Hepsi bir, bu yüzden diyorum ki, <O
suçluyu da suçsuzu da yok ediyor.>
23 Kırbaç ansızın ölüm saçınca, O
suçsuzların sıkıntısıyla eğlenir.
24 Dünya kötülerin eline verilmiş,
Yargıçların gözünü kapayan O'dur. O değilse, kimdir?
25 "Günlerim koşucudan çabuk, İyilik
görmeden geçmekte.
26 Kamış sandal gibi kayıp gidiyor, Avının
üstüne süzülen kartal gibi.
27 <Acılarımı unutayım, Üzgün çehremi
değiştirip gülümseyeyim> desem,
28 Bütün dertlerimden yılarım, Çünkü beni
suçsuz saymayacağını biliyorum.
29 Madem suçlanacağım, Neden boş yere
uğraşayım?
30 Sabun otuyla yıkansam, Ellerimi kül
suyuyla temizlesem,
31 Beni yine pisliğe batırırsın, Giysilerim
bile benden tiksinir.
32 O benim gibi bir insan değil ki, O'na
yanıt vereyim, Birlikte mahkemeye gideyim.
33 Keşke aramızda bir hakem olsa da, Elini
ikimizin üstüne koysa!
34 Tanrı sopasını üzerimden kaldırsın,
Dehşeti beni yıldırmasın.
35 O zaman konuşur, O'ndan korkmazdım, Ama
bu durumda bir şey yapamam.
BÖLÜM 10
1 "Yaşamımdan usandım, Özgürce
yakınacak, İçimdeki acıyla konuşacağım.
2 Tanrı'ya: Beni suçlama diyeceğim, Ama
söyle, niçin benimle çekişiyorsun.
3 Hoşuna mı gidiyor gaddarlık etmek,
Kendi ellerinin emeğini reddedip Kötülerin tasarılarını onaylamak?
4 Sende insan gözü mü var? İnsanın
gördüğü gibi mi görüyorsun?
5 Günlerin ölümlü birinin günleri gibi,
Yılların insanın yılları gibi mi ki,
6 Suçumu arıyor, Günahımı araştırıyorsun?
7 Kötü olmadığımı, Senin elinden beni
kimsenin kurtaramayacağını biliyorsun.
8 "Senin ellerin bana biçim verdi,
beni yarattı, Şimdi dönüp beni yok mu edeceksin?
9 Lütfen anımsa, balçık gibi bana sen
biçim verdin, Beni yine toprağa mı döndüreceksin?
10 Beni süt gibi dökmedin mi, Peynir gibi
katılaştırmadın mı?
11 Bana et ve deri giydirdin, Beni
kemiklerle, sinirlerle ördün.
12 Bana yaşam verdin, sevgi gösterdin, İlgin
ruhumu korudu.
13 "Ama bunları yüreğinde gizledin,
Biliyorum aklındakini:
14 Günah işleseydim, beni gözlerdin, Suçumu
cezasız bırakmazdın.
15 Suçluysam, vay başıma! Suçsuzken bile
başımı kaldıramıyorum, Çünkü utanç doluyum, çaresizim.
16 Başımı kaldırsam, aslan gibi beni avlar,
Şaşılası gücünü yine gösterirsin üstümde.
17 Bana karşı yeni tanıklar çıkarır, Öfkeni
artırırsın. Orduların dalga dalga üzerime geliyor.
18 "Niçin doğmama izin verdin? Keşke
ölseydim, hiçbir göz beni görmeden!
19 Hiç var olmamış olurdum, Rahimden mezara
taşınırdım.
20 Birkaç günlük ömrüm kalmadı mı? Beni
rahat bırak da biraz yüzüm gülsün;
21 Dönüşü olmayan yere gitmeden önce,
Karanlık ve ölüm gölgesi diyarına,
22 Zifiri karanlık diyarına, Ölüm gölgesi,
kargaşa diyarına, Aydınlığın karanlığı andırdığı yere."
BÖLÜM 11
1 Naamalı Sofar şöyle yanıtladı:
2 "Bunca söz yanıtsız mı kalsın? Çok
konuşan haklı mı sayılsın?
3 Saçmalıkların karşısında sussun mu
insanlar? Sen alay edince kimse seni utandırmasın mı?
4 Tanrı'ya, <İnancım arıdır>
diyorsun, <Senin gözünde temizim.>
5 Ama keşke Tanrı konuşsa, Sana karşı
ağzını açsa da,
6 Bilgeliğin sırlarını bildirse! Çünkü
bilgelik çok yönlüdür. Bil ki, Tanrı günahlarından bazılarını unuttu bile.
7 "Tanrı'nın derin sırlarını
anlayabilir misin? Her Şeye Gücü Yeten'in sınırlarına ulaşabilir misin?
8 Onlar gökler kadar yüksektir, ne
yapabilirsin? Ölüler diyarından derindir, nasıl anlayabilirsin?
9 Ölçüleri yeryüzünden uzun, Denizden
geniştir.
10 "Gelip seni hapsetse, mahkemeye
çağırsa, Kim O'na engel olabilir?
11 Çünkü O yalancıları tanır, Kötülüğü görür
de dikkate almaz mı?
12 Ne zaman yaban eşeği insan doğurursa,
Aptal da o zaman sağduyulu olur.
13 "O'na yüreğini adar, Ellerini
açarsan,
14 İşlediğin günahı kendinden uzaklaştırır,
Çadırında haksızlığa yer vermezsen,
15 Utanmadan başını kaldırır, Sağlam ve
korkusuz olabilirsin.
16 Sıkıntılarını unutur, Akıp gitmiş sular
gibi anarsın onları.
17 Yaşamın öğlen güneşinden daha parlak
olur, Karanlık sabaha döner.
18 Güven duyarsın, çünkü umudun olur,
Çevrene bakıp güvenlik içinde yatarsın.
19 Uzanırsın, korkutan olmaz, Birçokları
senden lütuf diler.
20 Ama kötülerin gözlerinin feri sönecek,
Kaçacak yer bulamayacaklar, Tek umutları son soluklarını vermek olacak."
BÖLÜM 12
1 Eyüp şöyle yanıtladı:
2 "Kendinizi birşey sandığınız
belli, Ama bilgelik de sizinle birlikte ölecek!
3 Sizin kadar benim de aklım var, Sizden
aşağı kalmam. Kim bilmez bunları?
4 "Gülünç oldum dostlarıma, Ben ki,
Tanrı'ya yakarırdım, yanıtlardı beni. Doğru ve kusursuz adam gülünç oldu.
5 Kaygısızlar felaketi küçümser, Ayağı
kayanı umursamaz.
6 Soyguncuların çadırlarında rahatlık
var, Tanrı'yı gazaba getirenler güvenlik içinde, Tanrı'ya değil, kendi
bileklerine güveniyorlar.
7 "Ama şimdi sor hayvanlara, sana
öğretsinler, Gökte uçan kuşlara sor, sana anlatsınlar,
8 Toprağa söyle, sana öğretsin, Denizdeki
balıklara sor, sana bilgi versinler.
9 Hangisi bilmez Bunu RAB'bin yaptığını?
10 Her yaratığın canı, Bütün insanlığın
soluğu O'nun elindedir.
11 Damağın yemeği tattığı gibi Kulak da
sözleri denemez mi?
12 Bilgelik yaşlılarda, Akıl uzun
yaşamdadır.
13 "Bilgelik ve güç Tanrı'ya özgüdür,
O'ndadır öğüt ve akıl.
14 O'nun yıktığı onarılamaz, O'nun
hapsettiği kişi özgür olamaz.
15 Suları tutarsa, kuraklık olur,
Salıverirse dünyayı sel götürür.
16 Güç ve zafer O'na aittir, Aldanan da
aldatan da O'nundur.
17 Danışmanları çaresiz kılar, Yargıçları
çıldırtır.
18 Kralların bağladığı bağı çözer, Bellerine
kuşak bağlar.
19 Kâhinleri çaresiz kılar, Koltuklarında
yıllananları devirir.
20 Güvenilir danışmanları susturur,
Yaşlıların aklını alır.
21 Rezalet saçar soylular üzerine,
Güçlülerin kuşağını gevşetir.
22 Karanlıkların derin sırlarını açar, Ölüm
gölgesini aydınlığa çıkarır.
23 Ulusları büyütür, ulusları yok eder,
Ulusları genişletir, ulusları sürgün eder.
24 Dünya önderlerinin aklını başından alır,
Yolu izi belirsiz bir çölde dolaştırır onları.
25 Karanlıkta el yordamıyla yürür, ışık yüzü
görmezler; Sarhoş gibi dolaştırır onları.
BÖLÜM 13
1 "İşte, gözlerim her şeyi gördü,
Kulağım duydu, anladı.
2 Sizin bildiğinizi ben de biliyorum,
Sizden aşağı kalmam.
3 Ama ben Her Şeye Gücü Yeten'le
konuşmak, Davamı Tanrı'yla tartışmak istiyorum.
4 Sizlerse yalan düzüyorsunuz, Hepiniz
değersiz hekimlersiniz.
5 Keşke büsbütün sussanız! Sizin için
bilgelik olurdu bu.
6 Şimdi davamı dinleyin, Yakınmama kulak
verin.
7 Tanrı adına haksızlık mı edeceksiniz?
O'nun adına yalan mı söyleyeceksiniz?
8 O'nun tarafını mı tutacaksınız?
Tanrı'nın davasını mı savunacaksınız?
9 Sizi sorguya çekerse, iyi mi olur?
İnsanları aldattığınız gibi O'nu da mı aldatacaksınız?
10 Gizlice O'nun tarafını tutarsanız,
Kuşkusuz sizi azarlar.
11 O'nun görkemi sizi yıldırmaz mı? Dehşeti
üzerinize düşmez mi?
12 Anlattıklarınız kül kadar değersizdir,
Savunduklarınızsa çamurdan farksız.
13 "Susun, bırakın ben konuşayım,
Başıma ne gelirse gelsin.
14 Hayatım tehlikeye girecekse girsin, Canım
zora düşecekse düşsün.
15 Beni öldürecek*, umudum kalmadı, Hiç
olmazsa yürüdüğüm yolun doğruluğunu yüzüne karşı savunayım. [*bile olsa O'na güvenim
sarsılmaz."]
16 Aslında bu benim kurtuluşum olacak, Çünkü
tanrısız bir adam O'nun karşısına çıkamaz.
17 Sözlerimi iyi dinleyin, Kulaklarınızdan
çıkmasın söyleyeceklerim.
18 İşte davamı hazırladım, Haklı çıkacağımı
biliyorum.
19 Kim suçlayacak beni? Biri varsa susar,
son soluğumu veririm.
20 "Yalnız şu iki şeyi lütfet, Tanrım,
O zaman kendimi senden gizlemeyeceğim:
21 Elini üstümden çek Ve dehşetinle beni
yıldırma.
22 Sonra beni çağır, yanıtlayayım, Ya da
bırak ben konuşayım, sen yanıtla.
23 Suçlarım, günahlarım ne kadar? Bana
suçumu, günahımı göster.
24 Niçin yüzünü gizliyorsun, Beni düşman
gibi görüyorsun? [çağrıştırıyor, bu
yolla bir söz sanatı yapılmış.]
25 Rüzgarın sürüklediği yaprağa dönmüşüm,
Beni mi korkutacaksın? Kuru samanı mı kovalayacaksın?
26 Çünkü hakkımda acı şeyler yazıyor,
Gençliğimde işlediğim günahları bana miras veriyorsun.
27 Ayaklarımı tomruğa vuruyor, Yollarımı gözetliyor,
İzimi sürüyorsun.
28 "Oysa insan telef olmuş, çürük bir
şey, Güve yemiş giysi gibidir.
BÖLÜM 14
1 "İnsanı kadın doğurur, Günleri
sayılı ve sıkıntı doludur.
2 Çiçek gibi açıp solar, Gölge gibi gelip
geçer.
3 Gözlerini böyle birine mi dikiyorsun,
Yargılamak için önüne çağırıyorsun?
4 Kim temizi kirliden çıkarabilir? Hiç
kimse!
5 Madem insanın günleri belirlenmiş,
Aylarının sayısı saptanmış, Sınır koymuşsun, öteye geçemez;
6 Gözünü ondan ayır da, Çalışma saatini
dolduran gündelikçi gibi rahat etsin.
7 "Oysa bir ağaç için umut vardır,
Kesilse, yeniden sürgün verir, Eksilmez filizleri.
8 Kökü yerde kocasa, Kütüğü toprakta ölse
bile,
9 Su kokusu alır almaz filizlenir, Bir
fidan gibi dal budak salar.
10 İnsan ise ölüp yok olur, Son soluğunu verir
ve her şey biter.
11 Suyu akıp giden göl Ya da kuruyan ırmak
nasıl çöle dönerse,
12 İnsan da öyle, yatar, bir daha kalkmaz,
Gökler yok oluncaya dek uyanmaz, Uyandırılmaz.
13 "Keşke beni ölüler diyarına
gizlesen, Öfken geçinceye dek saklasan, Bana bir süre versen de, beni sonra
anımsasan.
14 İnsan ölür de dirilir mi? Başka biri
nöbetimi devralıncaya dek Savaş boyunca umutla beklerdim.
15 Sen çağırırdın, ben yanıtlardım,
Ellerinle yaptığın yaratığı özlerdin.
16 O zaman adımlarımı sayar, Günahımın
hesabını tutmazdın.
17 İsyanımı torbaya koyup mühürler, Suçumu
örterdin.
18 "Ama dağın yıkılıp çöktüğü, Kayanın
yerinden taşındığı,
19 Suyun taşı aşındırdığı, Selin toprağı
sürükleyip götürdüğü gibi, İnsanın umudunu yok ediyorsun.
20 Onu hep yenersin, yok olup gider,
Çehresini değiştirir, uzağa gönderirsin.
21 Oğulları saygı görür, onun haberi olmaz,
Aşağılanırlar, anlamaz.
22 Ancak kendi canının acısını duyar, Yalnız
kendisi için yas tutar."
BÖLÜM 15
1 Temanlı Elifaz şöyle yanıtladı:
2 "Bilge kişi boş sözlerle yanıtlar
mı, Karnını doğu rüzgarıyla doldurur mu?
3 Boş sözlerle tartışır, Yararsız
söylevler verir mi?
4 Tanrı korkusunu bile ortadan
kaldırıyor, Tanrı'nın huzurunda düşünmeyi engelliyorsun.
5 Çünkü suçun ağzını kışkırtıyor,
Hilekârların diliyle konuşuyorsun.
6 Kendi ağzın seni suçluyor, ben değil,
Dudakların sana karşı tanıklık ediyor.
7 "İlk doğan insan sen misin? Yoksa
dağlardan önce mi var oldun?
8 Tanrı'nın sırrını mı dinledin de,
Yalnız kendini bilge görüyorsun?
9 Senin bildiğin ne ki, biz bilmeyelim?
Senin anladığın ne ki, bizde olmasın?
10 Bizde ak saçlı da yaşlı da var, Babandan
bile yaşlı.
11 Az mı geliyor Tanrı'nın avutması sana,
Söylediği yumuşak sözler?
12 Niçin yüreğin seni sürüklüyor, Gözlerin
parıldıyor,
13 Tanrı'ya öfkeni gösteriyorsun, Ağzından
böyle sözler dökülüyor?
14 "İnsan gerçekten temiz olabilir mi?
Kadından doğan biri doğru olabilir mi?
15 Tanrı meleklerine güvenmiyorsa, Gökler
bile O'nun gözünde temiz değilse,
16 Haksızlığı su gibi içen İğrenç, bozuk
insana mı güvenecek?
17 "Dinle beni, sana açıklayayım,
Gördüğümü anlatayım,
18 Bilgelerin atalarından öğrenip
bildirdiği, Gizlemediği gerçekleri;
19 O atalar ki, ülke yalnız onlara
verilmişti, Aralarına henüz yabancı girmemişti.
20 Kötü insan yaşamı boyunca kıvranır,
Zorbaya ayrılan yıllar sayılıdır.
21 Dehşet sesleri kulağından eksilmez,
Esenlik içindeyken soyguncunun saldırısına uğrar.
22 Karanlıktan kurtulabileceğine inanmaz,
Kılıç onu gözler.
23 <Nerede?> diyerek ekmek ardınca
dolaşır, Karanlık günün yanıbaşında olduğunu bilir.
24 Acı ve sıkıntı onu yıldırır, Savaşa hazır
bir kral gibi onu yener.
25 Çünkü Tanrı'ya el kaldırmış, Her Şeye
Gücü Yeten'e meydan okumuş,
26 Kalın, yumrulu kalkanıyla O'na inatla
saldırmıştı.
27 "Yüzü semirdiği, Göbeği yağ
bağladığı halde,
28 Yıkılmış kentlerde, Taş yığınına dönmüş
oturulmaz evlerde oturacak,
29 Zengin olmayacak, serveti tükenecek,
Malları ülkeye yayılmayacaktır.
30 Karanlıktan kaçamayacak, Filizlerini alev
kurutacak, Tanrı'nın ağzından çıkan solukla yok olacaktır.
31 Boş şeye güvenerek kendini aldatmasın,
Çünkü ödülü boşluk olacaktır.
32 Gününden önce işi tamamlanacak, Dalı
yeşermeyecektir.
33 Asma gibi koruğunu dökecek, Zeytin ağacı
gibi çiçeğini dağıtacaktır.
34 Çünkü tanrısızlar sürüsü kısır olur,
Rüşvetçilerin çadırlarını ateş yakıp yok eder.
35 Fesada gebe kalıp kötülük doğururlar,
İçleri yalan doludur."
BÖLÜM 16
1 Eyüp şöyle yanıtladı:
2 "Buna benzer çok şey duydum, Oysa
siz avutmuyor, sıkıntı veriyorsunuz.
3 Boş sözleriniz hiç sona ermeyecek mi?
Nedir derdiniz, boyuna karşılık veriyorsunuz?
4 Yerimde siz olsaydınız, Ben de sizin
gibi konuşabilirdim; Size karşı güzel sözler dizer, Başımı sallayabilirdim.
5 Ağzımdan çıkan sözlerle yüreklendirir,
Dudaklarımdan dökülen avutucu sözlerle yatıştırırdım sizi.
6 "Konuşsam bile acım dinmez, Sussam
ne değişir?
7 Ey Tanrı, beni tükettin, Bütün ev
halkımı dağıttın.
8 Beni sıkıp buruşturdun, bana karşı
tanık oldu bu; Zayıflığım kalkmış tanıklık ediyor bana karşı.
9 Tanrı öfkeyle saldırıp parçalıyor beni,
Dişlerini gıcırdatıyor bana, Düşmanım gözlerini üzerime dikiyor.
10 İnsanlar bana dudak büküyor, Aşağılayarak
tokat atıyor, Birleşiyorlar bana karşı.
11 Tanrı haksızlara teslim ediyor beni,
Kötülerin kucağına atıyor.
12 Ben rahat yaşıyordum, ama Tanrı paraladı
beni, Boynumdan tutup yere çaldı. Beni hedef yaptı kendine.
13 Okçuları beni kuşatıyor, Acımadan
böbreklerimi deşiyor, Ödümü yerlere döküyor.
14 Bedenimde gedik üstüne gedik açıyor, Dev
gibi üzerime saldırıyor.
15 "Giymek için çul diktim, Gururumu
ayak altına aldım.
16 Ağlamaktan yüzüm kızardı, Gözlerimin altı
morardı.
17 Yine de ellerim şiddetten uzak, Duam
içtendir.
18 "Ey toprak, kanımı örtme, Feryadım
asla dinmesin.
19 Daha şimdiden tanığım göklerde, Beni
savunan yücelerdedir.
20 Dostlarım benimle eğleniyor, Gözlerim
Tanrı'ya yaş döküyor;
21 Tanrı kendisiyle insan arasında
İnsanoğluyla komşusu arasında hak arasın diye.
22 "Çünkü birkaç yıl sonra, Dönüşü
olmayan yolculuğa çıkacağım.
BÖLÜM 17
1 "Yaşama gücüm tükendi, günlerim
kısaldı, Mezar gözlüyor beni.
2 Çevremi alaycılar kuşatmış, Gözümü
onların aşağılamasıyla açıp kapıyorum.
3 "Ey Tanrı, kefilim ol kendine
karşı, Başka kim var bana güvence verecek?
4 Çünkü onların aklını anlayışa kapadın,
Bu yüzden onları zafere kavuşturmayacaksın.
5 Para için dostlarını satan adamın
Çocuklarının gözünün feri söner.
6 "Tanrı beni insanların diline
düşürdü, Yüzüme tükürmekteler.
7 Kederden gözümün feri söndü, Kollarım
bacaklarım çırpı gibi.
8 Dürüst insanlar buna şaşıyor, Suçsuzlar
tanrısızlara saldırıyor.
9 Doğrular kendi yolunu tutuyor, Elleri
temiz olanlar gittikçe güçleniyor.
10 "Ama siz, hepiniz gelin yine
deneyin! Aranızda bir bilge bulamayacağım.
11 Günlerim geçti, tasarılarım, Dileklerim
suya düştü.
12 Bu insanlar geceyi gündüze çeviriyorlar,
Karanlığa <Işık yakındır> diyorlar.
13 Ölüler diyarını evim diye gözlüyorsam,
Yatağımı karanlığa seriyorsam,
14 Çukura <Babam>, Kurda <Annem,
kızkardeşim> diyorsam,
15 Umudum nerede? Kim benim için umut
görebilir?
16 Umut benimle ölüler diyarına mı inecek?
Toprağa birlikte mi gireceğiz?"
BÖLÜM 18
1 Şuahlı Bildat şöyle yanıtladı:
2 "Ne zaman bitecek bu sözler? Biraz
anlayışlı olun da konuşalım.
3 Niçin hayvan yerine konuyoruz,
Gözünüzde aptal sayılıyoruz?
4 Sen kendini öfkenle paralıyorsun, Senin
uğruna dünyadan vaz mı geçilecek? Kayalar yerini mi değiştirecek?
5 "Evet, kötünün ışığı sönecek,
Ateşinin alevi parlamayacak.
6 Çadırındaki ışık karanlığa dönecek,
Yanındaki kandil sönecek.
7 Adımlarının gücü zayıflayacak, Kurduğu
düzene kendi düşecek.
8 Ayakları onu ağa götürecek, Kendi
ayağıyla tuzağa basacak.
9 Topuğu kapana girecek, Tuzak onu
kapacak.
10 Toprağa gizlenmiş bir ilmek, Yoluna
koyulmuş bir kapan bekliyor onu.
11 Dehşet saracak onu her yandan, Her
adımında onu kovalayacak.
12 Gücünü kıtlık kemirecek, Tökezleyince,
felaket yanında bitiverecek.
13 Derisini hastalık yiyecek, Kollarıyla
bacaklarını ölüm yutacak.
14 Güvenli çadırından atılacak, Dehşet
kralının önüne sürüklenecek.
15 Çadırında ateş oturacak, Yurdunun üzerine
kükürt saçılacak.
16 Kökleri dipten kuruyacak, Dalları üstten
solacak.
17 Ülkede anısı yok olacak, Adı dünyadan
silinecek.
18 Işıktan karanlığa sürülecek, Dünyadan
kovulacak.
19 Ne çocuğu ne torunu kalacak halkı
arasında, Yaşadığı yerde kimsesi kalmayacak.
20 Batıdakiler onun yıkımına şaşacak,
Doğudakiler dehşet içinde bakacak.
21 Evet, kötülerin yaşamı işte böyle son
bulur, Tanrı'yı tanımayanların varacağı yer budur."
BÖLÜM 19
1 Eyüp şöyle yanıtladı:
2 "Ne zamana dek beni üzecek,
Sözlerinizle ezeceksiniz?
3 On kez oldu beni aşağılıyor, Hiç
utanmadan saldırıyorsunuz.
4 Yanlış yola sapmışsam, Bu benim suçum.
5 Kendinizi gerçekten benden üstün
görüyor, Utancımı bana karşı kullanıyorsanız,
6 Bilin ki, Tanrı bana haksızlık yaptı,
Beni ağıyla kuşattı.
7 "İşte, <Zorbalık bu!> diye
haykırıyorum, ama yanıt yok, Yardım için bağırıyorum, ama adalet yok.
8 Yoluma set çekti, geçemiyorum,
Yollarımı karanlığa boğdu.
9 Üzerimden onurumu soydu, Başımdaki tacı
kaldırdı.
10 Her yandan yıktı beni, tükendim, Umudumu
bir ağaç gibi kökünden söktü.
11 Öfkesi bana karşı alev alev yanıyor, Beni
hasım sayıyor.
12 Orduları üstüme üstüme geliyor, Bana
karşı rampalar yapıyor, Çadırımın çevresinde ordugah kuruyorlar.
13 "Kardeşlerimi benden uzaklaştırdı,
Tanıdıklarım bana büsbütün yabancılaştı.
14 Akrabalarım uğramaz oldu, Yakın dostlarım
beni unuttu.
15 Evimdeki konuklarla hizmetçiler Beni
yabancı sayıyor, Garip oldum gözlerinde.
16 Kölemi çağırıyorum, yanıtlamıyor, Dil
döksem bile.
17 Soluğum karımı tiksindiriyor, Kardeşlerim
benden iğreniyor.
18 Çocuklar bile beni küçümsüyor, Ayağa
kalksam benimle eğleniyorlar.
19 Bütün yakın dostlarım benden iğreniyor,
Sevdiklerim yüz çeviriyor.
20 Bir deri bir kemiğe döndüm, Ölümün
eşiğine geldim.
21 "Ey dostlarım, acıyın bana, siz
acıyın, Çünkü Tanrı'nın eli vurdu bana.
22 Neden Tanrı gibi siz de beni kovalıyor,
Etime doymuyorsunuz?
23 "Keşke şimdi sözlerim yazılsa,
Kitaba geçseydi,
24 Demir kalemle, kurşunla Sonsuza dek
kalsın diye kayaya kazılsaydı!
25 Oysa ben kurtarıcımın yaşadığını, Sonunda
yeryüzüne geleceğini biliyorum.
26 Derim yok olduktan sonra, Yeni bedenimle
Tanrı'yı göreceğim.
27 O'nu kendim göreceğim, Kendi gözlerimle,
başkası değil. Yüreğim bayılıyor bağrımda!
28 Eğer, <Sıkıntının kökü onda olduğu
için Onu kovalım> diyorsanız,
29 Kılıçtan korkmalısınız, Çünkü kılıç
cezası öfkeli olur, O zaman adaletin var olduğunu göreceksiniz."
BÖLÜM 20
1 Naamalı Sofar şöyle yanıtladı:
2 "Sıkıntılı düşüncelerim beni yanıt
vermeye zorluyor, Bu yüzden çok heyecanlıyım.
3 Beni utandıran bir azar işitiyorum,
Anlayışım yanıt vermemi gerektiriyor.
4 "Bilmiyor musun eskiden beri,
İnsan dünyaya geldiğinden beri,
5 Kötünün zafer çığlığı kısadır,
Tanrısızın sevinciyse bir anlıktır.
6 Boyu göklere erişse, Başı bulutlara
değse bile,
7 Sonsuza dek yok olacak, kendi pisliği
gibi; Onu görmüş olanlar, <Nerede o?> diyecekler.
8 Düş gibi uçacak, bir daha
bulunamayacak, Gece görümü gibi yok olacak.
9 Kendisini görmüş olan gözler bir daha
onu görmeyecek, Yaşadığı yerde artık görünmeyecektir.
10 Çocukları yoksulların lütfunu dileyecek,
Malını kendi eliyle geri verecektir.
11 Kemiklerini dolduran gençlik ateşi
Kendisiyle birlikte toprakta yatacak.
12 "Kötülük ağzında tatlı gözükse, Onu
dilinin altına gizlese bile,
13 Tutsa, bırakmasa, Damağının altına
saklasa bile,
14 Yediği yiyecek midesinde ekşiyecek,
İçinde kobra zehirine dönüşecek.
15 Yuttuğu servetleri kusacak, Tanrı onları
midesinden çıkaracak.
16 Kobra zehiri emecek, Engereğin zehir dişi
onu öldürecek.
17 Akarsuların, bal ve ayran akan derelerin
Sefasını süremeyecek.
18 Zahmetle kazandığını Yemeden geri
verecek, Elde ettiği kazancın tadını çıkaramayacak.
19 Çünkü yoksulları ezip yüzüstü bıraktı,
Kendi yapmadığı evi zorla aldı.
20 "Hırsı yüzünden rahat nedir bilmedi,
Serveti onu kurtaramayacak.
21 Yediğinden artakalan olmadı, Bu yüzden
bolluğu uzun sürmeyecek.
22 Varlık içinde yokluk çekecek, Sıkıntı tepesine
binecek.
23 Karnını tıka basa doyurduğunda, Tanrı
kızgın öfkesini ondan çıkaracak, Üzerine gazap yağdıracak.
24 Demir silahtan kaçacak olsa, Tunç ok onu
delip geçecek.
25 Çekilince ok sırtından, Parıldayan ucu
ödünden çıkacak, Dehşet çökecek üzerine.
26 Koyu karanlık onun hazinelerini gözlüyor.
Körüklenmemiş ateş onu yiyip bitirecek, Çadırında artakalanı tüketecek.
27 Suçunu gökler açığa çıkaracak, Yeryüzü
ona karşı ayaklanacak.
28 Varlığını seller, Azgın sular götürecek
Tanrı'nın öfkelendiği gün.
29 Budur kötünün Tanrı'dan aldığı pay, Budur
Tanrı'nın ona verdiği miras."
BÖLÜM 21
1 Eyüp şöyle yanıtladı:
2 "Sözümü dikkatle dinleyin, Bana
verdiğiniz avuntu bu olsun.
3 Bırakın ben de konuşayım, Ben
konuştuktan sonra alay edin.
4 "Yakınmam insana mı karşı? Niçin
sabırsızlanmayayım?
5 Bana bakın da şaşın, Elinizi ağzınıza
koyun.
6 Bunu düşündükçe içimi korku sarıyor,
Bedenimi titreme alıyor.
7 Kötüler niçin yaşıyor, Yaşlandıkça
güçleri artıyor?
8 Çocukları sapasağlam çevrelerinde,
Soyları gözlerinin önünde.
9 Evleri güvenlik içinde, korkudan uzak,
Tanrı'nın sopası onlara dokunmuyor.
10 Boğalarının çiftleşmesi hiç boşa çıkmaz,
İnekleri hep doğurur, hiç düşük yapmaz.
11 Çocuklarını sürü gibi salıverirler,
Yavruları oynaşır.
12 Tef ve lir eşliğinde şarkı söyler, Ney
sesiyle eğlenirler.
13 Ömürlerini bolluk içinde geçirir, Esenlik
içinde ölüler diyarına inerler.
14 Tanrı'ya, <Bizden uzak dur!>
derler, <Yolunu öğrenmek istemiyoruz.
15 Her Şeye Gücü Yeten kim ki, O'na kulluk
edelim? Ne kazancımız olur O'na dua etsek?>
16 Ama zenginlikleri kendi ellerinde değil.
Kötülerin öğüdü benden uzak olsun.
17 "Kaç kez kötülerin kandili söndü,
Başlarına felaket geldi, Tanrı öfkelendiğinde paylarına düşen kederi verdi?
18 Kaç kez rüzgarın sürüklediği saman gibi,
Kasırganın uçurduğu saman çöpü gibi oldular?
19 <Tanrı babaların cezasını çocuklarına
çektirir> diyorsunuz, Kendilerine çektirsin de bilsinler nasıl olduğunu.
20 Yıkımlarını kendi gözleriyle görsünler, Her
Şeye Gücü Yeten'in gazabını içsinler.
21 Çünkü sayılı ayları sona erince Geride
bıraktıkları aileleri için niye kaygı çeksinler?
22 "En yüksektekileri bile yargılayan
Tanrı'ya Kim akıl öğretebilir?
23 Biri gücünün doruğunda ölür, Büsbütün
rahat ve kaygısız.
24 Bedeni iyi beslenmiş, İlikleri dolu.
25 Ötekiyse acı içinde ölür, İyilik nedir
hiç tatmamıştır.
26 Toprakta birlikte yatarlar, Üzerlerini
kurt kaplar.
27 "Bakın, düşüncelerinizi, Bana zarar
vermek için kurduğunuz düzenleri biliyorum.
28 <Büyük adamın evi nerede?>
diyorsunuz, <Kötülerin çadırları nerede?>
29 Yolculara hiç sormadınız mı?
Anlattıklarına kulak asmadınız mı?
30 Felaket günü kötü insan esirgenir, Gazap
günü ona kurtuluş yolu gösterilir.
31 Kim davranışını onun yüzüne vurur? Kim
yaptığının karşılığını ona ödetir?
32 Mezarlığa taşınır, Kabri başında nöbet
tutulur.
33 Vadi toprağı tatlı gelir ona, Herkes
ardından gider, Önüsıra gidenlerse sayısızdır.
34 "Boş laflarla beni nasıl
avutursunuz? Yanıtlarınızdan çıkan tek sonuç yalandır."
BÖLÜM 22
1 Temanlı Elifaz şöyle yanıtladı:
2 "İnsan Tanrı'ya yararlı olabilir
mi? Bilge kişinin bile O'na yararı dokunabilir mi?
3 Doğruluğun Her Şeye Gücü Yeten'e ne
zevk verebilir, Kusursuz yaşamın O'na ne kazanç sağlayabilir?
4 Seni azarlaması, dava etmesi O'ndan
korktuğun için mi?
5 Kötülüğün büyük, Günahların sonsuz değil
mi?
6 Çünkü kardeşlerinden nedensiz rehin
alıyor, Onları soyuyordun.
7 Yorguna su içirmedin, Açtan ekmeği
esirgedin;
8 Ülkeye bileğinle sahip oldun, Saygın
biri olarak orada yaşadın.
9 Dul kadınları eli boş çevirdin,
Öksüzlerin kolunu kanadını kırdın.
10 Bu yüzden her yanın tuzaklarla çevrili,
Ansızın gelen korkuyla yılıyorsun,
11 Her şey kararıyor, göremez oluyorsun,
Seller altına alıyor seni.
12 "Tanrı göklerin yükseklerinde değil
mi? Yıldızlara bak, ne kadar yüksekteler!
13 Sen ise, <Tanrı ne bilir?>
diyorsun, <Zifiri karanlığın içinden yargılayabilir mi?
14 Koyu bulutlar O'na engeldir, göremez,
Gökkubbenin üzerinde dolaşır.>
15 Kötülerin yürüdüğü Eski yolu mu
tutacaksın?
16 Onlar ki, vakitleri gelmeden çekilip
alındılar, Temellerini sel bastı.
17 Tanrı'ya, <Bizden uzak dur!>
dediler, <Her Şeye Gücü Yeten bize ne yapabilir?>
18 Ama onların evlerini iyilikle dolduran
O'ydu. Bunun için kötülerin öğüdü benden uzak olsun.
19 "Doğrular onların yıkımını görüp
sevinir, Suçsuzlar şöyle diyerek eğlenir:
20 <Düşmanlarımız yok edildi, Malları
yanıp kül oldu.>
21 "Tanrı'yla dost ol, barış ki,
Bolluğa eresin.
22 Ağzından çıkan öğretiyi benimse,
Sözlerini yüreğinde tut.
23 Her Şeye Gücü Yeten'e dönersen, eski
haline kavuşursun. Kötülüğü çadırından uzak tutar,
24 Altınını yere, Ofir altınını vadideki
çakılların arasına atarsan,
25 Her Şeye Gücü Yeten senin altının,
Değerli gümüşün olur.
26 O zaman Her Şeye Gücü Yeten'den zevk
alır, Yüzünü Tanrı'ya kaldırırsın.
27 O'na dua edersin, dinler seni, Adaklarını
yerine getirirsin.
28 Neye karar verirsen yapılır, Yollarını
ışık aydınlatır.
29 İnsanlar seni alçaltınca, güvenini
yitirme, Çünkü Tanrı alçakgönüllüleri kurtarır.
30 O suçsuz olmayanı bile kurtarır, Senin
ellerinin temizliği sayesinde kurtulur suçlu."
BÖLÜM 23
1 Eyüp şöyle yanıtladı:
2 "Bugün de acı acı yakınacağım,
İniltime karşın Tanrı'nın üzerimdeki eli ağırdır.
3 Keşke O'nu nerede bulacağımı bilseydim,
Tahtına varabilseydim!
4 Davamı önünde dile getirir, Kanıtlarımı
art arda sıralardım.
5 Bana vereceği yanıtı öğrenir, Ne
diyeceğini anlardım.
6 Eşsiz gücüyle bana karşı mı çıkardı?
Hayır, yalnızca dinlerdi beni.
7 Haklı kişi davasını oraya, O'nun önüne
getirebilirdi, Ben de yargılanmaktan sonsuza dek kurtulurdum.
8 "Doğuya gitsem orada değil, Batıya
gitsem O'nu bulamıyorum.
9 Kuzeyde iş görse O'nu seçemiyorum,
Güneye dönse O'nu göremiyorum.
10 Ama O tuttuğum yolu biliyor, Beni
sınadığında altın gibi çıkacağım.
11 Adımlarını yakından izledim, Sapmadan
yolunu tuttum.
12 Ağzından çıkan buyruklardan ayrılmadım, Günlük
ekmeğimden çok ağzından çıkan sözlere değer verdim.
13 "O tek başınadır, kim O'nu
caydırabilir? Canı ne isterse onu yapar.
14 Benimle ilgili kararını yerine getirir,
Daha nice tasarısı vardır.
15 Bu yüzden dehşete düşerim huzurunda,
Düşündükçe korkarım O'ndan.
16 Tanrı cesaretimi kırdı, Her Şeye Gücü
Yeten beni yıldırdı.
17 Karanlık beni susturamadı, Yüzümü örten
koyu karanlık.
BÖLÜM 24
1 "Niçin Her Şeye Gücü Yeten yargı
için vakit saptamıyor? Neden O'nu tanıyanlar bu günleri görmesin?
2 İnsanlar sınır taşlarını kaldırıyor,
Çaldıkları sürüleri otlatıyorlar.
3 Öksüzlerin eşeğini kovuyor, Dul kadının
öküzünü rehin alıyorlar.
4 Yoksulları yoldan saptırıyor, Ülkenin
düşkünlerini gizlenmeye zorluyorlar.
5 Bakın, yoksullar çöldeki yaban eşekleri
gibi Yiyecek bulmak için erkenden işe çıkıyorlar, Çocuklarına yiyeceği kırlar
sağlıyor.
6 Yemlerini tarlalardan topluyor,
Kötülerin bağındaki artıkları eşeliyorlar.
7 Geceyi giysisiz, çıplak geçiriyorlar,
Örtünecek şeyleri yok soğukta.
8 Dağlara yağan sağanaktan ıslanıyor,
Sığınakları olmadığı için kayalara sarılıyorlar.
9 Öksüz memeden uzaklaştırılıyor,
Düşkünün bebeği rehin alınıyor.
10 Giysisiz, çıplak dolaşıyor, Aç karnına
demet taşıyorlar.
11 Teraslar arasında zeytin eziyor,
Susuzluktan kavrulurken Şarap için üzüm sıkıyorlar.
12 Kentlerden insan iniltileri yükseliyor,
Yaralı canlar feryat ediyor, Ama Tanrı haksızlığı önemsemiyor.
13 "Bunlar ışığa başkaldıranlardır;
Onun yolunu tanımaz, İzinde yürümezler.
14 Gün kararınca katil kalkar, Düşkünü,
yoksulu öldürür, Hırsız gibi sıvışır geceleyin.
15 Zina edenin gözü alaca karanlıktadır,
<Beni kimse görmez> diye düşünür, Yüzünü örtüyle gizler.
16 Hırsızlar karanlıkta evleri deler, Gündüz
gizlenir, ışık nedir bilmezler.
17 Çünkü zifiri karanlık, sabahıdır onların,
Karanlığın dehşetiyle dostturlar.
18 "Diyorsunuz ki, <Suyun üstündeki
köpüktür onlar, Lanetlidir ülkedeki payları, Kimse bağlara gitmez.
19 Kuraklık ve sıcağın eriyen karı alıp
götürdüğü gibi Ölüler diyarı da günahlıları alıp götürür.
20 Rahim onları unutacak, Kurtlara yem
olacak, Bir daha anılmayacaklar. Haksızlık bir ağaç gibi kırılacak.
21 Onlar çocuğu olmayan kısır kadınları
yolar, Dul kadına iyilik etmezler.
22 Tanrı, gücüyle zorbaları yok eder,
Harekete geçince zorbaların yaşama umudu kalmaz.
23 Tanrı onlara güven verir, O'na
güvenirler, Ama gözü yürüdükleri yoldadır.
24 Kısa süre yükselir, sonra yok olurlar,
Düşerler, tıpkı ötekiler gibi alınıp götürülür, Başak başı gibi kesilirler.>
25 "Böyle değilse, kim beni yalancı
çıkarabilir, Söylediklerimin boş olduğunu gösterebilir?"
BÖLÜM 25
1 Şuahlı Bildat şöyle yanıtladı:
2 "Egemenlik ve heybet Tanrı'ya
özgüdür, Yüce göklerde düzen kuran O'dur.
3 Orduları sayılabilir mi? Işığı kimin
üzerine doğmaz?
4 İnsan Tanrı'nın önünde nasıl doğru
olabilir? Kadından doğan biri nasıl temiz olabilir?
5 O'nun gözünde ay parlak, Yıldızlar
temiz değilse,
6 Nerede kaldı bir kurtçuk olan insan,
Bir böcek olan insanoğlu!"
BÖLÜM 26
1 Eyüp şöyle yanıtladı:
2 "Çaresize nasıl yardım ettin!
Güçsüz pazıyı nasıl kurtardın!
3 Bilge olmayana ne öğütler verdin!
Sağlam bilgiyi pek güzel öğrettin!
4 Bu sözleri kime söyledin? Senin
ağzından konuşan ruh kimin?
5 "Suların ve sularda yaşayanların
altında Ölüler titriyor.
6 Tanrı'nın önünde ölüler diyarı
çıplaktır, Yıkım diyarı örtüsüz.
7 O boşluğun üzerine kuzey göklerini
yayar, Hiçliğin üzerine dünyayı asar.
8 Bulutların içine suları sarar, Bulutlar
yırtılmaz onların ağırlığı altında.
9 Dolunayın yüzünü örter, Üstüne
bulutlarını serper.
10 Suların yüzeyine sınır çizer Işıkla
karanlığın ayrıldığı yerde.
11 Göklerin direkleri sarsılır, Şaşkına
dönerler O azarlayınca.
12 Gücüyle denizi çalkalar, Ustaca Rahav'ı
vurur. [güçlerini simgeleyen bir
deniz canavarı.]
13 Gökler O'nun soluğuyla açılır, O'nun eli
parçalar kaçan yılanı.
14 Bunlar yaptıklarının küçücük parçaları,
O'ndan duyduğumuz hafif bir fısıltıdır. Gürleyen gücünü kim anlayabilir?"*
[*sözleridir.]
BÖLÜM 27
1 Eyüp anlatmaya devam etti:
2 "Hakkımı elimden alan Tanrı'nın
varlığı hakkı için, Bana acı çektiren Her Şeye Gücü Yeten'in hakkı için,
3 İçimde yaşam belirtisi olduğu sürece,
Tanrı'nın soluğu burnumda olduğu sürece,
4 Ağzımdan kötü söz çıkmayacak, Dilimden
yalan dökülmeyecek.
5 Size asla hak vermeyecek, Son soluğumu
verene dek suçsuz olduğumu söyleyeceğim.
6 Doğruluğuma sarılacak, onu
bırakmayacağım, Yaşadığım sürece vicdanım beni suçlamayacak.
7 "Düşmanlarım kötüler gibi, Bana
saldıranlar haksızlar gibi cezalandırılsın.
8 Tanrısız insanın umudu nedir Tanrı onu
yok ettiğinde, canını aldığında?
9 Başına sıkıntı geldiğinde, Tanrı
feryadını duyar mı?
10 Her Şeye Gücü Yeten'den zevk alır mı? Her
zaman Tanrı'ya yakarır mı?
11 "Tanrı'nın gücünü size öğreteceğim, Her
Şeye Gücü Yeten'in tasarısını gizlemeyeceğim.
12 Aslında siz, hepiniz gördünüz bunu,
Öyleyse ne diye boş boş konuşuyorsunuz?
13 "Kötünün Tanrı'dan alacağı pay,
Zorbanın Her Şeye Gücü Yeten'den alacağı miras şudur:
14 Çocukları ne kadar çok olursa olsun,
kılıçla öldürülecek, Soyu yeterince ekmek bulamayacaktır.
15 Sağ kalanlar hastalıktan ölüp gömülecek,
Dul karıları ağlamayacaktır.
16 Kötü insan kum gibi gümüş yığsa, Yığınla
giysi biriktirse,
17 Onun biriktirdiğini doğru insan giyecek,
Gümüşü suçsuz paylaşacak.
18 Evini güve kozası gibi inşa eder,
Bekçinin kurduğu çardak gibi.
19 Zengin olarak yatar, ama bu öyle sürmez,
Gözlerini açtığında hepsi yok olup gitmiştir.
20 Dehşet onu sel gibi basar, Kasırga gece
kapar götürür.
21 Doğu rüzgarı onu uçurup götürür, Yerinden
silip süpürür.
22 Acımasızca üzerine eser, Elinden kaçmaya
çalışırken.
23 Onunla alay ederek el çırpar, Yerinden
ıslık çalar." sözleridir.
BÖLÜM 28
1 Gümüş maden ocağından elde edilir,
Altını arıtmak için de bir yer vardır.
2 Demir topraktan çıkarılır, Bakırsa
taştan.
3 İnsan karanlığa son verir, Koyu
karanlığın, ölüm gölgesinin taşlarını Son sınırına kadar araştırır.
4 Maden kuyusunu insanların oturduğu
yerden uzakta açar, İnsan ayağının unuttuğu yerlerde, Herkesten uzak iplere
sarılıp sallanır.
5 Ekmek topraktan çıkar, Toprağın altı
ise yanmış, altüst olmuştur.
6 Kayalarından laciverttaşı çıkar, Yüzeyi
altın tozunu andırır.
7 Yırtıcı kuş yolu bilmez, Doğanın gözü
onu görmemiştir.
8 Güçlü hayvanlar oraya ayak basmamış,
Aslan oradan geçmemiştir.
9 Madenci elini çakmak taşına uzatır,
Dağları kökünden altüst eder.
10 Kayaların içinden tüneller açar, Gözleri
değerli ne varsa görür.
11 Irmakların kaynağını tıkar, Gizli olanı
ışığa çıkarır.
12 Ama bilgelik nerede bulunur? Aklın yeri
neresi?
13 İnsan onun değerini bilmez, Yaşayanlar
diyarında ona rastlanmaz.
14 Engin, "Bende değil" der,
Deniz, "Yanımda değil."
15 Onun bedeli saf altınla ödenmez, Değeri
gümüşle ölçülmez.
16 Ona Ofir altınıyla, değerli oniksle,
Laciverttaşıyla değer biçilmez.
17 Ne altın ne cam onunla
karşılaştırılabilir, Saf altın kaplara değişilmez.
18 Yanında mercanla billurun sözü edilmez,
Bilgeliğin değeri mücevherden üstündür.
19 Kûş topazı onunla denk sayılmaz, Saf
altınla ona değer biçilmez.
20 Öyleyse bilgelik nereden geliyor? Aklın
yeri neresi?
21 O bütün canlıların gözünden uzaktır,
Gökte uçan kuşlardan bile saklıdır.
22 Yıkım'la Ölüm: "Kulaklarımız ancak
fısıltısını duydu" der.
23 Onun yolunu Tanrı anlar, Yerini bilen
O'dur.
24 Çünkü O yeryüzünün uçlarına kadar bakar,
Göklerin altındaki her şeyi görür.
25 Rüzgara güç verdiği, Suları ölçtüğü,
26 Yağmura kural koyduğu, Yıldırıma yol
açtığı zaman,
27 Bilgeliği görüp değerini biçti, Onu
onaylayıp araştırdı.
28 İnsana, "İşte Rab korkusu, bilgelik
budur" dedi, "Kötülükten kaçınmak akıllılıktır."
BÖLÜM 29
1 Eyüp yine anlatmaya başladı:
2 "Keşke geçen aylar geri gelseydi,
Tanrı'nın beni kolladığı,
3 Kandilinin başımın üstünde parladığı,
Işığıyla karanlıkta yürüdüğüm günler,
4 Keşke olgunluk günlerim geri gelseydi,
Tanrı'nın çadırımı dostça koruduğu,
5 Her Şeye Gücü Yeten'in henüz benimle
olduğu, Çocuklarımın çevremde bulunduğu,
6 Yollarımın sütle yıkandığı, Yanımdaki
kayanın zeytinyağı akıttığı günler!
7 "Kent kapısına gidip Kürsümü
meydana koyduğumda,
8 Gençler beni görüp gizlenir, Yaşlılar
kalkıp ayakta dururlardı;
9 Önderler konuşmaktan çekinir, Elleriyle
ağızlarını kaparlardı;
10 Soyluların sesi kesilir, Dilleri
damaklarına yapışırdı.
11 Beni duyan kutlar, Beni gören överdi;
12 Çünkü yardım isteyen yoksulu, Desteği
olmayan öksüzü kurtarırdım.
13 Ölmekte olanın hayır duasını alır, Dul
kadının yüreğini sevinçten coştururdum.
14 Doğruluğu giysi gibi giyindim, Adalet
kaftanım ve sarığımdı sanki.
15 Körlere göz, Topallara ayaktım.
16 Yoksullara babalık eder, Garibin davasını
üstlenirdim.
17 Haksızın çenesini kırar, Avını dişlerinin
arasından kapardım.
18 "<Son soluğumu yuvamda
vereceğim> diye düşünüyordum, <Günlerim kum taneleri kadar çok.
19 Köküm sulara erişecek, Çiy geceyi
dallarımda geçirecek.
20 Aldığım övgüler tazelenecek, Elimdeki yay
yenilenecek.>
21 "İnsanlar beni saygıyla dinler,
Öğüdümü sessizce beklerlerdi.
22 Ben konuştuktan sonra onlar konuşmazdı,
Sözlerim üzerlerine damlardı.
23 Yağmuru beklercesine beni bekler, Son
yağmurları içercesine sözlerimi içerlerdi.
24 Kendilerine gülümsediğimde gözlerine
inanmazlardı, Güler yüzlülüğüm onlara cesaret verirdi.
25 Onların yolunu ben seçer, başlarında
dururdum, Askerlerinin ortasında kral gibi otururdum, Yaslıları avutan biri
gibiydim.
BÖLÜM 30
1 "Ama şimdi, yaşı benden küçük
olanlar Benimle alay etmekte, Oysa babalarını sürümün köpeklerinin Yanına
koymaya tenezzül etmezdim.
2 Çünkü güçleri tükenmişti, Bileklerinin
gücü ne işime yarardı?
3 Yoksulluktan, açlıktan bitkindiler,
Akşam çölde, ıssız çorak yerlerde kök kemiriyorlardı.
4 Çalılıklarda karapazı topluyor, Retem
kökü yiyorlardı.
5 Toplumdan kovuluyorlardı, İnsanlar
hırsızmışlar gibi onlara bağırıyordu.
6 Korkunç vadilerde, yerdeki deliklerde,
Kaya kovuklarında yaşıyorlardı.
7 Çalıların arasında anırır, Çalı altında
birbirine sokulurlardı.
8 Aptalların, adı sanı belirsiz
insanların çocuklarıydılar, Ülkeden kovulmuşlardı.
9 "Şimdiyse destan oldum dillerine,
Ağızlarına doladılar beni.
10 Benden tiksiniyor, uzak duruyorlar,
Yüzüme tükürmekten çekinmiyorlar.
11 Tanrı ipimi çözüp beni alçalttığı için
Dizginsiz davranmaya başladılar bana.
12 Sağımdaki ayak takımı üzerime yürüyor,
Ayaklarımı kaydırıyor, Bana karşı rampalar kuruyorlar.
13 Yolumu kesiyor, Kimseden yardım görmeden
Beni yok etmeye çalışıyorlar.
14 Koca bir gedikten girer gibi ilerliyor,
Yıkıntılar arasından üzerime yuvarlanıyorlar.
15 Dehşet çöktü üzerime, Onurum rüzgara
kapılmış gibi uçtu, Mutluluğum bulut gibi geçip gitti.
16 "Şimdi tükeniyorum, Acı günler beni
ele geçirdi.
17 Geceleri kemiklerim sızlıyor, Beni
kemiren acılar hiç durmuyor.
18 Tanrı'nın şiddeti Üzerimdeki giysiye
dönüştü, Gömleğimin yakası gibi beni sıkıyor.
19 Beni çamura fırlattı, Toza, küle döndüm.
20 "Sana yakarıyorum, ama yanıt
vermiyorsun, Ayağa kalktığımda gözünü bana dikiyorsun.
21 Bana acımasız davranıyor, Bileğinin
gücüyle beni eziyorsun.
22 Beni kaldırıp rüzgara bindiriyorsun,
Fırtınanın içinde darma duman ediyorsun.
23 Biliyorum, beni ölüme, Bütün canlıların
toplanacağı yere götüreceksin.
24 "Kuşkusuz düşenin dostu olmaz,
Felakete uğrayıp yardım istediğinde.
25 Sıkıntıya düşenler için ağlamaz mıydım?
Yoksullar için üzülmez miydim?
26 Ama ben iyilik beklerken kötülük geldi,
Işık umarken karanlık geldi.
27 İçim kaynıyor, rahatım yok, Önümde acı
günler var.
28 Yaslı yaslı dolaşıyorum, güneş yok,
Topluluk içinde kalkıp feryat ediyorum.
29 Çakallarla kardeş, Baykuşlarla arkadaş
oldum.
30 Derim karardı, soyuluyor, Kemiklerim
ateşten yanıyor.
31 Lirimin sesi yas feryadına, Neyimin sesi
ağlayanların sesine döndü.
BÖLÜM 31
1 "Gözlerimle antlaşma yaptım
Şehvetle bir kıza bakmamak için.
2 Çünkü insanın yukarıdan, Tanrı'dan payı
nedir, Yücelerden, Her Şeye Gücü Yeten'den mirası ne?
3 Kötüler için felaket, Haksızlık
yapanlar için bela değil mi?
4 Yürüdüğüm yolları görmüyor mu, Attığım
her adımı saymıyor mu?
5 "Eğer yalan yolunda yürüdümse,
Ayağım hileye seğirttiyse,
6 -Tanrı beni doğru teraziyle tartsın,
Kusursuz olduğumu görsün-
7 Adımım yoldan saptıysa, Yüreğim gözümü
izlediyse, Ellerim pisliğe bulaştıysa,
8 Ektiğimi başkaları yesin, Ekinlerim
kökünden sökülsün.
9 "Eğer gönlümü bir kadına
kaptırdıysam, Komşumun kapısında pusuya yattıysam,
10 Karım başkasının buğdayını öğütsün,
Onunla başka erkekler yatsın.
11 Çünkü bu utanç verici, Yargılanması
gereken bir suç olurdu.
12 Yıkım diyarına dek yakan bir ateştir o,
Bütün ürünümü kökünden kavururdu.
13 "Benimle ters düştüklerinde Kölemin
ve hizmetçimin hakkını yemişsem,
14 Tanrı yargıladığında ne yaparım? Hesap
sorduğunda ne yanıt veririm?
15 Beni ana karnında yaratan onu da
yaratmadı mı? Rahimde bize biçim veren O değil mi?
16 "Eğer yoksulların dileğini geri
çevirdimse, Dul kadının umudunu kırdımsa,
17 Ekmeğimi yalnız yedim, Öksüzle
paylaşmadımsa,
18 Gençliğimden beri öksüzü baba gibi
büyütmedimse, Doğduğumdan beri dul kadına yol göstermedimse,
19 Giysisi olmadığı için can çekişen birini
Ya da örtüsü olmayan bir yoksulu gördüm de,
20 Koyunlarımın yünüyle ısıtmadıysam, O da
içinden beni kutsamadıysa,
21 Mahkemede sözümün geçtiğini bilerek
Öksüze el kaldırdımsa,
22 Kolum omuzumdan düşsün, Kol kemiğim
kırılsın.
23 Çünkü Tanrı'dan gelecek beladan korkarım,
O'nun görkeminden ötürü böyle bir şey yapamam.
24 "Eğer umudumu altına bağladımsa, Saf
altına, <Güvencim sensin> dedimse,
25 Servetim çok, Varlığımı bileğimle
kazandım diye sevindimse,
26 Işıldayan güneşe, Parıldayarak hareket
eden aya bakıp da,
27 İçimden ayartıldımsa, Elim onlara
taptığımı gösteren bir öpücük yolladıysa,
28 Bu da yargılanacak bir suç olurdu, Çünkü
yücelerdeki Tanrı'yı yadsımış olurdum.
29 "Eğer düşmanımın yıkımına sevindim,
Başına kötülük geldi diye keyiflendimse,
30 -Kimsenin canına lanet ederek Ağzımın
günah işlemesine izin vermedim-
31 Evimdeki insanlar, <Eyüp'ün verdiği
etle Karnını doyurmayan var mı?> diye sormadıysa,
32 -Hiçbir yabancı geceyi sokakta
geçirmezdi, Çünkü kapım her zaman yolculara açıktı-
33-34 Kalabalıktan çok korktuğum, Boyların
aşağılamasından yıldığım, Susup dışarı çıkmadığım için Suçumu bağrımda gizleyip
Adem gibi isyanımı örttümse,
35 -"Keşke beni dinleyen biri olsa!
İşte savunmamı imzalıyorum, Her Şeye Gücü Yeten bana yanıt versin! Hasmımın
yazdığı tomar elimde olsa,
36 Kuşkusuz onu omuzumda taşır, Taç gibi
başıma koyardım.
37 Attığım her adımı ona bildirir, Kendisine
bir önder gibi yaklaşırdım.-
38 "Toprağım bana feryat ediyorsa,
Sabanın açtığı yarıklar bir ağızdan ağlıyorsa,
39 Ürününü para ödemeden yedimse Ya da
üzerinde oturanların kalbini kırdımsa,
40 Orada buğday yerine diken, Arpa yerine
delice bitsin." Eyüp'ün konuşması sona erdi.
BÖLÜM 32
1 Böylece bu üç kişi Eyüp'e yanıt
vermekten vaz geçti, çünkü Eyüp kendi doğruluğundan emindi.
2 Ram ailesinden Bûzlu Barakel oğlu Elihu
Eyüp'e çok öfkelendi. Çünkü Eyüp kendini Tanrı'dan haklı görüyordu.
3 Elihu Eyüp'ün üç arkadaşına da
öfkelendi, çünkü Eyüp'ü suçlamalarına karşın sağlam bir yanıt bulamamışlardı.
4 Elihu Eyüp'le konuşmak için sırasını
beklemişti, çünkü ötekiler yaşça kendisinden büyüktü.
5 Bu üç kişinin başka bir şey söyleyemeyeceğini
görünce öfkesi alevlendi. "Tanrı'yı".
6 Bûzlu Barakel oğlu Elihu şöyle konuştu:
"Ben yaşça küçüğüm, sizse yaşlısınız. Bu yüzden çekindim, bildiğimi
söylemekten korktum.
7 <Çok gün görenler konuşsun>
dedim, <Çok yıl yaşayanlar bilgeliği öğretsin.>
8 Oysa insana ruh, Her Şeye Gücü Yeten'in
soluğu akıl verir.
9 Akıl yaşta değil baştadır. Adaleti
anlamak yaşa bakmaz.
10 "Bu yüzden, <Beni dinleyin>
diyorum, Ben de bildiğimi söyleyeyim.
11 Siz konuşurken ben bekledim, Siz ne
diyeceğinizi araştırırken Düşüncelerinizi dinledim.
12 Bütün dikkatimi size çevirdim. Ama
hiçbiriniz Eyüp'ün haksızlığını kanıtlayamadı, Onun söylediklerine karşılık
veremedi.
13 <Biz bilgeliğe eriştik, Bırakın Tanrı
onu haksız çıkarsın, insan değil> demeyin.
14 Ama Eyüp'ün sözlerinin hedefi ben
değildim, Bu yüzden onu sizin sözlerinizle yanıtlamayacağım.
15 "Onlar yıldı, yanıt veremiyorlar
artık, Söyleyecek şeyleri kalmadı.
16 Onlar konuşmuyor diye ben beklemeli
miyim, Duruyor, yanıt vermiyorlar diye?
17 Benim de söyleyecek sözüm var, Ben de
bildiğimi söyleyeceğim.
18 Çünkü içim dolu, İçimdeki ruh beni
zorluyor.
19 İçim açılmamış şarap gibi, Yeni şarap
tulumları gibi patlamak üzere.
20 Konuşup rahatlamalıyım, Ağzımı açıp
yanıtlamalıyım.
21 Kimseye ayrıcalık göstermeyecek, Kimseye
yaltaklanmayacağım.
22 Çünkü yaltaklanmayı bilsem, Yaratıcım
beni hemen yok ederdi.
BÖLÜM 33
1 "Ama şimdi lütfen sözümü dinle,
Eyüp, Söyleyeceğim her şeye kulak ver.
2 Ağzımı açtım açacağım, Söyleyeceklerim
dilimin ucunda.
3 Sözlerim temiz bir yürekten çıkıyor,
Dudaklarım bildiklerini içtenlikle söylüyor.
4 Beni Tanrı'nın Ruhu yarattı, Her Şeye
Gücü Yeten'in soluğu yaşam veriyor bana.
5 Elinden gelirse beni yanıtla, Kendini
hazırla, karşımda dur.
6 Tanrı'nın önünde ben de tıpkı senin
gibiyim, Ben de balçıktan yaratıldım.
7 Onun için dehşetim seni yıldırmasın,
Baskım sana ağır gelmesin.
8 "Sesin hâlâ kulaklarımda, Şöyle
demiştin:
9 <Ben kusursuz ve günahsızım, Temiz
ve suçsuzum.
10 Yine de Tanrı bana karşı bahane arıyor,
Beni düşman görüyor.
11 Ayaklarımı tomruğa vuruyor, Yollarımı
gözetliyor.>
12 "Ama sana şunu söyleyeyim, Bu konuda
haksızsın. Çünkü Tanrı insandan büyüktür.
13 İnsanın hiçbir sözünü yanıtlamıyor diye
Niçin O'nunla çekişiyorsun?
14 Çünkü insan anlamasa da, Tanrı şu ya da
bu yolla konuşur.
15 Rüyada, geceleyin görümde, İnsanları ağır
uyku basınca, Yatakta yatarlarken,
16 Kulaklarına konuşur, Uyarısıyla onları
korkutur;
17 Onları yaptıkları kötülükten döndürmek,
Gururdan uzak tutmak,
18 Canlarını çukurdan, Hayatlarını ölümden
kurtarmak için.
19 İnsan yatağında acılarla, Kemiklerinde
dinmez sızılarla yola getirilir.
20 Öyle ki, içi yemek kaldırmaz, En lezzetli
yiyecekten tiksinir.
21 Eti erir, görünmez olur, Gözükmeyen
kemikleri ortaya çıkar.
22 Canı çukura, Hayatı ölüm meleklerine
yaklaşır.
23 "Yine de insana doğruyu bildirmek
için Yanında bir melek, bin melekten biri Arabulucu olarak bulunursa,
24 Ona lütfeder de, <Onu ölüm çukuruna
inmekten kurtar, Ben fidyeyi buldum> derse,
25 Eti çocuk eti gibi yenilenir, Gençlik
günlerine döner.
26 Dua ettiğinde Tanrı ondan hoşnut kalır, O
da Tanrı'nın yüzünü görüp sevinir. Tanrı onun durumunu düzeltir.
27 Sonra insanların önünde türkü çağırır:
<Günah işleyip doğru yoldan saptım, Ama Tanrı hak ettiğim cezayı vermedi
bana,
28 Canımı çukura inmekten O kurtardı, Işığı
görmek için yaşayacağım.>
29-30 "İşte, insanın canını çukurdan çıkarmak,
Onu yaşam ışığıyla aydınlatmak için Tanrı bütün bunları iki kez, Hatta üç kez
yapar.
31 "İyi dinle, Eyüp, kulak ver, Sen
sus, ben konuşacağım.
32 Söyleyeceğin bir şey varsa söyle, Çünkü
seni haklı çıkarmak isterim.
33 Yoksa, beni dinle, Sus da sana bilgelik
öğreteyim."
BÖLÜM 34
1 Elihu konuşmasına şöyle devam etti:
2 "Ey bilgeler, sözlerimi dinleyin,
Kulak verin bana, ey bilgi sahipleri.
3 Çünkü damak nasıl yemeği tadarsa, Kulak
da sözleri sınar.
4 Gelin, doğruyu seçelim, İyiyi birlikte
öğrenelim.
5 "Çünkü Eyüp, <Ben suçsuzum>
diyor, <Tanrı hakkımı elimden aldı.
6 Haklı olduğum halde yalancı
sayılıyorum, Suçsuz olduğum halde okunla yaraladın beni.>
7 Eyüp gibisi var mı? Alayı su gibi
içiyor!
8 Kötülük yapanlarla dostluk edip
geziyor, Kötülerle aynı yolda yürüyor.
9 Çünkü, <Tanrı'yı hoşnut etmeye
çalışmak İnsana yarar getirmez> diyor.
10 "Bu yüzden, ey sağduyulu insanlar,
beni dinleyin! Tanrı kötülük yapar mı, Her Şeye Gücü Yeten haksızlık eder mi?
Asla!
11 Çünkü O herkese yaptığının karşılığını
öder, Hak ettiğini başına getirir.
12 Tanrı kesinlikle kötülük etmez, Her Şeye
Gücü Yeten adaleti saptırmaz.
13 Kim yeryüzünü O'na emanet etti? Kim O'nu
bütün dünyanın başına atadı?
14 Eğer niyet eder de Ruhunu ve soluğunu
geri çekerse,
15 Bütün insanlık bir anda yok olur, İnsan
yine toprağa döner.
16 "Aklın varsa dinle, Kulak ver
sözlerime.
17 Adaletten nefret eden hiç hüküm sürebilir
mi? Adil ve güçlü olanı suçlayacak mısın?
18 Krallara, <Değersizsiniz>,
Soylulara, <Kötüsünüz> diyen,
19 Önderlere ayrıcalık tanımayan, Zengini
yoksuldan çok önemsemeyen O değil mi? Çünkü hepsi O'nun ellerinin işidir.
20 Gece yarısı bir anda ölürler, Herkes
sarsılır, ölüp gider, Güçlüler de insan eli değmeden alınıp götürülür.
21 "Tanrı'nın gözleri insanların
yolundan ayrılmaz, Attıkları her adımı görür.
22 Kötülük yapanların gizlenebileceği Ne
karanlık bir yer vardır, ne de ölüm gölgesi.
23 Yargılanmak için önüne gelsinler diye,
Tanrı insanları sorgulamaya pek gerek duymaz.
24 Araştırmadan güçlü insanları kırar,
Onların yerine başkalarını diker.
25 Çünkü ne yaptıklarını bilir, Gece onları
deviriverir, ezilirler.
26 Herkesin gözü önünde Kötülükleri yüzünden
onları cezalandırır;
27 Artık O'nun ardından gitmedikleri,
Yollarının hiçbirini dikkate almadıkları için.
28 Yoksulun feryadını O'na duyurdular;
Düşkünlerin feryadını işitti.
29 Ama Tanrı sessiz kalırsa kim O'nu
suçlayabilir? Yüzünü gizlerse kim O'nu görebilir? Bir ulusa karşı da bir insana
karşı da O hep aynıdır,
30 Tanrısız insan krallık etmesin, Halka
tuzak kurmasın diye.
31 "Kimse Tanrı'ya, <Suçluyum, artık
kötülük yapmayacağım> dedi mi,
32 <Göremediğimi sen bana öğret,
Haksızlık ettimse, bir daha etmem?>
33 O'nu reddettiğin halde, Senin keyfince mi
seni ödüllendirmeli? Çünkü karar verecek olan sensin, ben değil, Öyleyse anlat
bana bildiğini.
34 "Sağduyulu insanlar, Beni dinleyen
bilgeler diyecekler ki,
35 <Eyüp bilgisizce konuşuyor, Sözlerinin
değeri yok.>
36 Kötü biri gibi yanıtladığı için Keşke Eyüp'ün
sınanması sonsuza dek sürse!
37 Çünkü günahına isyan da ekliyor, Önümüzde
alay edercesine el çırpıyor, Tanrı'ya karşı konuştukça konuşuyor."
BÖLÜM 35
1 Elihu konuşmasına şöyle devam etti:
2 "<Tanrı'nın önünde haklıyım>
diyorsun. Doğru buluyor musun bunu?
3 Ama hâlâ, <Günah işlemezsem Yararım
ne, kazancım ne?> diye soruyorsun.
4 "Ben yanıtlayayım seni Ve
arkadaşlarını.
5 Göklere bak da gör, Üzerinde yükselen
bulutlara göz gezdir.
6 Günah işlersen, Tanrı'ya ne zararı
olur? İsyanların çoksa ne olur O'na?
7 Doğruysan, O'na verdiğin nedir, Ya da
ne alır O senin elinden?
8 Kötülüğün ancak senin gibi birine zarar
verir, Doğruluğun ise yalnız insanoğlu içindir.
9 "İnsanlar ağır baskı altında
feryat ediyor, Güçlülere karşı yardım istiyor.
10 Ama kimse, <Nerede Yaratıcım
Tanrı?> demiyor; O Tanrı ki, gece bize ezgiler verir,
11 Yeryüzündeki hayvanlardan çok bize
öğretir Ve bizi gökteki kuşlardan daha bilge kılar.
12 Kötülerin gururu yüzünden insanlar feryat
ediyor, Ama yanıtlayan yok.
13 Gerçek şu ki, Tanrı boş feryadı dinlemez,
Her Şeye Gücü Yeten bunu önemsemez.
14 O'nu görmediğini söylediğin zaman bile
Davan O'nun önündedir, bekle;
15 Madem bu öfkeyle şimdi cezalandırmadı,
İsyana da pek aldırmaz diyorsun.
16 Bu yüzden Eyüp ağzını boş yere açıyor,
Bilgisizce konuştukça konuşuyor."
BÖLÜM 36
1 Elihu konuşmasına şöyle devam etti:
2 "Biraz bekle, sana açıklayayım,
Çünkü Tanrı için söylenecek daha çok söz var.
3 Bilgimi geniş kaynaklardan
toplayacağım, Yaratıcıma hak vereceğim.
4 Kuşkusuz söylediğim hiçbir şey yalan
değil, Karşında bilgide yetkin biri var.
5 "Tanrı güçlüdür, ama kimseyi hor
görmez, Güçlü ve amacında kararlı.
6 Kötüleri yaşatmaz, Ezilenin hakkını
verir.
7 Gözlerini doğru kişiden ayırmaz, Onu
krallarla birlikte tahta oturtur, Sonsuza dek yükseltir.
8 Ama insanlar zincire vurulur, Baskı
altında tutulurlarsa,
9 Onlara yaptıklarını, Gurura kapılıp
isyan ettiklerini bildirir.
10 Öğüdünü dinletir, Kötülükten dönmelerini
buyurur.
11 Eğer dinler ve O'na kulluk ederlerse,
Kalan günlerini bolluk, Yıllarını rahatlık içinde geçirirler.
12 Ama dinlemezlerse ölür, Ders almadan yok
olurlar.
13 "Tanrısızlar öfkelerini içlerinde
gizler, Kendilerini bağladığında Tanrı'dan yardım istemezler.
14 Genç yaşta ölüp giderler, Yaşamları
putperest tapınaklarında fuhşu iş edinmiş erkekler arasında sona erer.
15 Ama Tanrı acı çekenleri acı çektikleri
için kurtarır, Düşkünlere kendini dinletir.
16 "Evet, seni sıkıntıdan çeker
çıkarırdı; Darlığın olmadığı geniş bir yere, Zengin yiyeceklerle bezenmiş bir
sofraya.
17 Oysa şimdi kötülerin hak ettiği cezayı
çekiyorsun, Yargı ve adalet yakalamış seni.
18 Dikkat et, para seni baştan çıkarmasın,
Büyük bir rüşvet seni saptırmasın.
19 Zenginliğin ya da bütün gücün yeter mi
Sıkıntı çekmeni önlemeye?
20 Halkların yeryüzünden Yok edildiği geceyi
özleme.
21 Dikkat et, kötülüğe dönme, Çünkü sen onu
düşkünlüğe yeğledin.
22 "İşte Tanrı gücüyle yükselir, O'nun
gibi öğretmen var mı?
23 Kim O'na ne yapması gerektiğini
söyleyebilir? Kim O'na, <Haksızlık ettin> diyebilir?
24 O'nun işlerini yüceltmelisin, anımsa
bunu, İnsanların ezgilerle övdüğü işlerini.
25 Bütün insanlar bunları görmüştür, Herkes
onları uzaktan izler.
26 Evet, Tanrı öyle büyüktür ki, O'nu
anlayamayız, Varlığının süresi hesaplanamaz.
27 "Su damlalarını yukarı çeker,
Buharından yağmur damlatır.
28 Bulutlar nemini döker, İnsanların üzerine
bol yağmur yağdırır.
29 Bulutları nasıl yaydığını, Göksel
konutundan nasıl gürlediğini kim anlayabilir?
30 Şimşekleri çevresine nasıl yaydığına,
Denizin dibine dek nasıl ulaştırdığına bakın.
31 Tanrı halkları böyle yönetir, Bol yiyecek
sağlar.
32 Şimşeği elleriyle tutar, Hedefine
vurmasını buyurur.
33 O'nun gürleyişi fırtınayı haber verir,
Sığırlar bile fırtına kopacağını bildirir.
BÖLÜM 37
1 "Yüreğim titrer buna, Yerinden
oynar.
2 Dinleyin, gürleyen sesini dinleyin,
Ağzından çıkan sesi!
3 Şimşeğini göğün altındaki her yere,
Yeryüzünün dört bucağına salar.
4 Ardından bir ses gümbürder, Görkemli
sesiyle gürler. Sesi duyulunca şimşekleri alıkoymaz.
5 Tanrı'nın sesi şaşılacak biçimde
gürler, O, anlayışımızın ötesinde büyük işler yapar.
6 Çünkü kara, <Yere düş> der,
Sağanağa, <Bütün şiddetinle boşal.>
7 Yarattığı bütün insanlar ne yaptığını
bilsin diye, Herkese işini bıraktırır.
8 Hayvanlar kovuklarına girer, İnlerinde
otururlar.
9 Kasırga yuvasından kopar, Soğuk saçılan
rüzgarlardan.
10 Tanrı'nın soluğu suları dondurur, Geniş
sular buz tutar.
11 Bulutlara nem yükler, Şimşeğini her yana
yayar.
12 Yeryüzünde ne buyurursa yapmak üzere
Bulutlar O'nun istediği yönde döner durur.
13 Ya insanları cezalandırmak Ya da
yeryüzünü sulayıp sevgisini göstermek için Yağmur gönderir.
14 "Dinle, Eyüp, Dur da düşün Tanrı'nın
şaşılası işlerini.
15 Tanrı'nın bulutları nasıl düzenlediğini,
Şimşeğini nasıl çaktırdığını biliyor musun?
16 Bulutların dengesini, Bilgisi kusursuz
olanın şaşılası işlerini biliyor musun?
17 Dünyanın soluğu kesildiğinde Güneyin
kavurucu rüzgarı altında Giysilerin seni terletmez mi?
18 Dökme tunç bir ayna kadar sert olan
gökkubbeyi O'nunla birlikte yayabilir misin?
19 "O'na ne söyleyeceğimizi öğret bize,
Çünkü karanlık yüzünden sözümüze düzen veremiyoruz.
20 Konuşmak istediğim O'na söylenebilir mi?
Kimse yutulmak ister mi?
21 Rüzgar geçip göğü temizlediğinde Gökte
parıldayan ışığa kimse bakamaz.
22 Altın parıltısı geliyor kuzeyden, Tanrı
korkunç görkeme bürünmüş.
23 Her Şeye Gücü Yeten'e biz ulaşamayız.
Gücü yücedir, Adaleti ve eşsiz doğruluğuyla kimseyi ezmez.
24 Bu yüzden insanlar O'na saygı duyar,
Çünkü O, bilgeleri dikkate almaz."
BÖLÜM 38
1 RAB kasırganın içinden Eyüp'ü şöyle
yanıtladı:
2 "Bilgisizce sözlerle Tasarımı
karartan bu adam kim?
3 Şimdi erkek gibi kuşağını beline vur
da, Ben sorayım, sen anlat.
4 "Ben dünyanın temelini atarken sen
neredeydin? Anlıyorsan söyle.
5 Kim saptadı onun ölçülerini? Kuşkusuz
biliyorsun! Kim çekti ipi üzerine?
6 Neyin üstüne yapıldı temelleri? Kim
koydu köşe taşını,
7 Sabah yıldızları birlikte şarkı
söylerken, İlahi varlıklar sevinçle çığrışırken?
8 "Denizin ardından kapıları kim
kapadı, Ana rahminden fışkırdığı zaman;
9 Ona bulutları giysi, Koyu karanlığı
kundak yaptığım,
10 Sınırını koyduğum, Kapılarıyla
sürgülerini yerleştirdiğim,
11 <Buraya kadar gelip öteye
geçmeyeceksin, Gururlu dalgaların şurada duracak> dediğim zaman?
12 "Sen ömründe sabaha buyruk verdin
mi, Şafağa yerini gösterdin mi;
13 Yeryüzünün uçlarını tutsun, Oradaki
kötüler silkilip atılsın diye?
14 Mühür basılan balçık gibi biçim
değiştirir yeryüzü, Giysi kıvrımları gibi göze çarpar.
15 Kötülerin ışıkları alınır, Kalkan kolları
kırılır.
16 "Denizin kaynaklarına vardın mı,
Gezdin mi enginin diplerinde?
17 Ölüm kapıları sana gösterildi mi? Gördün
mü ölüm gölgesinin kapılarını?
18 Dünyanın genişliğini kavradın mı? Anlat
bana, bütün bunları biliyorsan.
19 "Işığın bulunduğu yerin yolu nerede?
Ya karanlık, onun yeri neresi?
20 Onları yerlerine götürebilir misin?
Evlerinin yolunu biliyor musun?
21 Bilmediğin şey yok zaten, Çünkü onlarla
aynı zamanda doğmuştun! O kadar yaşlısın!
22 "Karın ambarlarına girdin mi,
Dolunun ambarlarını gördün mü?
23 Ben onları sıkıntılı günler için, Kavga
ve savaş günleri için saklıyorum.
24 Nerede ışığın dağıtıldığı, Doğu
rüzgarının yeryüzüne saçıldığı yere giden yol?
25 Kim sellere kanal, Yıldırımlara yol açtı;
26 Kimsenin yaşamadığı toprakları, İnsanın
bulunmadığı çölü sulasın diye;
27 Kurak ve ıssız yeri doyursun, Ot bitirsin
diye?
28 Yağmurun babası var mı? Çiy damlalarını
kim yarattı?
29 Buz kimin rahminden çıktı? Göklerden
düşen kırağıyı kim doğurdu,
30 Sular taş gibi katılaşıp Enginin yüzü
donunca?
31 "Ülker yıldızlarını bağlayabilir
misin? Oryon'un bağlarını çözebilir misin?
32 Mevsimlerinde çıkartabilir misin
takımyıldızları? Büyük ve Küçük Ayı'ya yol gösterebilir misin?
33 Biliyor musun göklerin yasalarını?
Tanrı'nın yönetimini yeryüzünde kurabilir misin?
34 "Başına bol yağmur yağsın diye
Bulutlara sesini duyurabilir misin?
35 Varıp da, <Buradayız> desinler
diye, Şimşekleri gönderebilir misin?
36 Kim mısırturnasına bilgelik, Horoza
anlayış verdi? [sezdikleri
sanılırdı. Bu iki sözcük "yüreğimiz" ve "aklımız" anlamına
da gelebilir.]
37 Kimin bulutları sayacak bilgisi var? Kim
göklerin tulumlarını boşaltabilir,
38 Toprak sertleşip Parçaları birbirine
yapışınca?
39 "Dişi aslanlar için sen avlanabilir
misin, Genç aslanların karnını doyurabilir misin,
40 İnlerine sindikleri, Çalılıkta pusuya
yattıkları zaman?
41 Kuzguna yiyeceğini kim sağlıyor,
Yavruları Tanrı'ya feryat edip Açlıktan kıvrandığı zaman?
BÖLÜM 39
1 "Dağ keçilerinin ne zaman
doğurduğunu biliyor musun? Geyiklerin yavruladığı zamanı sen mi gözlüyorsun?
2 Sen mi sayıyorsun doğuruncaya dek
geçirdikleri ayları? Doğurdukları zamanı biliyor musun?
3 Çöküp yavrularını doğurur, Kurtulurlar
sancılarından.
4 Güçlenir, kırda büyür yavrular, Gider,
bir daha dönmezler.
5 "Kim yaban eşeğini başı boş
gönderdi, Kim bağlarını çözdü?
6 Yurt olarak ona bozkırı, Barınak olarak
tuzlayı verdim.
7 Kentteki kargaşaya güler o, Sürücünün
bağırdığını duymaz.
8 Otlamak için tepeleri dolaşır, Yeşillik
arar.
9 "Yaban öküzü sana kulluk etmek
ister mi? Geceyi senin yemliğinin yanında geçirir mi?
10 Sabanla yarık açsın diye ona bağ
vurabilir misin? Arkanda, ovalarda tırmık çeker mi?
11 Çok güçlü diye ona bel bağlayabilir
misin? Ağır işini ona bırakabilir misin?
12 Ekinini getireceğine, Buğdayını harman
yerinde toplayacağına güvenir misin?
13 "Devekuşunun kanatları sevinçle
dalgalanır, Ama leyleğin kanatları ve tüyleriyle kıyaslanamaz.
14 Devekuşu yumurtalarını yere bırakır,
Onları kumda ısıtır,
15 Ayak altında ezilebileceklerini, Yabanıl
hayvanlarca çiğnenebileceklerini düşünmez.
16 Yavrularına sert davranır, kendinin
değilmiş gibi, Çektiği zahmetin boşa gideceğine üzülmez.
17 Çünkü Tanrı ona bilgelik bağışlamamış,
Anlayıştan pay vermemiştir.
18 Yine de koşmak için kabarınca Ata ve
binicisine güler.
19 "Sen mi ata güç verdin, Dalgalanan
yeleyi boynuna giydirdin?
20 Sen misin onu çekirge gibi sıçratan,
Gururlu kişnemesiyle korku saçtıran?
21 Ayakları toprağı şiddetle eşer, Gücünden
ötürü sevinçle coşar, Savaşçının üstüne yürür.
22 Korkuya güler, hiçbir şeyden yılmaz,
Kılıç önünde geri adım atmaz.
23 Ok kılıfı, parıldayan mızrak ve pala.
Üzerinde takırdar atın.
24 Coşku ve heyecanla uzaklıkları yutar,
Boru çalınca duramaz yerinde.
25 Boru çaldıkça, <Hi!> diye kişner,
Savaş kokusunu, komutanların gürleyen sesini, Savaş çığlıklarını uzaklardan
duyar.
26 "Atmaca senin bilgeliğinle mi
süzülüyor, Kanatlarını güneye doğru açıyor?
27 Kartal senin buyruğunla mı yükseliyor,
Yuvasını yükseklere kuruyor?
28 Uçurum kenarlarında konaklıyor, Sivri
kayalar onun kalesi.
29 Oradan gözetliyor yiyeceğini, Gözleri
avını uzaktan seçiyor.
30 Onun yavruları kanla beslenir, Leşler
neredeyse, o da oradadır."
BÖLÜM 40
1 RAB Eyüp'e şöyle dedi:
2 "Her Şeye Gücü Yeten'le çatışan
O'nu yola getirebilir mi? Tanrı'yı suçlayan yanıtlasın."
3 O zaman Eyüp RAB'bi şöyle yanıtladı:
4 "Bak, ben değersiz biriyim, Sana
nasıl yanıt verebilirim? Ağzımı elimle kapıyorum.
5 Bir kez konuştum, yanıt almadım, İkinci
kez konuşamam artık."
6 RAB kasırganın içinden Eyüp'ü şöyle
yanıtladı:
7 "Şimdi erkek gibi kuşağını beline
vur da, Ben sorayım, sen anlat.
8 "Adaletimi boşa mı çıkaracaksın?
Kendini haklı çıkarmak için beni mi suçlayacaksın?
9 Sende Tanrı'nın bileği gibi bilek var
mı? Sesin O'nunki gibi gürleyebilir mi?
10 Öyleyse şan ve şerefe bürün, Görkem ve
yücelik kuşan.
11 Gazabının ateşini saç, Gururluya bakıp
onu alçalt.
12 Gururluya bakıp onu çökert, Kötüleri
bulundukları yerde ez.
13 Hepsini birlikte toprağa göm, Mezarda
yüzlerini kefenle sar.
14 O zaman sağ kolunun seni
kurtarabileceğini Ben de kabul ederim.
15 "Seninle birlikte yarattığım
Behemot'a bak, Sığır gibi ot yiyor. [bilinmiyor.
Su aygırı, fil, timsah ya da soyu tükenmiş bir hayvan olduğu sanılıyor.]
16 Bak, ne güç var belinde, Karnının kasları
ne güçlü!
17 Kuyruğunu sedir ağacı gibi sallıyor,
Sımsıkıdır uyluk lifleri.
18 Kemikleri tunç borular, Kaburgaları demir
çubuklar gibidir.
19 Tanrı'nın yapıtları arasında ilk sırayı
alır, Yalnız Yaratıcısı ona kılıçla yaklaşır.
20 Tepeler ürünlerini ona getirir, Bütün
yabanıl hayvanlar yanında oynaşır.
21 Hünnap çalıları altında, Kamışlarla
örtülü bir bataklıkta yatar.
22 Hünnaplar onu gölgelerinde saklar,
Vadideki kavaklar kuşatır.
23 Irmak coşsa bile o ürkmez, Güvenlik
içindedir, Şeria Irmağı boğazına dayansa bile.
24 Gözleri açıkken kim onu tutabilir, Kim
kancayla burnunu delebilir?
BÖLÜM 41
1 "Livyatan'ı çengelle çekebilir
misin, Dilini halatla bağlayabilir misin? [olarak
bilinmiyor. Timsah ya da soyu tükenmiş bir hayvan olduğu sanılıyor.]
2 Burnuna sazdan ip takabilir misin,
Kancayla çenesini delebilir misin?
3 Yalvarıp yakarır mı sana, Tatlı tatlı
konuşur mu?
4 Seninle antlaşma yapar mı, Onu ömür
boyu köle edesin diye?
5 Kuşla oynar gibi onunla oynayabilir
misin, Hizmetçilerin eğlensin diye ona tasma takabilir misin?
6 Balıkçılar onun üzerine pazarlık eder
mi? Tüccarlar aralarında onu böler mi?
7 Derisini zıpkınlarla, Başını mızraklarla
doldurabilir misin?
8 Elini üzerine koy da, çıkacak çıngarı
gör, Bir daha yapmayacaksın bunu.
9 Onu yakalamak için umutlanma, Görünüşü
bile insanın ödünü patlatır.
10 Onu uyandıracak kadar yürekli adam
yoktur. Öyleyse benim karşımda kim durabilir?
11 Kim benden hesap vermemi isteyebilir?
Göklerin altında ne varsa bana aittir.
12 "Onun kolları, bacakları, Zorlu
gücü, güzel yapısı hakkında Konuşmadan edemeyeceğim.
13 Onun giysisinin önünü kim açabilir? Kim
onun iki katlı zırhını delebilir? [(bkz.
Septuaginta), Masoretik metin "Kim çift gem takmak için ona
yaklaşabilir?"]
14 Ağzının kapılarını açmaya kim
yeltenebilir, Dehşet verici dişleri karşısında?
15 Sımsıkı kenetlenmiştir Sırtındaki sıra
sıra pullar [Masoretik metin
"Gurur duyduğu"].
16 Öyle yakındır ki birbirine Aralarından
hava bile geçmez.
17 Birbirlerine geçmişler, Yapışmış,
ayrılmazlar.
18 Aksırması ışık saçar, Gözleri şafak gibi
parıldar.
19 Ağzından alevler fışkırır, Kıvılcımlar
saçılır.
20 Kaynayan kazandan, Yanan sazdan çıkan
duman gibi Burnundan duman tüter.
21 Soluğu kömürleri tutuşturur, Alev çıkar
ağzından.
22 Boynu güçlüdür, Dehşet önü sıra gider.
23 Etinin katmerleri birbirine yapışmış,
Sertleşmiş üzerinde, kımıldamazlar.
24 Göğsü taş gibi serttir, Değirmenin alt
taşı gibi sert.
25 Ayağa kalktı mı güçlüler dehşete düşer,
Çıkardığı gürültüden ödleri patlar.
26 Üzerine gidildi mi ne kılıç işler, Ne
mızrak, ne cirit, ne de kargı.
27 Demir saman gibi gelir ona, Tunç çürük
odun gibi.
28 Oklar onu kaçırmaz, Anız gibi gelir ona
sapan taşları.
29 Anız sayılır onun için topuzlar, Vınlayan
palaya güler.
30 Keskin çömlek parçaları gibidir karnının
altı, Döven gibi uzanır çamura.
31 Derin suları kaynayan kazan gibi
fokurdatır, Denizi merhem çömleği gibi karıştırır.
32 Ardında parlak bir iz bırakır, İnsan
enginin saçları ağarmış sanır.
33 Yeryüzünde bir eşi daha yoktur, Korkusuz
bir yaratıktır.
34 Kendini büyük gören her varlığı aşağılar,
Gururlu her varlığın kralı odur."
BÖLÜM 42
1 O zaman Eyüp RAB'bi şöyle yanıtladı:
2 "Senin her şeyi yapabileceğini
biliyorum, Hiçbir amacına engel olunmaz.
3 <Tasarımı bilgisizce karartan bu
adam kim?> diye sordun. Kuşkusuz anlamadığım şeyleri konuştum, Beni aşan,
bilmediğim şaşılası işleri.
4 "<Dinle de konuşayım> dedin,
<Ben sorayım, sen anlat.>
5 Kulaktan duymaydı bildiklerim senin
hakkında, Şimdiyse gözlerimle gördüm seni.
6 Bu yüzden kendimi hor görüyor, Toz ve
kül içinde tövbe ediyorum."
7 RAB Eyüp'le konuştuktan sonra, Temanlı
Elifaz'a: "Sana ve iki dostuna karşı öfkem alevlendi" dedi,
"Çünkü kulum Eyüp gibi hakkımda doğruyu konuşmadınız.
8 Şimdi yedi boğa, yedi koç alıp kulum
Eyüp'ün yanına gidin, kendiniz için yakmalık sunu sunun. Kulum Eyüp sizin için
dua etsin. Çünkü onun duasını kabul eder, aptallığınızın karşılığını vermem.
Kulum Eyüp gibi hakkımda doğruyu konuşmadınız."
9 Temanlı Elifaz, Şuahlı Bildat, Naamalı
Sofar gidip RAB'bin söylediğini yaptılar. RAB de Eyüp'ün duasını kabul etti.
10 Eyüp dostları için dua ettikten sonra,
RAB onu eski gönencine kavuşturup ona önceki varlığının iki katını verdi.
11 Bütün erkek ve kız kardeşleri, eski
tanıdıklarının hepsi Eyüp'ün yanına gelip evinde onunla birlikte yemek yediler.
Acısını paylaşıp RAB'bin başına getirmiş olduğu felaketlerden ötürü onu
avuttular. Her biri ona bir parça gümüş, bir de altın halka verdi.
12 RAB Eyüp'ün sonunu başından bereketli
kıldı. On dört bin koyuna, altı bin deveye, bin çift öküze, bin eşeğe sahip
oldu.
13 Yedi oğlu, üç kızı oldu.
14 İlk kızının adını Yemima, ikincisinin
Kesia, üçüncüsünün Keren-Happuk koydu.
15 Ülkenin hiçbir yerinde Eyüp'ün kızları
kadar güzel kızlar yoktu. Babaları, kardeşlerinin yanısıra onlara da miras
verdi. [ağırlığı ve değeri
bilinmeyen bir para birimiydi.]
16 Bundan sonra Eyüp yüz kırk yıl daha
yaşadı, oğullarını, dört göbek torunlarını gördü.
17 Kocayıp yaşama doyarak öldü.
MEZMURLAR | ZEBUR